Türk Ekonomisi ve Hepimizin Sorunları
Cari Açık Sorunu.
Hukuksal Düzensizlik ve Güvensizlik Ortamı
Yönetim Sorunu ve Doğru Politikaların İzlenememesi
Katma Değersiz Üretim Yapılması
Enflasyon, Faiz ve İşsizlik
Öncelikle belirtmek isterim ki bu yukarıda saydığımız sorunlar hepimizi fakirleştiriyor. Bu yüzden bilmek ve öğrenmek zorundayız. Finansal okuryazarlık ve gündemi takip etmek her vatandaşımıza tavsiyemdir. Sorgulamak ve sormak da en temel hakkımızdır.
Cari açık ithalat değerinin ihracat değerinden fazla olmasıdır. Türkiye’nin 1950’lerden beri kronik bir sorunudur. Türkiye büyüme trendine girdiği dönemlerde her zaman yüksek meblağlarda cari açık vermekte. Bu tarzda büyümeler Türkiye ekonomisine dönemsel olarak krizler oluşturmaktadır. Her büyüme döneminin ardından çok büyük ekonomik krizler oluşmakta ve küçülme trendlerinde cari açık düşüş göstermektedir. İthal kalemimizin büyük bir kısmını yarı mamul ürünler oluşturduğu için üretmek için ihraç etmeliyiz. Bu yüzden ekonomik krizlerde ihracat zorlaştığı için cari açık düşüş gösterir. Bu olay hakkında Necmettin Erbakan’ın söylediği “Biz sadece fabrika yapmamalıyız fabrika üreten fabrikalar yapmalıyız.” sözü bu sorunun tam anlamıyla çözümü olarak kabul edilebilir. Bu bahsettiğimizden ”Her şeyi biz üretmeliyiz.” gibi anlam çıkmamalı. Tabii ki çok daha ucuza gelecek ürünleri ihraç etmeliyiz. Cari açığı kapatmak için üretimde kullandığımız ürünlerin montaj ürünlerden ziyade tam olarak tüm parçalarıyla birlikte ülkemizde üretilmesi gerektirmektedir. Bu durum ithalat kalemini düşürüp ayrıca istihdam da sağlayacağı için cari açığın kapanmasında büyük bir öneme sahiptir. Aksi halde bir çözüm olarak AR-GE ve yüksek teknolojili katma değerli ürün üretmemiz gerekmektedir.
Ülkemiz cari açık sorunu nedeni ile sürekli sıcak para akışına ihtiyaç duymaktadır. Bu nedenle ülkemize gelen yatırımcılara iş yapma kolaylığı sağlanmalı ve piyasa serbestliği hukuki temeller ile korunmalıdır. Bu temeller güven esası ile yöneticiler tarafından desteklenmelidir, hukuksal reformlar yapılmalıdır. Günümüzde teknolojinin gelişmesiyle para çok kolay yer değiştirebilmektedir. Bu yüzden bu hukuk reformları piyasa adına çok önemlidir. Liberal ekonomi düzenini benimseyen Türkiye, bu piyasa düzeninden uzaklaşarak dış yatırımcı ve yerli yatırımcılara gerekli güven ortamını sağlayamamakta. Bu durum dış yatırımcının ülkeye gelmemesiyle birlikte yerli yatırımcının sermayesini yurt dışına taşımasına sebep olmaktadır. Bu süreç döviz akışını engellediği ve içerideki dövizin diğer piyasalara gitmesini önleyemediği için aynı zamanda kur sorunu da oluşturmakta. Ülkemizdeki siyasi iklimin çok dalgalı olması sebebiyle ülkemizde bağımsız olması gereken kurumlar bağımsız kararlar verememektedir. Bu durum piyasanın oluşturduğu faiz, enflasyon ve kur dengesinin bozulmasına sebep olmakta. Bir örnekle açıklamamız gerekirse: Türkiye ekonomisini bir eve benzetelim; bu evin dış cephesi en modern mimariyle, en kaliteli malzemelerle yapılmış olsun ama temelinin deniz kumuyla yapıldığını düşünürsek en ufak bir depremde bu evin yıkılacağını hepimiz tahmin ediyoruzdur. Ne kadar güzel olursa olsun, kim en ufak bir depremde yıkılacak bir evde yaşamak ister? İşte hukuk, ekonominin temelidir. Hukuki reformlar yapılmadığı; faiz, enflasyon ve kur dengesini oluşturamadığımız için ekonomimiz en ufak bir dış etkende büyük hasarlar almaktadır. Geçmişte yaşanan Amerikan başkanının atmış olduğu bir tweet ile ve az önce saydığımız etkiler yüzünden ulusal para birimimiz bir yılda %33 değer kaybetmiştir. Buna kanıt olarak son dönemde yaşanan süreçte maliye bakanının değişmesi, Merkez Bankası’nın başkanının değişmesi ve piyasalara gelen özgürlük dalgasıyla ulusal para birimimiz 1 haftada %10 değer kazanmıştır.
