fbpx

Evet 14 numaralı odanın önündeyim. Heyecanlıyım, ellerimi sık sık pantolonuma silmeye çabalıyorum. Ne zaman yeni bir şey yapacak olsam böyle olur, bu yüzden artık önemsemiyorum.

Kapıyı çalıp cevap beklemeden içeri giriyorum. Bu alanda ilgileneceğim ilk hastam ama o bunu bilmiyor. Önce ona sonra kızı olduğunu tahmin ettiğim odadaki diğer kişiye bakarak “Merhaba.” diyorum. Karşılık veriyor her ikisi de, yaşlı adamın hiç gülmemesi dikkatimden kaçmıyor.

Ah evet yine başlıyoruz. İstemesem de her durumda empati kurarak yaşamak bazen gerçekten çok yorucu olabiliyor. Bir iki hafta, günde en fazla yarım saat beni görebilecek bu adamın hayatını biraz da olsa güzelleştirebilmeyi o kadar çok istiyorum ki o an. Çünkü, neden bilmiyorum ama yine içimden gelen o ses, bu insanın mutlu olmayı fazlasıyla hak ettiğini söylüyor.

Bu düşünceler zihnimden 5-10 saniye geçtikten sonra büyük bir sevecenlikle kendimi tanıtıyorum. Böyle davranmak tamamen içimden geliyor. Davranışlarımın karşılığını belki gözle görülür şekilde alamıyorum ama umurumda değil çünkü hissettiklerim çok daha farklı. Bana güvendiğini ya da güvenmek istediğini anlayabiliyorum, gözlerini gözlerimden ayırmıyor, muhtemelen o da benim hakkımda tahminlerde bulunuyor.

Verdiğim komutlar dışında odada hiç ses olmuyor ama gergin bir ortam da yok. Başlangıçtaki heyecanımın yerini yaşlı bir adamın hayatını öğrenme merakı alıyor. Buna rağmen o bahsetmeden sormak istemiyorum, rahatsız etmek ya da eğer varsa sorduğum konudaki bir travmasını hatırlatmayı hiç istemiyorum.

En son mimik egzersizlerine geçiyoruz, gülümseme ile bitiriyorum. Sadece verilen komutu gerçekleştirdiğini bilsem de gülümsediğini görmek beni mutlu ediyor.

Ertesi gün yine aynı şekilde geçiyor. Belki de tek fark kızının sorusu oluyor. Babasının, yaptırdığım egzersizlerden birinin mekanizmasını merak ettiğini söylüyor. Bu soru, her insan için çok bir şey ifade etmeyebilir ancak benim için öyle olmuyor. Yaşlı adam merak ediyor, anlamaya çalışıyor, kızıyla iletişim kuruyor ama en önemlisi umudunu kaybetmediğini hissettiriyor.

Üçüncü gün gittiğimde kızı odada yok. “Merhaba!” diyorum, o da gülümseyerek cevaplıyor beni. “Nasılsınız?” dediğimde, “Nasıl olayım kızım…” diyor hâlâ gülümseyerek. Kullandığı kelime sayısından cesaret alarak inmenin nasıl gerçekleştiğini soruyorum. 3 ay önce eşini kaybettiğini ve buna çok üzülmesinin asıl sebep olduğunu öğreniyorum.

Demek daha en başta gözlerine baktığımda hissettiğim ve kendisine üzüldüğü için olduğunu sandığım o his hakkında ne kadar yanılmışım. Gözlerine, hem bu acı kaybı hem de zamansız gerçekleşen ve tüm hayatını etkileyen bu talihsizliği bir arada sığdırmak zorunda kaldığını nasıl tahmin edebilirdim ki? Yaşlı adamı o an daha çok seviyorum, gücü için ve vazgeçmeyişi için…

Dördüncü gün bana emekli subay olduğunu söylüyor, bir de o dönemden birkaç fotoğrafını göstermek istiyor. Paylaşımlarımızın artması ne hoş… Yıllar önceki hâlini görmek içimi sızlatıyor, gülümseyerek bakıyorum, “Ne güzel.” diyebiliyorum yalnızca. İçimden “O zamanlar şu anı tahmin edebilir miydi?” diye geçiriyorum. Telefonunu geri verirken duvar kâğıdında eşiyle düğün fotoğraflarının olduğunu görüyorum.

Hayatın bu öngörülemez yanına bir kez daha tanık olduğum bu anı, daha o zamandan biliyorum ki hiç unutmayacağım.

Son günümüz gelene kadar her gün tüm enerjimle gidiyorum yanına ve onda her geçen gün daha fazla olduğunu fark ettiğim motivasyon artışı kimi zaman gözlerimin dolmasına sebep oluyor.

Ve o gün geliyor. Son gün olduğunu o bilmiyor. Egzersizlerin birçoğunu artık kendisinin de hatırladığını görmek benim için mutluluk verici bir gelişme oluyor.

Mimik egzersizlerine geçiyoruz. Gülümsüyorum, o da gülüyor. Sonra bir anda kahkaha atmaya başlıyor. Bu beklemediğim olay beni de güldürürken kızı da bize katılıyor. Bir süre böyle geçiyor, onu biraz daha izleyebilmek için süreci uzatıyorum.

“Hoşça kalın, kendinize çok iyi bakın … Bey.” diyorum, gözlerim dolu dolu. “Her şey için çok teşekkür ederim kızım.” diyor.

