Uzakdoğu felsefeleri denildiğinde akla ilk olarak Çin ve Hindistan gelmektedir. Ancak bunun dışında Afrika, İslam, Japon felsefesi gibi gelenekler de bulunmaktadır. Uzakdoğu felsefesi, Batı felsefesinin dışında kalan kısmı içermektedir. Batı felsefesinin tam aksi bir işleyiş söz konusudur. Batı felsefesi daha sistematik işlerken Doğu felsefesinde mistik, mitolojik aynı zamanda simgesel işlemektedir.
Çin Felsefesi
Çin felsefesinin ortaya çıkışı MÖ 500 yılında başlayan savaşlarla olmuştur. İç karışıklıkların ortaya çıktığı, toplumun ahlakî, siyasî ve ekonomik yönden çöküşe uğradığı dönemde ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu karışıklık yaklaşık 300 yıl kadar sürmüştür. Bu dönem ”Savaşan Krallıklar Dönemi” olarak adlandırılır. İnsanlar bu karışıklıktan kurtulup huzura ve refaha kavuşmak için düşünmeye, fikirler üretmeye başlarlar. Çinli düşünürlere göre bir kimsenin başarısının en yüksek seviyesi bilge olmaktır. Bilgelerin en büyük başarısı ise evrenle bütünleşmesidir. Felsefenin işlevi pozitif bilgiyi arttırmak değil zihnin yüceltilmesi gerektiğidir. Çin felsefesinde ”Ying Yang” ilk akla gelen kavramdır. Bu kavram karşılıklı zıtlığın birbirinin içinde olduğunu ve denge içerisinde bulunduğunu göstermektedir. Evrendeki her şeyin bu kavram ile beraber bulunduğunu savunur.
Hint Felsefesi
Hindistan’ın çok eski çağlarında ortaya çıkan Uzakdoğu felsefeleri arasında yer almaktadır. Felsefeler, öğretiler ve dünya görüşlerini içinde barındırır. Hintlilerin ”darşana” dedikleri geniş bir yelpaze bulunur. Upanişadlar adlı kaynakları ilk yazılı kaynaktır. Hint felsefesi, vedalara dayanır. Bu Veda’lar Hinduizm’in esaslarını içermektedir. Hint felsefesi dört temel kavrama dayanır. Bunlar; Yoga, Maya, Nirvana ve Karma’dır. Hint felsefesi kendisini hiçbir zaman tam anlamıyla dinden soyutlamamıştır. Hint felsefesinde dört temel kural bulunmaktadır. Uzakdoğu felsefeleri arasında en çok kullanılan kuramlar arasında bulunurlar.
Karşımıza çıkmış her insan, doğru insandır: Hayatımıza giren insanlar doğru zamanda ve doğru yerde karşımıza çıkar.
Bir şey yaşanmışsa yaşanması gerekmiştir: Yaşanması gereken ne ise o yaşanır. Sorgulamak, pişman olmak yaşanmış olan şeyi değiştirmeyecektir ve bunları düşünmek anlamsızdır.
Başladığın her an doğru andır: Bir şeye başlamaya karar vermek o an başlamaya hazır olduğunuzu gösterir.
Bir şey bitmişse bitmiştir: Yaşamda bitmesi gereken şeyler bitmelidir ve bittiğinde kabullenmek gerekmektedir. Artık onunla ilgili yapılabilecek bir şey yoktur.