Hepimiz bir gün kendi yolumuza gitmeyi bekleriz. Biliriz bir yol da bizim için vardır. Üstat da demiş ya “Kalpten kalbe bir yol vardır görünmez.” diye.
O yolları hep bir umut ile yürürüz. Sevmek ve sevilmek isteriz. Ama öyle sıradan bir sevgi değildir istediğimiz. Bizi anlayacak bir sevgi, bizi büyütecek bir sevgidir ihtiyaç duyduğumuz .

Baharlar mutluluk sebebidir kalbimizin. Her duygu baharda çiçek açar. Ehline denk gelirse yüreğimiz ve kalbimiz tabii ki çiçeklenir. Mesela zarif bir orkide ya da yasemen veyahut lavanta… Yolumuzu bulduk deriz. Çiçeklendikçe çiçekleniriz .
Fakat farkında olmayız bir şeylerin. Çünkü ne yasemen ne lavanta ne de ender olan bir orkideyiz. Biz aslında hırpalandıkça kokan bir fesleğeniz. Güzelliklerimizi hep saklıyoruz. Birileri bizi darmadağın ettiği vakit her şeyin bittiğini düşünüyoruz. Lâkin fesleğen bu ya hırpalandıkça güzel kokar; biz de acı çektikçe kendimize geliyoruz. Fark etmiyoruz bunu başta. Çünkü yarı yolda bırakılmışız yoldaş sandıklarımızla.
O yol uzamış gibi gelir. Bitmeyecek gibi. Çünkü sancımız vardır. Güvenimiz iki paralık olmuştur. Gözümüz halen bir şeyleri görmezden gelir. Sanki gelse o yolu bir çırpıda tamamlayacak, bizi yolun sonuna ulaştıracak gibi hissederiz . Modumuz ise tam olarak budur: “Dünya tersine dönse vazgeçmem.” Müslüm Gürses misali.
Lâkin bir anda gerçeklerin esintisini hissetdikçe üşürüz. Gerçekler soğuktur. Artık umutlar ve kalp buz tutmaya yüz bulmuştur. Belki milyon yıl sonra bulunan mumyalar gibi tekrardan keşfedilmeyi bekliyorlardır. Kalp bu ya alışmıştır acı çekmelere…
Hiç kimse kalbinin uçurumundan sağ dönemez. Ya sonsuza dek musalla taşını bekler ya da yaralı bir şekilde döner. Bizler bunu hak etmiyoruz. Kadın/erkek arasında bir hak ediş söz konusu bile olamaz. Değmeyecek insanlar için ağlayıp dövünmenin anlamı yok. Ayağa kalkmalı ve umutlarımızı o en derinden tekrar gün yüzüne çıkarmalıyız. Biz bunu yapmalıyız!
Hatta yapacağız.
Hayat, kabul ediyorum ki çok acımasız, zalim…
Bizler şükretmeliyiz ki tek derdimiz aşk acısı olsun. Ne ailemizle, ne sağlığımızla ne de bir ölüm ile yüzleşmeyelim. Klasik bir düşünce gelebilir bu size. Lâkin inanın ki o soğuk hastane koridorunda hele ki kemoterapi bölümünde bir yakınınızı ya da kendinizi görmeyin. Ben gördüm. Benim aşk acısına şükretmemi sağlayan olay buydu.
Şimdi hareket vakti. Umutlarımız çöp kutusunda çöpçüyü bekliyordu ya, umutlarımızı çöp kutusundan çıkarma vakti…