fbpx

Onur Şahin; 30 Eylül 1997, İstanbul/Üsküdar doğumlu, aslen Ordulu. 2 yaşında İstanbul’dan Ordu’ya taşınmışlar ve memleketinde büyümüş. Ordu Ticaret Meslek Lisesi büro yönetimi alanından mezun olduktan sonra Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Çorlu Meslek Yüksekokulu İşletme Yönetimi programını bitirdi. Terazi burcu ve burcunun özelliklerini taşıyor, kararsız bir yapısı var. Bazı zamanlar beş dakika içerisinde farklı farklı duygular hissettiği oluyormuş. Film izlemeyi ve kulaklığını takıp saatlerce yürümeyi çok sever. Keyifli olduğu zamanlarda mutfağa geçip yemek yapmaya bayılır. İnsanlarla ilişkileri kuvvetlidir.

Kendisine sorular yönelttim gelin inceleyelim:

Çocukluğunuzda en çok sevdiğiniz yiyecek hangisiydi?
+Türlüyü çok severdim, annem çok güzel yapardı. Hâlâ daha özlerim annemin yemeklerini.

Çocukluğunuzda en çok hangi oyunu oynardınız?
+Tencerelerle, tavalarla oynamayı çok severmişim, inanmazsınız şimdilerde harika yemekler yaparım.

En çok hangi şarkıyı dinlersiniz?
+Barış Akarsu’nun ”Gözlerin” adlı şarkısını yıllardır dinliyorum. Eskiden Star TV’de ”Yalancı Yârim” diye bir dizide oynardı o zamanlar. Çok beğenerek izlerdim o diziyi, hatta aramızda kalsın dizide Naz isimli karaktere aşıktım 🙂 O dizide seslendirmişti rahmetli Barış Akarsu bu şarkıyı.

En sevdiğiniz özlü söz hangisidir?
+”Paran varsa insanlar seni tanır, paran yoksa sen insanları tanırsın.” Bu sözün önemi büyük benim için. Maddi açıdan zor zamanlarım oldu, içinizde benim gibi bu durumu yaşamış olanlar elbet vardır. Her daim iyi günde, kötü günde çıkarı olmadan yanınızda olan dostlarınız varsa ne mutlu size. Her şeyi geçtim, hepinize iyi insanlar dilerim.

En çok keyif aldığınız iç mekan hangisidir?
+Ev 🙂 İnsanın evi gibisi yok, dışarıdan geldiğinizde kanepeye uzanınca anlıyorsunuz ne demek istediğimi 🙂

En çok keyif aldığınız dış mekan?
+Tabii ki deniz kenarı olan her yer, sanırım denize yakın olmayan bir yerde yaşayamam.

En çok hangi iç mekan aktivitesini yapmaktan keyif alırsınız?
+Evde yemek yapmaktan keyif alırım, tabii her zaman için değil. Keyifli olduğum zamanlarda yemek yapmak keyfimi ikiye katlar.

En çok hangi dış mekan aktivitesinden keyif alırsınız?
+Her zaman fırsatım olmasa da doğa yürüyüşünü çok severim. Spor giysilerimi giyinip kendimi doğaya bırakmak ruhumu dinlendiriyor.

En çok hangi film yıldızını beğeniyorsunuz?
+Kemal Sunal, 5 dakika içinde hem kahkahalara boğup aynı zamanda hüzünlendirebilen gerçek bir oyuncu. Ve filmleri o kadar iyi ki tekrar tekrar karşıma çıkmasına rağmen sıkılmadan izleyebiliyorum.

En çok hangi ülkeyi merak ediyorsunuz?
+Amerika. Hatta Hollywood ölmeden önce ziyaret etmek istediğim yerler arasında.

-Günün en çok hangi anını seversiniz ?
+Gün batımına yaklaşan saatleri severim.

Haftanın en çok hangi gününü seversiniz ?
+Pazar gününü severim, öğle saatlerine kadar uyumalı  o pazar kahvaltısı yapılmalı.

