Uyan, akşam oldu bile.
Koltuğun artık seni boğuyor
İki büklüm olmuş belin sızlıyor
Karnından gelen seslerle, uyan.
Göz kapakların yeni yeni güç topluyor
Bardakta kalan yarım bardak su
Boş tarafı gözlerini kamaştırır
Dışarda kalabalığın son demleri
Balkona çıkıp karmaşayı izlersin
Uçup giden küller kar tanesi gibi
Üşütür…
Ayaklarında hissettiğin soğukluk
Yırtık çorabını çıkarıp çöpe atarsın
Yemek lazım, kim yapacak şimdi?
Dışarıdan söylersin
Kuryeyle günün ilk sohbeti
Sonrası yine aynı
Farkında olmadan doymuşsun
Sabahtan kalan çayı ısıtırsın
Daha acı, daha iyi belki
Bir elinde çay
Aynı elde, parmaklar arasında acı nefes
Diğer elin şakağında, düşünceler varsa
İçeri girersin, hava soğuk
İki odalı evinde uzun bir yolculuk
Her köşesi belki anılarla dolu
Belki hayallerle…
Gerçek anlamda, şu an boş
Dışarıdan Neşet Ertaş çığırır birden
”Bir ayrılık, bir yoksuzluk, biri de ölüm”
Ayrılacak kimse kalmamış
Yoksuzluk başının ucunda
Ölüm zaten…
Akşam da bitmiş
Biraz kitap mı okusa, öylece otursa
Televizyona mı sorsa?
Bir çay daha doldur, ılımış
Sonbahar bitiyor, kapıda kış
Yarın olunca kurar sobayı
Yakacak gücün olmayacak
Ama buna gerek kalmayacak
Birden ağlamaya başlarsın
Gözyaşındaki anılar, fikirler
Yüzünü tırmalıyor
Haykırışların duvarları deliyor
Kendine küfürler saydırırsın
Yakışıklı, yakışıksız
Düğüm olmuş saçın, sakalın
Yolmaktan kördüğüm olmuş
Bitti artık, bu akşam da geçti
Dışarı çıkarsın, boş sokaklara
Boş yollarda zikzak çizersin
Geri döndüğünde
Uyku tutmaz seni
Çoktan bırakmıştın zaten.
Abonelik
2 Yorumlar
Eskiler