İyi insanlar için yaşam zorken bir de masumlar var benim nazarımda. Onlar daha farklı, her şeyden habersiz yaşamlarını sürdürüyorlar. Belki hayatları zor geçti ama yine de savaşmaya devam ediyorlar. Onlar da iyi niyetli ama tek farkları onlar temiz ve masum. İşte ben bu denememi onlar için yazıyorum. Hayat ne kadar zor olursa olsun yine de savaşmaya devam edenler için yazıyorum. Onların masum olduğunu ancak kalplerindeki saflıktan anlarsın, sana temiz bakarlar, bir de öyle bir bakışları vardır ki sana baktıklarında aslında yaşamlarının zor geçtiğini hemen anlarsın. Onlar yeni dünyanın masumlarıdır, işte.
Dünya düzeni değişirken bir de pandemi sürecine girdik ve yaşam daha zor hale geldi. Hepimiz evimizde oturuyoruz, bir şeylerin yoluna girmesi umuduyla bekliyoruz. Hatta bazen beklentilerimiz olmayınca her şey tam bir fiyaskoya dönüşüyor nazarımızda. Peki masumlar ne yapıyor? Sadece ümit ediyor. İyiler de ümit eder ama kimse her zaman iyi olamaz. Herkes hata yapar, işte iyilerimiz de ufak hatalarda bulunurken masumlar yalnızca saf kalpleriyle ümit ederek zorlukların üstesinden geliyorlar. Masum kelimesinin anlamı üzerinden gidelim. Ne demek masum? Cevap basit; hiçbir günahı, hiçbir suçu bulunmayan, temiz, saf. İşte dedim ya iyiler de bazen kötü olabilirken masumlar bunu yapmaz. Onlar yeni dünyada yaşam mücadelesi veriyorlar, her ne kadar kan akıtsalar da onlar yine de benliklerinden vazgeçmiyorlar. Hayat gerçekten hepimiz için zor, hele ki ana-baba için. Bir çocuğa bakmak yürek isterken onun sorumluluklarını da üstlenmek de ayrı bir zaman ister. Bir masum çocuk yetiştirmek de ayrı bir güçlük ister. Onu, o savunmasız haliyle yeni dünya düzeninden korumak… İşte asıl sorumluluk budur. Çevrenize bir bakın ve düşünün. Karşımıza neler çıkıyor ya da neler duyup da görüyoruz değil mi? Peki sizce de bunlar bizim asıl benliğimizi etkilemez midir? Benim düşüncem var ki hepimizin etkileneceğidir. Bir elma düşünelim; elmayı bekletirsen de çürür, elmadan ısırık alırsan da çürür. Peki aradaki fark ne biliyor musunuz? Elma tabii ki ömrü bitince çürüyüp gider, tıpkı bizler gibi. Ama asıl nokta ne o zaman? Elmayı bir buzlukta bekletirsen hiçbir şey olmaz ama ondan ısırık alıp bırakırsan daha çabuk çürür. Şimdi aradaki fark bu ise bunu bizim üzerimizde düşünelim. Bizler bir tohum gibiyiz, ağaçta yetişiyoruz. Kendimizi yeni dünyadan koruduğumuzda tıpkı buzlukta kaldığımızda kendimizi o soğukta, o zorlukta eğitiyoruz ve bir şekilde korunuyoruz, zaten ömrümüz tükenince de dünyadan göçüp gidiyoruz. Peki ya ısırık alınan hatta birkaç sefer ısırık alındığını düşündüğümüz elmaysak işte o zaman zarar görüyoruz ve bu bizi daha çabuk çürütüyor. Sen eninde sonunda çürüyeceksin ama önceden çürüyüp gitmek sence de akıl işi midir? Kendini boş işlere verdiği ve yeni dünyanın insanlarına katıldığında sen de onlara katılırsın. Şu an ise zaten hepimiz robot gibi değil miyiz? Bir düşün bunu hepimiz ”O ne yapmış, bu ne yapmış ve ben ne yapmışım” modun da değil miyiz? Yarısı yenmiş bir elma gibi kalabalığın içinde çürüyüp gidiyoruz. Zaten bu noktada farkındalık devreye giriyor ancak ve ancak o zaman masumluğun ne olduğunu, kendi içindeki masumu keşfedebilirsin. İnsan her zaman aklıyla değil bazen de kalp yoluyla hareket etmeli ama ikisini de dengelemelidir. Yoksa sende ne akıl kalır ne de kalp kalır. Gel gelelim farkındalık… Çevrene bakmadan ve körü körüne düşünerek yaşayamazsın, işte o zaman yine yarısı yenmiş çürük elma misali kalırsın. Ancak düşünüp de gerçekten kalbinle baktığında tıpkı Küçük Prens’teki söz gibi ”O zaman aslı görürsün ve kendini keşfetme yolculuğuna çıkabilirsin.”. Zaten kendine keşif yapabilmen için önce farkındalığın olması gerekir değil mi yoksa neyine keşif yapacaksın ki. Bir baykuş misali düşün, üç yüz altmış beş dereceden bak olaylara ve sıkıntılara. O zaman derdinin ne olduğunu ve içindeki seni de keşfedersin. Gelelim bizim yeni dünyanın masumlarına… Ne yazık ki onlar tükeniyor çünkü ayak uyduramıyorlar ama sabırlı ve güçlüler. Bir de en önemlisi onlar cahil değil tam aksine onlar her şeyin farkındalar. Zaten bütün olayları kalpleriyle bakıp gördükleri için masumiyeti gördüler. Onlar bir çocuk misali her şeyin üstesinden geleceklerini çok iyi biliyorlar. Bilir misin ki bir çocuğun sana ne kadar çok şey öğreteceğini… Çünkü onlar henüz yeni dünyayı tatmışlar, işte bu yüzden onlarla daha sık oynamalıyız. Ha bir de şu meşhur laf var ”İçimdeki çocuk öldü.” Hayır! O ölmedi, onu sen yok ettin ama aslına döndüğünde onun halen içinde bir yerlerde olduğunu öğreneceksin, sadece biraz çocuk ol yeter. Zaten o zaman masumluğun ilk adımını atmış olursun. Bilir misin, masum olmak zor değildir sadece ayak uydurmak zordur. Ama sen onun üstesinden de gelirsin bence. Yeter ki iste… Ve en önemlisi çevrendekilere, olaylara, sıkıntılara körü körüne atlama. Farkında ol, masum ol. O zaman ayak uydurursun, hemen de çürüyüp gitmezsin. İşte şimdilik diyeceğim bu kadar dilerim bir şeyler katabilmişimdir sana 🙂
ŞEVVAL DİVLİ – 14.01.2021