Ne düşüneceğini kendi belirleyebilen insanoğlu neden hislerine yön vermekte bu kadar zorlanır? Bireysel kontrol mekanizmamızın bu konuda daha gelişmiş olması hayatı sizce de daha yaşanılır kılmaz mıydı?
Bazen duyarlılık seviyesi yüksek, hassas insanların gün içerisinde duygusal olarak çok fazla yorulduklarını ve kimi zaman bunu taşıyamayacak hâle geldiklerini düşünürüm. Kimileri bu kişileri aşırı duygusal olarak nitelendirebilir ama ben bunun çok sığ bir bakış olduğunu düşünüyorum. Çünkü duyarlılığı yüksek insan sadece duygusal olarak etkilenmez, tecrübelerime ve gözlemlerime dayanarak bunu kolayca söyleyebilirim ki hassas insanın tüm duyuları yüksek ölçüde etkilenir, o her konuda belli bir hassasiyete sahiptir. Yüksek sese, parlak ışığa, yoğun tatlara, verilen sözlere, kırıcı konuşmalara, hadsiz yorumlara…
Ne yazık ki bu insanlar kendilerini ve etrafındakileri korumak için çoğu zaman her tür ilişkide kendilerini baskılamaya çalışırlar hatta bazen kendi benliklerine yabancılaşacak kadar… Empati kurmak onlar için otomatik bir rutin hâline gelmiştir, kendileri duyarsız insanlarla karşılaştıklarında yaşadıkları buhranları çok iyi bildiklerinden kimseye de bunu yaşatmak istemezler. Bu yüzden de çoğu zaman kendilerinden çok etraflarındaki insanları düşünür, onları kıracak bir şey yaptıklarını duyduklarında ise aşırı bir şaşkınlık yaşar ve kahrolurlar.
Sakın yanlış anlamayın, hassasiyeti düşük insanlara kızmıyorum. Hiçbir şeyin sebebi onlar değil. İdeal düzende herkesin kendisini koruyabilmesi beklenir. Kimse, kimsenin içinde yaşadığı çelişkilere cevap bulmak için doğmadı. Ya da en ufak bir davranışının senin hayatını ne denli etkilediğinin farkında olmak zorunda da değil. Hassas insanın kızgınlığı aslında temelde her zaman kendinedir.
Bu tarz insanlar; birbirlerini gözlerinden dahi kolaylıkla tanıyabilirler. Bu, sizi kendileri gibi insanlar bulmada zorlanmadıkları anlayışına itmesin sakın. Çünkü duyarlı insan sayısı günümüzde hiç de fazla değil. Ya da o eski hassas düşünüşler kalmadı mı demeliyim? “Yaşamak için güçlü olmalıyım.” içgüdüsü çoğu zaman onları, kendilerini gizlemeye ve diğerleri gibi olduklarına inandırma çabasına iter ve bunun acı yanı da bir süre sonra bazı yanlarının körelmesi ve canlarını yakan insanlara benzemeye başlamalarıdır.
Salt olumsuz düşüncelerden bahsetmeyeceğim sizlere.
Hassasiyet sahibi olmanın sadece kötü yönleri olduğunu sanmayın sakın. Bu insan yediği güzel bir yemekten diğer insanlardan çok daha fazla keyif alacak, dinlediği müzik daha da derinden etkileyecek onu, bir tebessüm bile kalbini sıcacık yapmaya yetecek, yaptığınız hiçbir iyiliği unutmayacak, düşünceli davrandığınız her anın karşılığını katbekat alacaksınız bu insandan, hiçbir zaman beklentilerinizi boşa çıkarmayacak çünkü hayal kırıklığının ne demek olduğunu en iyi o biliyor olacak.
Bu insanlara “Sadece kendiniz olun ve istediğiniz hayatı yaşayın.” diyebilmeyi o kadar isterdim ki… Ancak böyle söylersem etraftaki diğerlerinin onlara vereceği zararı göz ardı etmiş olurdum. Bu yüzden sadece, kendinizi koruyun diyebiliyorum ama lütfen sizi benliğinizden çok uzaklara sürükleyecek insanların peşinde savrulmayın, nitekim herkesin onlar kadar can yaktığını düşünmek de aldatıcı bir yaklaşım olur.
Hayatında ilk defa gerçekten duyarlı bir insanla karşılaşmış birine ise elinde büyük bir hediye tuttuğunu söylemek isterim. Lütfen onu küstürme ve kendisini sana tamamen açmasına izin ver. Hem bunu görebilmek senin için de bir başarı olmaz mı?