Bilmiyorum, bu yaşlı adamın hayatında bir yerim olabildi mi, aklında kalabildim mi onu da bilmiyorum. Bana kalırsa asıl önemli olan sağlığı için vermeye çalıştığım destek kadar ikimize ayrılan süre içerisinde onu mutlu edebildiğim anlara da sahip olabilmemizdi.

Benim için ise onun; farkında olmasa da hayata dair bana birçok şeyi yeniden hatırlatan, çok değerli bir insan olarak kalacağını söylememe gerek bile yok sanırım.

Biliyorsunuz hayat ihtimaller üzerine kurulu. Bazı insanlarla yollarınız kısa da olsa kesişir ve sizlere o insanların sizi, olumlu etkinizle hatırlayacağı bir hayat diliyorum.

Aylin Demirci içeriklerini beğendin mi? Sosyal medyada takip edin!
Abonelik
Bildir
guest
4 Yorumlar
Eskiler
Yeniler En çok oylananlar
Satır içi yorumlar
Tüm yorumları görüntüleyin
Aylin Demirci içeriklerini beğendin mi? Sosyal medyada takip edin!

Okuyucuların Beğendiği İçerikler

Birçok kişinin ‘’zor ama maaşı iyi, garanti meslek gibi’’ düşünceleriyle ün kazanmış bir bölüm olan tıp fakültesini size en ince detaylarıyla aktaracağım. Öncelikle fakülteye gelmeden önce kendinizi ilk gün yapılacak çaylak şakasına ve ileri zamanlarda daha siz TUS isimli bölüm seçmenize yarayan sınava girmeden ‘’Sen ne doktorusun? ‘’ veya diş hekimliği ayrı bir bölüm olmasına […]
Yaşanan herhangi bir gün hiç yaşanmasaydı, her şey daha farklı olur muydu? Misal dün hiç yaşanmasaydı veyahut bundan yıllar önce bir gün hiç yaşanmasaydı yine aynı mıydı hayatınız? Kadere inanmak subjektif bir bakış açısı olarak görünebilir ancak hayatın akışı olarak farklı bir yerden durumu ele alabiliriz. Bütün malzemeleri özene bezene kesip, doğrayıp harika bir yemek […]
Herkesin ölmeden görmek isteyeceği bir yer vardır. Yoksa da henüz keşfetmemiştir… Benim için burası Norveç. “Soğuk Cennet” veyahut “Kuzeyin İncisi” denilen bu ülkenin lanse ettiği imajı bir görseniz aşık olmamak elde değil. O yüzden henüz kendi ülkenizi keşfetmediyseniz ileride belki yol arkadaşım olabilirsiniz! Norveç ”Soğuk Cennet” Ülkenin yönetim biçimi anayasal monarşi ve başkenti Oslo‘dur. 385,207 […]
Her kitap ayrı güzel, dünyasına girdikten sonra… Ama bazı başyapıtlar vardır, gerçekten okumak zevk verir. Okudukça içine düşer, yeni bir dünyanın kahramanı olursunuz. Herkes için değişebilecek bir liste… Daha iyisi varsa da ben okuduğum kadarını biliyorum ve bunlar şu an en iyisi! Daha birçok türde konuşulacak kitaplar olsa da üç ayrı türde üç başyapıt derledim, […]

İlgini Çekebilir

Çoğumuzun, adını belki de hiç duymadığı fakat yaşamımızda denk gelebileceğimiz, farkında ve bilinçli olduğumuz takdirde erken tanı ve tedavi seçeneklerini düzenleyebileceğimiz, benim ise özel eğitim alanında tanıştığım bir sendromdan bahsetmek istiyorum sizlere: DiGeorge Sendromu. DiGeorge Sendromu (DGS) 22. kromozomun (22q11) delesyonu (kromozomun bağlı bulunduğu parçadan kopup silinmesi, yok olması) ya da translokasyonu (kopan veya kaybolan […]
“Sisyphus’u gördüm, korkunç işkenceler çekerken: yakalamış iki avucuyla kocaman bir kayayı ve de kollarıyla bacaklarıyla dayanmıştı kayaya, habire itiyordu onu bir tepeye doğru, işte kaya tepeye vardı varacak, işte tamam, ama tepeye varmasına bir parmak kala, bir güç itiyordu onu tepeden gerisin geri, aşağıya kadar yuvarlanıyordu yeniden baş belası kaya, o da yeniden itiyordu kayayı, […]
Bugün 10 Mart 2022. Gülistansız 796. gün “Ne durumdayım biliyor musunuz? Ölüm Allah’ın emri, ölüm dünyada var. Gençlerin ölümü zor ama biz her gün yeniden ölüyoruz. Her gün… Toprağa bile basmaya kıyamıyorum, acaba kızım içinde olabilir mi diye. “ 21 yaşında, Tunceli’de bir üniversite öğrencisiydi Gülistan Doku. 5 Ocak 2020 tarihinden bu yana haber alınamıyor. […]
Bir girişim fikriniz var ve bu alanda bir marka oluşturmak istiyorsunuz ya da henüz küçük bir işletmesiniz ve işletmenizi büyütüp kârınıza kâr katmak istiyorsunuz. İşte bu yolda atmanız gereken ilk adım markalaşmak olmalıdır. Peki marka nedir?                Marka yalnızca kalabalık bir pazarda sizi diğerlerinden ayıran isim, logo ve slogandan ibaret değildir. Markanız insanların sizinle etkileşimde […]