Vücudunuzun en çok hangi bölgesini seviyorsunuz?
+Ben vücudumun her bölgesini seviyorum, kendimi çok seviyorum. Ama illaki en çok neresi diyorsanız boynum diyebilirim.

En çok sevdiğiniz ses ne sesidir?
+”Seni seviyorum.” diyen herhangi birinin sesi. Sevmek, sevilmek benim için çok değerli .

En çok sevdiğiniz yazar hangisidir?
+Sabahattin Ali, şu sözünün çok severim: Herkese içindeki iyilik kadar iyi bir hayat dilerim.

Çocukluğunuzla ilgili en çok özlediğiniz şey nedir?
+Mahallemizdeki abilerle, kardeşlerle futbol oynamayı özledim. Büyüdüğüm mahallede çok güzel bir çamlık vardı, tam evimizin karşısında. Ben çoğu zaman çıkıp onların yanına gidip oynayamazdım. Annemde obsesif kompülsif bozukluğu hastalığı vardı. Çok titizdi, dışardan eve her gelişimizde banyoya girip saatlerce yıkanmak zorundaydık. Bu durumu göze alamadığı için çoğu zaman dışarı yollamazdı ancak bizi sürekli alıp bir yerlere götürür gezdirirdi. O şekilde gönlümüzü yapardı. Ben bazı zamanlar arkadaşlarıma imrenir, annem duymadan evden gizlice çıkar onlarla oynardım. Ama biliyor musunuz anneme kızgın değilim, bu olanlar onun elinde değildi, hastaydı, sağlıklı düşünemiyordu. Eğer merak ettiyseniz şimdi gayet iyi, eski haline nazaran çok çok iyi.

Sizi en çok heyecanlandıran hatırladığınız en eski anınız hangisi?
+Çocukken babamla mahallede yürürken ”Hadi gel sana bisiklet alalım.” demesi. İnanın bunu buraya yazarken bile heyecanlanıp duygulandım. Babam bisiklet alana kadar mahallede arkadaşlarımın bisikletine binerdim, çoğu zaman da çekinirdim. Ama o gün o bisikletçide o kadar çok heyecanlanmıştım ki bir sürü güzel bisiklet vardı, hangisini istesem diye aklımdan geçen o kararsızlığı anlatamam size. Sonrasında yine babamın önerdiği bisiklet hoşuma gitmiş, onu almıştık. Günlerce, geceleri rüyama girmişti bisikletim 🙂

En son hangi hayalinizi gerçekleştirdiniz?
+Ailem üniversite mezunu olmamı çok istiyordu, mezun olup onlara diplomamı göstermeyi hayal ediyordum, okulum bitti diplomamı aldım. Yanlarına gidip veremesem de sosyal medya aracılığıyla iletmiş oldum. Hem onlar çok mutlu oldu hem ben.

Sizin daha güçlü bir insan olmanıza sebep olan en son deneyiminiz hangisiydi?
+Zamanında hayatıma alıp değer verdiğim bazı insanların eline güç geçtiğinde değişmesi etkiledi beni. Geldiği yeri unutan, kendini kaybeden, sözüne sadık olmayan bizden değildir.

En son ne zaman muhteşem bir yemek yediniz?
+2 ay önce memlekette ailemin yanındayken annemin elinin değdiği yemekler .

Hiç sevmediğiniz ulaşım aracı hangisidir?
+Metrobüs… Nefret ediyorum, tıklım tıklım insanlar birbirinin üstüne çıkıyor neredeyse.. Mecbur kalmadıkça kullanmıyorum.

