fbpx

Bedenimi kayıp yollarda sürüyorum. Sayısız çukur ve yükseltilere çarparak ilerlemekteyim. Acınası bir durum gibi gözüküyor ama devam ediyorum. Yalnızlığın verdiği korku, açlığımı dindiriyor. Yokluğunda kaybolurken varlığını düşünmek güven veriyor parçalanmış zihnime. Dökülmüş gözyaşlarımı topluyorum; kimisi kayıp gidiyor elimden, kalanlar sadece kırgınlık getiriyor yüreğime. Yolda kaybolmuşum, yolculuğumun ne tarafa götüreceğini merak içinde bekliyorum. Her adım bir sevinç, aynı zamanda kargaşa getiriyor umutsuz kalbime. Etrafını sarıyor; içinde kaybolmak üzere, varoluş sancısı çeken bedenimin. Yakarışlarım, isyanım ve çığlıklarım arasında kayboluyorum. Yokluğun içindeki bir huzme gibi büyülenmiş izliyorum. Gerçeklik algım engin sulardaki bir odun parçası gibi kayboluyor savrularak. Çırpınışlarımın sesi yayılıyor gökyüzüne, dans ediyor göğün eteklerinde. Artık uzakta ve arkama dönüp baktığımda korkuyorum, yitirdiklerimi özleyeceğimden korkuyorum. Tuhaf olan ne bilemiyorum artık; insan olmanın sersemliğinde bir ruha sahip olmak mı, yoksa ruhunu kabzeden bir bedene sahip olmak mı? Hangisi daha makul seçemiyorum ama ikisi de benim benliğim ve ne kadar gerçeklik algısından kaybolsam da nahif hayatımı seyrediyorum yokluğunda.

Ufka baktığım zaman anlıyorum ne kadar basit düşündüğümü. Düz sandığım yanlışlığı aslında bir dairenin yanında asılı durduğumu fark ettiğim doğruluğu oluyor. Beni tutan birikmiş olan anılarım mı yoksa bir kütle çekim kuvveti mi emin değilim. Çocukluk sancılarım birikiyor ve ayaklarım daha sert basıyor sanıyorum büyük bir yanılgıyla. Evren daha da ağırlaşıyor üstümde, taşıyamayacak kadar sabrediyorum ve altında kaldığım yüklerin isyanını tutuyorum. Bu haykırışlar niye! Süreli hayatlarımızda varlığımızın değerini anlamak yerine; neden emekleyen bebeklerin, koşan çocukların, tempolu yürüyen yetişkinlerin ve adımlarını sayan yaşlılarız sadece. Karanlık günlerimiz de oluyor aydınlığımızı çalan. Üzüntü gelip geçse de akılda kalan geçmiş yoruyor insanı, sevgisiz olan her nefes acı veriyor.

Sakinliğinde çalkalanan denizlerde gezdim. Vuran her dalga aldığım bir ders misali anlattı gerçekleri, savurdu çalkantılı sularından. Zamanın akışında dingin olduğu anlar da oldu. Her vurduğu dalgada ise bıraktığı izler geçen günlerin sancılı olduğunu anımsattı. Birikmiş acılarını ve tüm ruh denizini salladı kafiyeli bir şarkı melodisiyle. Dingin suların ilerisinde karayı gördüğüme mutlu olsam da yolculuğun verdiği yorgunluk üzüntünün kaynağıydı. Her çekilen kürek geride bırakmış olduğum acı gerçeklerin havuzunda gidilen yollara eşdeğerdi. Zamanın yoksulluğunda ilerledim. Vazgeçmek gelse de içimden devam ettim. Yakınlık kavramı kaybolmuştu zihnimden, yazık olan kendime değil kendim dediğim bedenime oldu. Sanırım vermiş olduğum değeri fazla büyütmüş olmalıyım, içimdeki koyu boyalı odalarda. Ulaşamadığım bir kara parçasıydı sadece, umutsuzluk içinde bulunduğum yere yıkılıverdiğim. Sanki bir daha ulaşamayacak gibi ruhumun sevgi kusurunda kayboldum. Âdeta rüzgârın engin suları çırpması gibi sarsıldım. Uzun yakarışlardan sonra ayağa kalkarak etrafıma baktım. Umut ile koştuğum o yerin kaybolmuşluğu vardı üzerinde ve sade bir hava. Derin bir iç çekerek ufka doğru baktım. Güneşin batışı kararmakta olan gövdemin habercisi, aynı zamanda huzuruydu. Gün batımı ile mest olan bedenim yere kapandı ve gelmekte olan karanlığı kabullenerek tadını çıkardı.

Açılan gözlerim parıltılar içinde yalnızlığımı karşıladı. Uzaklardaki tane tane ışık kıvılcımları aydınlık vermese de sanılanın aksine kaybetmiş olduğum huzuru az da olsa dizginlemişlerdi. İlerlemek istedim ancak çabalarımın hepsi gereksiz olup etkisini yitiren bedenimi korku kaplamıştı. Uzandığım aydınlıkta aradığım gerçekliği bulabileceğimi düşünmüyordum ama denilenin aksine hep bir ışığa gitme, aydınlığa gitme hevesi vardı. Varlığımızın belki de temel sebebi buydu. Kendi karanlığımızdaki aydınlık arayışımızdı. Aynı zamanda bir bütünün parçası olduğumuzun habercisiydi bilinmeze olan yolculuğumuzdaki. Kaybettiğim benliğimi aramaya başladım, karanlığımı aydınlatan yanılsamalara doğru ilerlerken.

