Westphalia Barışı (1648)
Günümüzde bu anlaşma uluslararası sistemin doğuşu olarak kabul görmektedir. Yanlış da sayılmaz aslında tamı tamına doğru bir önermedir. Günümüzdeki uluslararası ilişkilerde yürütülen politikalar, bağlamdaki teoriler de düşünüldüğünde, işbu argümanların anlaşılması ve anlamaya yönelik bir temelin oluşmasını sağlamak için Westphalia Barışı hakkında belirli bir bilgiye sahip olmak gerekir.
Barış öncesinde Avrupa’yı kasıp kavuran bir 30 Yıl Savaşları süreci görüyoruz. Savaşlar öncesinde Avrupa’da skolastik düşünceyi terk etmeye yönelik reform hareketleri ve İncil’in yeniden yazılması gibi süreçler sonucunda, Katolik düşüncenin karşısına yeni mezhepler çıkmaması işten bile değildir. Bu mezhepler bilindiği üzere; Protestanlık, Lutheranlık ve Calvinizm mezhepleridir. Toparlamak gerekirse, yaygın olan mezhepler, Katolikler, Protestanlar, Calvinistler ve Lutheranlardır. Mezhepler arasındaki çatışmanın temel sebebi ise diğer mezheplerin Katoliklere nazaran daha özgür bir din anlayışını benimsemiş olmalıdır. 1555 yılındaki Ausburg Barışı mezhep çatışmalarını dindirememiş aksine fitili daha fazla ateşlemiştir. Koyu Katolik bir devlet olan Avusturya hükümdarı Ferdinand (II) yaptığı baskılar ile Kuzey’deki Bohemia Protestanlarının haklarını iyiden iyiye kısıtlamış ve Bohemia Direnişi ile savaş başlamıştır. Savaşın ilk başlarında tabiri caizse ilk iki çatışmayı kazanan Katolikler (Kutsal Roma Cermen İmp., İspanya), sonraki süreçte bir Lutheran olan İsveç Kralı Gustavus Adolphus’un muharebe taktik ve zekası sayesinde savaş Katoliklerin aleyhine dönmüştür. Katoliklerin kazanması durumunda etrafının sarılacağını bilen Katolik mezhebin bir mensubu ancak Protestan’ları destekleyen Fransa ise tamamen politik kaygılar ile savaşa girmiştir (bu nokta çok önemli). Nitekim 30 Yıl Savaşları sona ermiştir. Savaş sonrasında Westphalia Barışı’nın en önemli özelliklerinden biri, daha önceki uluslararası toplantılar dini nitelikteyken, Westphalia’nın devlet, savaş ve iktidar sorunlarının tartışıldığı laik bir konferans olmasıdır. O kadar ki papalık temsilcisi dinlenmediği gibi, Papa’ya da imzalattırılmamıştır.
İkinci olarak kilisenin gücü sınırlandırılmış, Augsburg Barışı’nın hükümleri yenilenmiş ve Almanya’da Katoliklik, Protestanlık ve Calvinizm geçerli dinler haline gelmiştir. ”Ulus devlet” kavramı ilk kez burada karşımıza çıkmış kavram da doğal olarak silsile etkisi ile uluslararası ilişkiler disiplini doğmuştur. Anlaşma sonucunda Alman Devletleri 200 yılı aşacak bir feodal yapıya mahkum edilmiştir. İsviçre ve Hollanda bağımsızlığını kazanmış ve uluslararası hukuk bağlamında Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu’nun parçalandığı doğrulanmıştır.
Sonuç olarak Westphalia Barışı, Avrupa ve Dünya tarihi için önemli bir gelişme olup sonrasında oluşmuş uluslararası ilişkiler teorilerinin temel kaynağı olmuş ve anlaşma, Dünya’yı kasıp kavuracak birçok ideolojinin tetikleyici unsuru olarak Dünya üzerinde ilk defa ulus devlet kavramını ortaya atarak dinden sıyrılınmasını ve politik kaygılara yönelinmesini sağlamıştır. Westphalia bugün bile Dünya politikasının mihenk taşlarından olan ”laiklik” ilkesinin ilk ortaya çıkışı ve temel yapı taşı niteliğidir.