Hiç tatmadığınız yiyecek hangisidir ?
+Mesela sushi. Tatmama da gerek yok pişmemiş yiyecekleri sevmem 🙂

Hiç unutmadığınız olay hangisidir?
+14-15 yaşlarında babam Muğla’nın Milas ilçesinde yaşayan fırıncı amcamla teyzemin yanına çalışmaya yollamıştı. Bu arada amcamın eşi teyzem oluyor çünkü iki kardeş iki kardeşle beraber evlenmiş 🙂 Beni oraya yollamasının sebebi lise 1’de okulu bırakmak isteyip bırakmam. Sanırım burnum sürtülsün diye yolladı… Aradan iki hafta geçti ben çok sıkıldım; ailemi, arkadaşlarımı özledim. Kafaya koydum, kaçacağım. Çocuk aklı işte amcama söylesem yollardı belki de beni. Bir gün tesadüf akşamüstü Fethiye’ye gidiyorlar düğün ziyareti için, ben de fırından çıkıp eve gideceğim, sonrasında kaçacağım diye planladım. Planladığım gibi de oldu. Evdeki kuzenlerime internet kafeye gidiyorum deyip çıktım. Telaştan telefonumu da evde unutmuşum. Amcamların evi otobana yakın yerdeydi, çıktım otobana zifiri karanlık her yer. Tek tük araba geçerken bir kamyon durdu. Yaşlı bir amca ”Oğlum gecenin bu vakti ne işin var?” diye sordu. Dedim ”Amca Ordu’ya gitmem lazım.”. ”Oğlum dedi bu saatte imkanı yok buradan otobüs gitmez oraya. Gel ben seni İzmir otogarına bırakayım, sabah erken saatte otobüs var oradan.” dedi. Sağ olsun bıraktı. Otogara varınca annemi aradım kontörlü telefondan annem, babam, amcam, teyzem, hepsi o kadar korkmuş ki. Babamlar İzmir emniyetine haber vermiş tabii. Hiç unutmam ben otogar kahvesinde oturmuşum çay içiyorum, bir yandan televizyona bakıyorum. İki adam yaklaştı. Dediler ”Onur sen misin?”. ”Evet.” ”Gel bakalım bizimle…” Abiler çocuk şubedeymiş. Sonrasında amcam geldi aldı, beni döndük eve. Ertesi gün biletimi aldı, yolladı beni Ordu’ya. Bu olayı hiç unutmuyorum, hangi akla hizmet böyle bir şey yaptığımı bilmiyorum 🙂 Buradan amcamla teyzemden ve ailemden tekrar özür dilerim, sizi seviyorum…

Eğer yalnız kalırsanız aklınıza kim ya da ne gelir?
+Yalnız kaldığımda çok düşünürüm ben. Ailemi, arkadaşlarımı, kendimi. Ve şunu sorarım kendime çoğu zaman: Kim bende ne kadar, ben kimde ne kadarım? Buna bağlı olarak hayatıma alırım birilerini, buna bağlı olarak hayatımdan çıkarırım birilerini.

Eğer birini seçecek olsaydınız akıl hocanız olarak kimi seçerdiniz?
+Üniversite yıllarındaki ev arkadaşım Tarık. İki yıl boyunca aynı evi paylaştık, beraber yedik içtik, güldük, ağladık. O sadece bir ev arkadaşı olmaktan öte oldu bende. Kendi canımdan, kanımdan kardeşim kadar sevdim. Zor zamanımda hep yanımda oldu. İlk defa bir arkadaşımın yanında ağladığımı hatırlarım, o da Tarık oldu. Kardeşimden çok şey öğrendim. Onun ağzından çıkan birçok şeyi pür dikkat dinlerdim. Lafına itimat ederdim. Kalbi temiz kardeşim hakkını ödeyemem, seviyorum seni.

Eğer herhangi bir iş yapmayı öğrenecek olsaydınız bu iş hangisi olurdu?
ok yetenekli bir şef olmak isterdim, dünya mutfağını iyi bilen, harikalar yaratan bir şef.

-Eğer piyangodan büyük ödülü siz kazansanız yapacağınız ilk şey nedir?
+Ülkeyi terk ederim 🙂

1 saatlik bir boş vaktiniz olsa ilk olarak ne yaparsınız?
+Cep telefonumu kapatırım.

Çocukluğunuzda büyüyünce ne olmak istiyordunuz?
+Ünlü bir oyuncu olmak istiyordum.