Melikşah Enis Özkaya içeriklerini beğendin mi? Sosyal medyada takip edin!
Abonelik
Bildir
guest
0 Yorumlar
Satır içi yorumlar
Tüm yorumları görüntüleyin
Melikşah Enis Özkaya içeriklerini beğendin mi? Sosyal medyada takip edin!

Okuyucuların Beğendiği İçerikler

Yazar sayımızın 300’ü aştığı şu günlerde hevesli yazarlarımıza yol gösterebilmek veya en azından daha kaliteli içerikler üretebilmeleri adına bazı ipucular vermek için bu yazıyı kaleme almaya karar verdim. Bu yazı boyunca bir dijital içeriğin nasıl yazılması gerektiğinden bahsedeceğim. Bublogta içeriklerinin bir kısmı şiir ve denemelerden oluşuyor ve bu yazıda söyleyeceğim şeyler bu içerikler için çok […]
Birçok kişinin ‘’zor ama maaşı iyi, garanti meslek gibi’’ düşünceleriyle ün kazanmış bir bölüm olan tıp fakültesini size en ince detaylarıyla aktaracağım. Öncelikle fakülteye gelmeden önce kendinizi ilk gün yapılacak çaylak şakasına ve ileri zamanlarda daha siz TUS isimli bölüm seçmenize yarayan sınava girmeden ‘’Sen ne doktorusun? ‘’ veya diş hekimliği ayrı bir bölüm olmasına […]
Yaşanan herhangi bir gün hiç yaşanmasaydı, her şey daha farklı olur muydu? Misal dün hiç yaşanmasaydı veyahut bundan yıllar önce bir gün hiç yaşanmasaydı yine aynı mıydı hayatınız? Kadere inanmak subjektif bir bakış açısı olarak görünebilir ancak hayatın akışı olarak farklı bir yerden durumu ele alabiliriz. Bütün malzemeleri özene bezene kesip, doğrayıp harika bir yemek […]
Herkesin ölmeden görmek isteyeceği bir yer vardır. Yoksa da henüz keşfetmemiştir… Benim için burası Norveç. “Soğuk Cennet” veyahut “Kuzeyin İncisi” denilen bu ülkenin lanse ettiği imajı bir görseniz aşık olmamak elde değil. O yüzden henüz kendi ülkenizi keşfetmediyseniz ileride belki yol arkadaşım olabilirsiniz! Norveç ”Soğuk Cennet” Ülkenin yönetim biçimi anayasal monarşi ve başkenti Oslo‘dur. 385,207 […]
Her kitap ayrı güzel, dünyasına girdikten sonra… Ama bazı başyapıtlar vardır, gerçekten okumak zevk verir. Okudukça içine düşer, yeni bir dünyanın kahramanı olursunuz. Herkes için değişebilecek bir liste… Daha iyisi varsa da ben okuduğum kadarını biliyorum ve bunlar şu an en iyisi! Daha birçok türde konuşulacak kitaplar olsa da üç ayrı türde üç başyapıt derledim, […]

İlgini Çekebilir

Çoğumuzun, adını belki de hiç duymadığı fakat yaşamımızda denk gelebileceğimiz, farkında ve bilinçli olduğumuz takdirde erken tanı ve tedavi seçeneklerini düzenleyebileceğimiz, benim ise özel eğitim alanında tanıştığım bir sendromdan bahsetmek istiyorum sizlere: DiGeorge Sendromu. DiGeorge Sendromu (DGS) 22. kromozomun (22q11) delesyonu (kromozomun bağlı bulunduğu parçadan kopup silinmesi, yok olması) ya da translokasyonu (kopan veya kaybolan […]
“Sisyphus’u gördüm, korkunç işkenceler çekerken: yakalamış iki avucuyla kocaman bir kayayı ve de kollarıyla bacaklarıyla dayanmıştı kayaya, habire itiyordu onu bir tepeye doğru, işte kaya tepeye vardı varacak, işte tamam, ama tepeye varmasına bir parmak kala, bir güç itiyordu onu tepeden gerisin geri, aşağıya kadar yuvarlanıyordu yeniden baş belası kaya, o da yeniden itiyordu kayayı, […]
Bugün 10 Mart 2022. Gülistansız 796. gün “Ne durumdayım biliyor musunuz? Ölüm Allah’ın emri, ölüm dünyada var. Gençlerin ölümü zor ama biz her gün yeniden ölüyoruz. Her gün… Toprağa bile basmaya kıyamıyorum, acaba kızım içinde olabilir mi diye. “ 21 yaşında, Tunceli’de bir üniversite öğrencisiydi Gülistan Doku. 5 Ocak 2020 tarihinden bu yana haber alınamıyor. […]
Bir girişim fikriniz var ve bu alanda bir marka oluşturmak istiyorsunuz ya da henüz küçük bir işletmesiniz ve işletmenizi büyütüp kârınıza kâr katmak istiyorsunuz. İşte bu yolda atmanız gereken ilk adım markalaşmak olmalıdır. Peki marka nedir?                Marka yalnızca kalabalık bir pazarda sizi diğerlerinden ayıran isim, logo ve slogandan ibaret değildir. Markanız insanların sizinle etkileşimde […]