“Yüzümün kırışmaması için gülmemeli miyim yoksa kahkahalarımla yeri göğü mü inletmeliyim?”
Sonu ne her şeyin? Yaşamak, ölmemiş olmak mı demek sadece? Kanın akıyorsa, kalbin atıyorsa ama sen yaşamıyorsan… Yaşamdan umudunu kesenlerin kastı mı var kendine yoksa istediklerini mi bulamadılar hayattan? Sahi yaşamak ne demek?
Dünü kafana çok mu takıyorsun, bugün için mi yaşıyorsun yoksa birazcık da olsun yarını düşünerek mi harcıyorsun bir dakika sonrasından emin olmadığın vaktini. Her şeyin yarın çözüme kavuşacağını sanıyor insan ama o yarının vakti gelmiyor hiçbir zaman. Bugün okumalıyım, bugün başlamalıyım hobi edinmeye, bugün yazmalıyım içimdeki karmaşadan kendimi bulabilmek için. Biz yaşayacak, mutlu olacak, hayata coşkuyla bakacak bir umut bulamazsak hayattan, umutsuzluğa sürüklenmişiz demektir. Umutsuzluğa sürüklenmekse hayattan sürüklenmek, soyutlanmak demek bir nebze. Kendi köşeme çekilecek, kendime bile fayda sağlamayacak değersizlikte görmüyorsan kendimi dünü çok kafama taksam da, bugün için yaşasam da, yarın için kaygılanıp dursam da hep bir coşkuyla, hevesle sürdürmeliyim hayatımı. Başkalarının olumsuz yorumu beni düşürmemeli aksine kamçılamalı bu yolda. Başkaları şimdi ne der ne düşünür bu yaptığımla ilgili diye kaygılanmaya başlayınca insan, kendi için yaşamayı bırakıp el âlemin kuklası olmaya başlıyor. Esas sorun ise kukla olduğunu fark etmeden kendinden taviz vermek, yeri geldiğinde başkası için kendimizi değiştirirken mutluymuşçasına yaşamını idame ettirmek.
Umudumu söndüren şey benimle birlikte gülecek birinin olmadığına kendimi inandırmak zorunda kalmam mı, her şeye tamam deyip kendimden nefret etmeye başlamam mı, olanlardan sonra toparlanacak ışığı kendimde bulamamam mı? Peki umudumun tomurcuklanması için neler yapıyorum umudun kendiliğinden gelip kapımı çalmasını beklemek dışında. Çabasız sürülen sefanın cefası da hemen ileride beklemez mi bizi? Çabasından kastettiğim aslında, bizim uğraşımızın, başkasının bizim için sarf ettiği uğraştan fazla olması gerekirken en kötü denk olması, denk olunca bile başa kakarlar. Başkasından medet ummanın acizlik sanıldığı bu vakitte kendin için ne yaparsan yap ama kendin yap.
Öyleyse, değişmem gerekiyorsa kendim için değişmeliyim, başarmam gerekenleri kendi mutluluğum için başarmalıyım, kendim için yapmalıyım yaptığım her şeyi. Ben mutluysam zaten beni sevenler benim mutluluğumu görünce coşkulanmalılar, kendilerinin istediğini yapmayınca mızmızlanmazlar çünkü onların da istedikleri zaten benim mutlu olmam değil mi?