Hayatınızı bir film olarak çekseniz müziklerde hangi şarkılar yer alır?
+Azer Bülbül/Duygularım Darmadağın, Edip Akbayram/Aldırma Gönül 🙂

Şimdiye kadar aldığınız en özel hediye neydi?
+Sevdiğim insanlardan aldığım her hediye benim için özeldi, çok ufak şeylerle de mutlu olabilirim.

Kendi kazandığınız paranızla aldığınız ilk şey neydi?
+Çocukken evin tüpünü hurdacıya satıp sigara almıştım 🙂 🙂

Hangi yaşta bir yetişkin olduğunuzu hissettiniz?
+19 yaşında İstanbul’da dizi sektöründe figüranlık yaparken bir yandan Poyraz Karayel dizisinin ekip minibüsünün şoförlüğünü yapıyordum. Gurbette aileden uzak, sabahlara kadar çalışırken anladım.

Hangi olaydan sonra büyüdüğünüzü fark ettiniz?
+Hayat canımı yaktıkça güçlendim. Üzüldüğüm şeyler için gözyaşı dökmeyi bıraktığım zaman büyüdüğümü anladım.

İşinizde dikkat ettiğiniz şeyler nedir?
+İşimle ilgili çoğu şeye dikkat ediyorum. Set ekibine, yönetmene, görüntü yönetmenine, rol arkadaşlarıma, çekim mekânına… Kısacası çoğu şeyi gözlemliyorum.

Asla oynamam dediğiniz bir rol var mı?
+Sanırım yok, işimde düşündüğüm tek şey verdiğim oyunun kaliteli olmasıdır.

İşinizde en çok zorlandığınız an?
+Sahnem gelene kadar beklemek. Beklemeyi sevmeyen bir yapım var, bu yüzden biraz zorlanıyorum.