Genel çerçeveyle az önce yazdıklarım ülke ekonomisinin kırılgan yapısını göstermektedir. Bunun çözümü olarak ekonomimizin hukuksal reformlar ve özgür kurumlar tarafından desteklenerek sağlam temeller üzerinde yükselmesi sağlanmalıdır. Ülkemizde genel olarak kronik bir işsizlik sorunu vardır. Bu sorunun günümüzde artmasının birden çok sebebi vardır. Desteklenen sektörlerin sürekliliği olmamasından dolayı ülkemizde işsizlik dönem dönem artış göstermektedir. Sanayi yatırımı yerine rant yatırımı buna sebep olmaktadır çünkü rant yatırımı kısa vadeli istihdam ve kısa vadede yatırımcısına yüksek gelir sağlamaktadır. Yatırımcı bu sebeple parasını inşaat sektörüne kaydırmıştır ve bu sektörün geçmiş yıllara göre değersizleşmesinden dolayı dönemsel istihdam sağlansa bile sürekli istihdam sağlama noktasında piyasa yetersiz kalmıştır. Türkiye’nin günümüzde işsizlik anlamındaki bir diğer sorunu çok fazla genç nüfusa sahip olması ve bunu değerlendirebilecek gerekli sanayi ve altyapıya sahip olmamasıdır. Eğitim alanında yetiştirilen öğrencilerin yetersiz donanıma sahip olmasından dolayı piyasadaki işverenlerin kriterlerini sağlayamamaktadırlar.
Türkiye dünyanın en büyük 5. araba ihracatçısı olmasına rağmen ulusal anlamda herhangi bir araba markası bulunmaması hem Türkiye piyasasının hem de devletin marka oluşturma yetisinin bulunmadığını göstermektedir. Türkiye tekstil piyasası anlamında dünyanın en büyük 5. ülkesi ve tekstil alanında birçok markaya ev sahipliği yapmakta fakat tekstil sektörü artı değer yaratma bakımında birçok sektörün gerisindedir. Türkiye’nin tekstil vb. sektörlerden ziyade enerji, bilişim, savunma sanayisi gibi artı değer yaratan sektörlerde büyük yatırımlar ile büyük markalar oluşturması gerekmektedir. Günümüzde ve önümüzdeki dönemlerde savaşların konvansiyonel silahlarla değil ekonomik argümanlar ve piyasalar üzerinden olacağını göz önüne alırsak oluşturacağımız markalar birer silah ya da birer kalkan olarak kullanabileceğimiz avantajlı değerler haline gelecektir. Hukukun ekonominin temelini oluşturduğunu kabul edersek büyük sermaye oluşumları da binanın kolonlarını oluşturmaktadır ve bu kolonların sağlamlığı piyasalardaki güvensizliğe çözüm olarak dış yatırımcı için cazip ortamlar oluşturmada ve bu şekilde istihdamı arttırarak işsizlik sorununun bir çözümü olarak kabul edilebilmektedir.
Bu sorunların bu çözümleri olduğu gibi ülkemizin yakın dönemde açıkladığı enerji kaynakları dahi bu sorunlar çözülmediği sürece halka pek yansıyamaz. Geliri tabana yaymakta büyük bir sıkıntı yaşamaktayız. Bir ülkede hukuk yoksa belli bir zümre zengin olur fakat ekonomi sağlam temeller üzerine kurulu ise bütün bir halk olarak zenginleşir.
Furkan KALEMBAŞI ve Berat TELLİ tarafından yazıldı.