Merhaba sevgili kitap kurdu dostlar…
Harika bir seri keşfettim. Gerçekten övgüye dair bir seri olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar keşfetmekte geç kalmış olsam da seri hakkındaki düşüncelerimi paylaşmakta geç kalmayayım dedim. Bu güzel seri üç kitaptan oluşuyor. Portakal Kitap‘tan çıkmış ve Sezgin Irmak tarafından kaleme alınmış. Sizler için bir de seri sıralamasını yazayım ki alıp okumak isteyenler için kolaylık olsun.
1. Zehr-i Bal
2. Mühr-ü Kalp
3. Sırr-ı Sevda
Kitapların adı bile ayrı bir güzel. Sizce de öyle değil mi?
Serinin ilk kitabı Zehr-i Bal ile başlamak istiyorum kitaplar ile ilgili düşüncelerime…
Gülpare adında bir kızımız var ve kendisi aynı zamanda kitabımızın ana karakteri.
Bir gün çok olmasını istediği bir hayali için gül şerbeti yapıp dağıtma adağı adıyor. Ancak o güllere çok değer veren ince düşünceli bir kız. Yani bırakın onları koparmayı, severken bile incitmekten korkuyor onları. Ancak bu adağı yerine getirebilmek onun için çok zor olsa da adağını yerine getirmekte kararlı. Konaklarının bahçesinde özenle yetiştirdikleri güllerinin yapraklarını tek tek koparıyor sonra da kendi elleriyle gül şerbeti yapıyor onlardan. Şerbeti dağıtırken kullanmak için özel yapım bardaklar almak isteyince teyzesi ile birlikte çarşıya gidiyor ve yolu bir kalaycının dükkânına düşüyor. İşte orada bizim erkek ana karakterimiz Kalaycı Hamza ile tanışıyor ve ikili daha ilk anda etkileniyorlar birbirlerinden.
Gülpare aynı zamanda dönemin kadısı olan Kadı Rauf Efendi’nin kızı. İkilinin tanışmasıyla da olaylar başlamış oluyor.
Serinin ilk kitabı olan “Zehr-i Bal” çok duru yazılmış, dönemin özelliklerini çok güzel harmanlamış ve içeriğinde yer alan nahif aşkı anlatan nadide bir eser.
Kitapta işlenen olaylar Osmanlı Dönemi’nde yaşanıyor ve o döneme ait yaşayış tarzı, konuşma üslûbu gibi döneme ait pek çok esintiyi hissetmek mümkün kitapta.
Gülpare ve Kalaycı Hamza’nın yaşadıkları aşk ise o kadar nahif ve duru anlatılmış ki “Gerçek aşk, gerçek sevda budur işte!” diyor insan. Kitabın içeriğinde tasavvufi bilgilerin yer alması da farklı bir tat vermiş kitaba…
Serinin ikinci kitabı Mühr-ü Kalp‘te ise olaylar giriş bölümünden gelişme bölümüne geçmiş dersem doğru olur sanırım. Çünkü ilk kitapta olayların başlangıcına ve karakterlerin tanıtımına daha çok yer verilmişti. Bazı önemli olayların ilk sinyallerini almıştık. Bu kitapta ise daha çok vâkıf oluyoruz olaylara. Karakterleri de tanıdığımız için her şey çok daha güzel ilerliyor. İlk kitabımız çok heyecanlı bir yerde bitmişti. Dolayısıyla Mühr-ü Kalp kitabına da hızlı bir giriş yaptık. Sultanı yerinden etmek isteyen bir grup işgalci isyan hazırlığına girişirler. Pek çok plan yapılır bunun için. Onlar başa geçecek ve düzen değişecektir. Ancak her zamanki gibi iyiler bu planın varlığından haberdar olurlar ve isyanı engelleyip sultanı korumak için büyük bir mücadeleye girişirler ve tabii ki sonuçta iyiler ve kötülerin savaşında galip iyiler olur. Bu arada Gülpare ve Hamza’nın aşkları da doludizgin devam ediyor. Ancak önce sorunların ortadan kalkması gerekiyor ki bizim ikili için sonunda vuslat olabilsin. Ancak onlar kavuşmak için gün saysalar da feleğin de onlar için farklı planları var elbet…
Bir hayli fazla karakterimiz olsa da bu durum kafa karışıklığına neden olmuyor. Kitabın sonunun nasıl biteceğini çok merak ediyordum doğrusu ve yazar beni yine şaşırtmadı ve yine güzel bir sonla bitti kitap ve bir o kadar da hüzünlü..
Gelelim serinin üçüncü ve son kitabı olan, tüm olayların sonuca bağlandığı ve karakterlere ne olduğunu da öğrendiğimiz Sırr-ı Sevda kitabına…
Gülpare ve Hamza’nın aşkları, isyanlar, ihanetler ve iyi ile kötünün savaşı bu kitapta da devam etti. Ama tabii ki son kitap olduğu için tüm bilinmezliklere de bir cevap bulundu. Kimlere ne olduğu ya da neden olduğu öğrenildi. Bu kitapta tabiri caizse son oyunlar oynandı ve perde de böylece kapanmış oldu. Perdenin kapanması da bir o kadar sürprizli oldu. Emin olun okuduğunuzda çok şaşıracaksınız. Bunu söylemesem olmazdı.
Yazarın anlatım tarzını çok sevdim. Ruhu dinlendiren ama bir o kadar da sürükleyici bir anlatımı vardı. Seride sevdiğim ve sevmediğim karakterler bir hayli çok olsa da en sevdiğim karakterin Rıfkı olduğunu söyleyebilirim. Israrla kötü olması için yetiştirilmeye çalışılmış biri olmasına rağmen onun daima iyiden ve doğrudan yana tavır koymasını, temiz kalbini, merhametli davranışlarını, vicdanıyla hareket etmesini sevmemek mümkün değildi. Bir gül şerbetinden nerelere gelindi inanamadım, hele de sonu gerçekten çok ilginçti. Velhasıl kelam baştan sona keyifle okuduğum bir seri oldu. Aşk, tarih ve polisiyenin harmanlanmasıyla oluşan harika bir kurgusu vardı. Kapak tasarımıyla da gönlümü fethetti kitaplar… Seriyi alıp okumanızı kesinlikle tavsiye ederim.
Kitaplarla kalın. Hep mutlu kalın…