Bu işe başlamaya nasıl karar verdiniz ve nasıl başladınız?
+Bu iş benim çocukluk hayalimdi. Bir gün ekranlarda kendimi görmeyi istedim hep. Üniversiteyi kazandığımda okula başlamadan evvel İstanbul’da dizi ajanslarını araştırdım, aynı zamanda sosyal medyada sektörle alakalı araştırmalar yaptım. İnanın ben bu sektöre aşkla bakıyorum. Araştırma yaparken merak ettiğim şu oldu: Acaba memleketimden bu sektörde başarılı olmuş kimler var… Bakınca çok yetenekli oyuncular gördüm, bunun yanı sıra başarılı yapımcı “Cesur Taş “ dikkatimi çekti. Yıllardır İstanbul’da çok iyi işlere imza atmış biri. Bir gün memlekette sohbetin ortasında birlikte çalıştığım abim Cesur Taş’ı tanıdığını, aynı köyden olduklarını ve eğer istersem bizi tanıştırabileceğini söyledi. Bu güzel bir haberdi. Hangi sektörde olursanız olun, o sektörde güzel işlere imza atmış biriyle tanışırsanız bu size güzel ilham olur. Her neyse ben İstanbul’da kendisini ziyaret ettim, sağ olsun beni karşıladı ve ”Senin için ne yapabilirim?” diye sordu. Kendisine şunu söyledim, Ben bu sektörde kaliteli işler yapmak istiyorum, işini iyi yapan bir oyuncu olmak istiyorum. Ve çoğu insan gibi sıfırdan başlamak istiyorum. Yani arkadaşlar kendisinden torpil yapmasını istemedim. Eğer bu işe dair bir yeteneğim varsa onu kademe kademe insanlara lanse etmenin daha doğru olduğunu düşünüyorum. Basamakları üçer beşer çıkarsanız çabuk yorulursunuz, ben tane tane çıkıyorum sağlam basıyorum… Cesur Taş, beni İstanbul’da profesyonel bir dizi ajansına yönlendirdi, ajansa kaydım yapıldı, fotoğraflarım çekildi ve dizilere sunumlarımızı yapan cast direktörleriyle tanıştım. Bu işte ilk heyecanım şu olmuştu: Cast direktörünün biri tanıştığımız ilk gün ”Onur bey yarın müsait misiniz?” diye sordu, ”Evet.” dedim. ”Arkadaşlar İyidir dizisinde şirket müdürünü oynamanız için sunum yapmak istiyorum uygun mu?” diye sordu. O an heyecanlı bir şekilde ”Tabii!” diye cevap verdim. Akşam cast direktörü aradı ve onaylandığını söyledi. O heyecanı düşünün, çocukluk hayalleriniz gerçek oluyor. Sabah sete gittiğimde her şey hayal ettiğimden daha güzeldi. Bir çay aldım, etrafı gözlemliyorum. Setin çaycısıyla sohbete başladık, ilk kez sete geldiğimi söyledim. Dedi ki ”Bu setin çayını, suyunu içtin ya daha da bırakamazsın.”. Öyle de oldu, set ortamından kameralardan ayrı kaldığım her an içimde özlem oluştu. Hikayeyi çok uzun tutup sizi sıkmak istemiyorum 🙂 Birkaç ay yardımcı oyuncu olarak setlere gittim ve biliyor musunuz bu sevda yüzünden okulun üçüncü haftasında bıraktım okulu. Sürekli setlere çağırıyorlardı, bu durum beni cezbediyordu. Fakat okulu bıraktığım için gerçekten üzgünüm. Sonrasında tekrar başlayıp mezun olmuş olsam bile zamanında bitirmem daha iyi olabilirdi. Bir süre sonra yardımcı oyunculuktan gelen parayla ihtiyaçlarımı karşılayamadığım için bu sektörün içinde çalışma kararı aldım. 19 yaşında Poyraz Karayel dizisinde ekibin ulaşımını sağlayan bir servis şoförüydüm. Sonrasında zaman zaman kulis karavanı, WC karavanı kullandım. Sektörde çok insan tanıdım, bu sayede oyuncuları bol bol gözlemleme vaktim oldu. En sonunda tekrar okumaya ve okurken oyunculuk yapmaya karar verdim. Böylesi mantıklı gelmişti, daha öncesinde okulu bırakmak yerine ikisini aynı anda idare edebilirdim. Evet, anlam veremediğim bir durum 🙂 Son olarak arkadaşlar hem okudum hem setlere gittim hatta bunların yanı sıra AVM’lerde restoranlarda vale olarak çalıştım. Üniversite son sınıfta gelen Çukur dizisi teklifiyle beraber iki sezon boyunca çok şey öğrendim. Hep birlikte nice güzel projelere…

Oyuncu olmasanız ne olurdunuz ?
+Polis olmak isterdim, bazı dizilerde polis rolünde oynadığımda heyecanlanıyordum, sanırım üniforma da bana yakışıyor 🙂

Gülşah Atasoy içeriklerini beğendin mi? Sosyal medyada takip edin!
Abonelik
Bildir
guest
0 Yorumlar
Satır içi yorumlar
Tüm yorumları görüntüleyin
Gülşah Atasoy içeriklerini beğendin mi? Sosyal medyada takip edin!

