
Zengin baba on iki yaşındayken bana kolay bir öykü anlatmıştı, bu öykü büyük servete ve ekonomik özgürlüğe giden serüvende bana kılavuzluk etti. Şöyle demişti:
“Bir zamanlar ufak eski bir köy varmış. Yaşanası bir yermiş ama bir bozukluğu varmış. Köyde susuzluk çekilirmiş. Bu bozukluğu kökten çözüme ulaştırmak amacıyla köyün yaşlıları köye günlük olarak su getirme işini ihaleye çıkarmaya karar vermişler. İki şahıs adaylığını koymuş, köyün ihtiyarları her ikisiyle de sözleşme imzalamışlar. Biraz rekabet fiyatları düşük tutar, bizi de susuz kalabilmektan kurtarır diye düşünmüşler.
İhaleyi alanlardan ilki, Ed anında koşup paslanmaz çelikten iki kova alır, bir buçuk kilometre ötedeki göle gider, sabahtan akşama dek köye su taşımaya başlar. Tan yerinden gün sonuna dek elinde iki kova hiç aralıksız su taşıması sebebiyle anında para elde etmeye başlar. Getirdiği suyu köylülerin inşa ettiği sarnıca doldurur. Her sabah köy ahalisi yataklarındayken yollara düşüp uyandıklarında yeterli su bulabilmelerini sağlamak zorundadır. Yorucu bir iştir, ama para kazandığı sebebiyle mutludur, ihaleye girip işi alan iki şahıstan biri olduğuna sevinmektedir.
İkinci şahıs, Bill bir vakit ortalıklarda görülmez. Bu hal aylar sürünce rakipsiz iş gören Ed sevinir. Tüm parayı o kazanmaktadır.
Bill ise Ed ile rekabet etmek üzere iki kova ile işe başlamak yerine Bill iş planı oluşturmayı yeğlemiştir: Bir şirket kurar, dört yatırımcı bulur ve şirketin başına bir yönetici getirir; altı ay sonra da inşaat grubuyla çıkagelir. Bir sene içerisinde gölden köye geniş çaplı paslanmaz çelikten su borusu hattı döşer.
Açılış kutlamasında Bill kendi taşıdığı suyun Ed’in getirdiği sudan daha temiz olduğuna değinir. O suyla alakalı şikayetler kulağına gelmiştir. Aynı vakitte köye haftanın yedi günü 24 saat vaktince su sağlayabileceğine işaret eder. Ed sadece iş günlerinde su taşımaktadır… tatil günlerinde çalışmaz. Bill, ilaveten daha sıhhatli ve itimat edilir olan bu su karşılığında Ed’in aldığı ücretin %75’ini alacağını ilan eder. Bunu alkışlarla karşılayan köy halkı anında yollara düşer, Bill’in boru hattının ucundaki çeşmeye koşar.
Onunla rekabet edebilmek amacıyla Ed anında fiyatlarını %75 oranında indirir, iki kova daha satın alır, kovalarına kapak takar ve her seferinde dört kova taşımaya başlar. Daha iyi hizmet sunabilmek için gece vardiyaları ve hafta sonlarında iki çocuğunu da çalıştırır. Çocuklar üniversite çağına geldiğinde, onları karşısına alır ve şu şekilde der, ‘Elinizi tez tutun, gelecekte bu iş sizin olacak.’
Neden bilinmez üniversite tamamlanınca Ed’in çocukları geri dönmez. Ed’in beraberinde çalışanları vardır, sendikayla da sorunları. Sendika ücret zammı, daha iyi çalışma şartları diye bastırmakta, işçilerin her defasında sadece bir kova taşıması gerektiğinde ısrar etmektedir
Bill ise, madem köyde suya gereksinim var, demek ki diğer köylerde de olabilir diye düşünmüştür. Yeni bir iş planı geliştirerek düşük maliyetli, süratli, temiz ve tazyikli su dağıtım sistemini dünya genelinde pazarlar. Taşınan suyun her bir kovasından bir kuruş ücret alır, ama her gün milyarlarca dolar nakit akışı sağlar. Dolayısıyla, Bill boru hattı işini kendi cebine para, köylere de su dağıtmak üzere geliştirmiş olur.
Sonunda Bill mutlu ve rahat bir hayat sürdürürken Ed ömrü vaktince çalışmış, buna karşın mali sorunlarından bir türlü kurtulamamıştır. Son.”
Zengin babanın bu hikayesi seneler boyu bana yol gösterdi. Hayatımı değiştirecek kararlar verme adımında ışık tuttu. Kendime hep sorardım:
“Bu yaptığım, boru hattı işi mi, yoksa kovayla su taşıma işi mi?”
“Çok mu çalışıyorum, yoksa akıllıca mı çalışıyorum?”
İşte bu suallere verdiğim yanıtlar beni ekonomik özgürlüğe ulaştıracaktı.