Güneş acıyarak yerini aya bıraktığında etrafı çoktan yıldızlar sarmıştı bile. Bizim yıldızımız acaba hâlâ aynı yerinde miydi? Yerinde olsa bile fark edecek miydi ki? Ben edemiyordum, mesela.
Yavaşça yutkundum. O, arkadaşlarıyla yaz ateşinin başında gülümserken ben bir köşede onu izliyordum. Islak saçları alnına yapışmıştı, tıpkı beyaz tişörtünün vücuduna yapıştığı gibi. Kolunu içtenlikle yanındaki arkadaşının omzuna atarken onun yıldızlardan değerli gülüşünde takılı kalmıştım. O gülüş bir zamanlar bana özeldi, şimdi ise özel olan tek şey ona ait anılarımdı. Bir daha tekrarı olmayacak o güzel anılar…
Avuç içimi sıcak kum taneleri ile doldururken yalnızlığıma dalga sesleri eşlik ediyordu. Beni görmüştü ama görmezden gelmeyi tercih etmişti. Beni üzen bu muydu yoksa onu hâlâ önemsemem miydi? Hâlbuki beni geride bırakan oydu. Onu gördüğümde ilk günkü gibi kalbim çapmamalıydı. Ateşten yükselen kıvılcımlar geceye karışıyordu. Kahkahalar dalga seslerini bastırıyordu. O yine sessizce gülümsemekle yetiniyordu. Belki de onu izlediğimi biliyor, benden rahatsız oluyordu. Ya da umurunda bile değildim.
Gözleri ilk kez gökyüzüyle buluştu. Yüzünde hiçbir ifade yoktu. Daha önce huzuru gökyüzünde bulduğunu söylerdi. İnsan huzur bulduğu şeye bakarken neden bu kadar mutsuz olurdu ki? Galiba gökyüzü ona iyi şeyleri hatırlatmıyordu. Mesela beni… Acıyla gülümsedim. Gözlerim dolsa da ağlamamak için büyük bir çaba sarf ettim. Yaz hüznü onu görmemle başlamıştı. Her şeyi geride bıraktığımı sanırken meğer her daim yanımda taşımanın verdiği ağır yükün altında boğuşuyormuşum. Ruhum bir zamanlar onunla mutluydu. Artık mutlu olmak için bir çabası yoktu. Bu hâlim hoşuma gitmiyor değildi. Yoksa Lana Del Rey’in şarkıları bu kadar anlamlı gelmezdi.
Esen rüzgâr saçlarımı birbirine katarken bir an bana baktığını sandım. Ama hayır, o sadece ateşin sinir bozucu dansını seyrediyordu. Belki bir kere baksa her şeyin üstesinden gelebilirdim.
İkimizin hikâyesi bu plajda başlamıştı. Sanırım aynı yerde de sona ermişti. Önce aya, sonra yıldızlara baktım. Usulca yerden kalkıp kum tanelerini üzerimden silkeledim. Bu kum tanelerini gibi yalnız ve değersizdim. Çünkü hayatımın adamı artık hayatımda değildi.