Okuyucuların Beğendiği İçerikler

Yazar sayımızın 300’ü aştığı şu günlerde hevesli yazarlarımıza yol gösterebilmek veya en azından daha kaliteli içerikler üretebilmeleri adına bazı ipucular vermek için bu yazıyı kaleme almaya karar verdim. Bu yazı boyunca bir dijital içeriğin nasıl yazılması gerektiğinden bahsedeceğim. Bublogta içeriklerinin bir kısmı şiir ve denemelerden oluşuyor ve bu yazıda söyleyeceğim şeyler bu içerikler için çok […]
Birçok kişinin ‘’zor ama maaşı iyi, garanti meslek gibi’’ düşünceleriyle ün kazanmış bir bölüm olan tıp fakültesini size en ince detaylarıyla aktaracağım. Öncelikle fakülteye gelmeden önce kendinizi ilk gün yapılacak çaylak şakasına ve ileri zamanlarda daha siz TUS isimli bölüm seçmenize yarayan sınava girmeden ‘’Sen ne doktorusun? ‘’ veya diş hekimliği ayrı bir bölüm olmasına […]
Yaşanan herhangi bir gün hiç yaşanmasaydı, her şey daha farklı olur muydu? Misal dün hiç yaşanmasaydı veyahut bundan yıllar önce bir gün hiç yaşanmasaydı yine aynı mıydı hayatınız? Kadere inanmak subjektif bir bakış açısı olarak görünebilir ancak hayatın akışı olarak farklı bir yerden durumu ele alabiliriz. Bütün malzemeleri özene bezene kesip, doğrayıp harika bir yemek […]
Herkesin ölmeden görmek isteyeceği bir yer vardır. Yoksa da henüz keşfetmemiştir… Benim için burası Norveç. “Soğuk Cennet” veyahut “Kuzeyin İncisi” denilen bu ülkenin lanse ettiği imajı bir görseniz aşık olmamak elde değil. O yüzden henüz kendi ülkenizi keşfetmediyseniz ileride belki yol arkadaşım olabilirsiniz! Norveç ”Soğuk Cennet” Ülkenin yönetim biçimi anayasal monarşi ve başkenti Oslo‘dur. 385,207 […]
Her kitap ayrı güzel, dünyasına girdikten sonra… Ama bazı başyapıtlar vardır, gerçekten okumak zevk verir. Okudukça içine düşer, yeni bir dünyanın kahramanı olursunuz. Herkes için değişebilecek bir liste… Daha iyisi varsa da ben okuduğum kadarını biliyorum ve bunlar şu an en iyisi! Daha birçok türde konuşulacak kitaplar olsa da üç ayrı türde üç başyapıt derledim, […]

İlgini Çekebilir

Çoğumuzun, adını belki de hiç duymadığı fakat yaşamımızda denk gelebileceğimiz, farkında ve bilinçli olduğumuz takdirde erken tanı ve tedavi seçeneklerini düzenleyebileceğimiz, benim ise özel eğitim alanında tanıştığım bir sendromdan bahsetmek istiyorum sizlere: DiGeorge Sendromu. DiGeorge Sendromu (DGS) 22. kromozomun (22q11) delesyonu (kromozomun bağlı bulunduğu parçadan kopup silinmesi, yok olması) ya da translokasyonu (kopan veya kaybolan […]
“Sisyphus’u gördüm, korkunç işkenceler çekerken: yakalamış iki avucuyla kocaman bir kayayı ve de kollarıyla bacaklarıyla dayanmıştı kayaya, habire itiyordu onu bir tepeye doğru, işte kaya tepeye vardı varacak, işte tamam, ama tepeye varmasına bir parmak kala, bir güç itiyordu onu tepeden gerisin geri, aşağıya kadar yuvarlanıyordu yeniden baş belası kaya, o da yeniden itiyordu kayayı, […]
Bugün 10 Mart 2022. Gülistansız 796. gün “Ne durumdayım biliyor musunuz? Ölüm Allah’ın emri, ölüm dünyada var. Gençlerin ölümü zor ama biz her gün yeniden ölüyoruz. Her gün… Toprağa bile basmaya kıyamıyorum, acaba kızım içinde olabilir mi diye. “ 21 yaşında, Tunceli’de bir üniversite öğrencisiydi Gülistan Doku. 5 Ocak 2020 tarihinden bu yana haber alınamıyor. […]
Bir girişim fikriniz var ve bu alanda bir marka oluşturmak istiyorsunuz ya da henüz küçük bir işletmesiniz ve işletmenizi büyütüp kârınıza kâr katmak istiyorsunuz. İşte bu yolda atmanız gereken ilk adım markalaşmak olmalıdır. Peki marka nedir?                Marka yalnızca kalabalık bir pazarda sizi diğerlerinden ayıran isim, logo ve slogandan ibaret değildir. Markanız insanların sizinle etkileşimde […]