Türk anayasa tarihi, Osmanlı Devleti’nden bu yana birçok gelişme göstermiş, mutlak monarşiden cumhuriyet rejimine doğru radikal dönüşümler yaşamıştır. Bu değişimlere padişahın yetkilerini kısıtlamakla başlanmış, sonrasında halkın egemenliği benimseme isteğiyle anayasa bu düzene geçmiştir. Hukuki değişimler üzerinde, sosyo-kültürel, teknolojik gelişmeler (Savunma sanayi, nükleer sanayi, kitle iletişim araçları, siber güçler vb.), politik dengeler, ekonomik sebepler gibi olgular etkili olmuştur. Değişen çağa ayak uydurma, bireyin ve toplumun hak ve hürriyetlerini temel alma, dünya siyasetinde milleti temsil edebilme gücü gibi nedenler anayasada değişikliklere kapı aralamış, bu değişiklikler zaman zaman müspet ve menfi etkiler bırakmıştır. Bu etkiler bir bağlam dahilinde dönemler üzerinde etkisini hissettirmiştir. Kronolojik sıraya uygun bir şekilde değişim ve gelişimi göz önüne alıp incelersek anayasa tarihini daha iyi anlayabiliriz. Türk anayasa tarihi Osmanlı’daki anayasacılık tarihi ve Türk anayasası dahilinde iki temel başlık altında incelenebilir.
Osmanlı’daki Anayasacılık Hareketleri
1. Sened-i İttifak (1808)
- Padişahın yetkilerini kendi isteği dışında sınırlayan ilk anayasal belgedir ve antlaşma niteliğindedir.
- II. Mahmut ile ayanlar arasında imzalanmıştır. Padişah bu belge ile ayanların varlığını tanımıştır. 1215 tarihli Magna Carta Libertatum (İngiltere’de ortaya çıkan ve dünya tarihinde yönetenlerin yetkilerini sınırlandıran ilk belge) ile benzerlik gösteren bir belgedir.
*Devlet iktidarının sınırlanabileceği düşüncesi ilk kez ortaya çıkmıştır.
2. Tanzimat Fermanı (1839)
- Osmanlı’da ilk kez kanun üstünlüğü getirilmiştir.
- Anayasa değildir. Adalet ilkesini ön plana çıkaran bir padişah fermanıdır.
- Padişahın yetkileri ilk kez kendi isteğiyle sınırlandırılmıştır.
- Askere almada adalet, vergide adalet ilkeleri belgede yer almıştır. Mülkiyet hakkını getirmiştir. Günümüz anayasasının çekirdek halkasından olan kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi bu fermanla birlikte günümüze gelmiştir.
3. Islahat Fermanı (1856)
- Eşitlik ilkesini getiren bir belgedir. Gayrimüslimlere yönetim ve eğitim-öğretim alanlarında eşitlik tanınmıştır. Gayrimüslimlere yerel meclislere katılma hakkı verilmiştir.
- 1876’da Meşrutiyet’in ilanı ile meşruti monarşiye geçilmiştir. Bu tarihe kadar mutlak monarşi vardı.
Bu hareketlerden Osmanlı Devleti’nin anayasal sürece geçiş hazırlıkları yaptıklarını belgeler yoluyla ifa edebiliyoruz ayrıca getirdikleri ilkeler ile bu anayasal hareketlere ve bu eksende hukuki düzene zemin hazırladıklarını görüyoruz.

ANAYASALAR
1. Kanunuesasi (Meşrutiyet-1876)
- Türk tarihinin ilk yazılı anayasasıdır.
- Osmanlı İmparatorluğu Kanunuesasi’de üniter devlet olarak kabul edilmiştir. (Devlet, egemenlik, millet, toprak parçası tektir.)
- Devletin resmi dini İslam’dır, devletin dili Türkçedir.
- Türk tarihinde ilk kez parlamento bu anayasa döneminde kurulmuştur. (Meclis-i Umumi.)
- Kazuistik (Geniş, detaylı hükümler içeren anayasalara denir.) ve sert bir anayasadır
- Temel hak ve özgürlüklere ilk kez bu anayasa döneminde yer verilmiştir.
*Padişah yetkileri Kanunuesasi ile sınırlandırılmıştır. Böylece parlamenter rejime geçiş sağlanmak istenilmiştir.
2. 1921 Anayasası (Teşkilat-ı Esasiye Kanunu)
- TBMM, 20 Ocak 1921’de Türk Devleti’nin ilk anayasası olan 1921 Anayasası’nı ilan etmiştir.
- İkili anayasal süreç yaşanmıştır. Bu anayasa Kanunuesasi’yi resmi olarak yürürlükten kaldırmamıştır.
- Yumuşak ve çerçeve nitelikli ilk ve tek anayasadır. (Ayrıntıya girmeyen, yoruma açık.)
- Meclis hükümet sistemi kuvvetler birliği ve meclis üstünlüğü benimsenmiştir.
- Milli egemenlik ilkesinin kabul edildiği ilk anayasadır. Anayasanın I. maddesine göre “Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir.”
- Bu anayasa savaş anayasası olduğundan dolayı üstünkörü hazırlanmıştır.
➢ II. TBMM döneminde, 29 Ekim 1923 cumhuriyetin ilanı ile Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nda yapılan değişiklikler:
- ”Türkiye Devleti’nin hükümet şekli cumhuriyettir.” maddesi anayasaya girmiştir.
- Devletin başkanı cumhurbaşkanıdır. (Anayasanın ilk aşamasında hükümetin doğal başkanı TBMM başkanıydı.)
- ”Devletin dini İslam’dır, dili Türkçedir.” ibaresi anayasaya eklenmiştir.
3. 1924 Anayasası
- II. TBMM tarafından 20 Nisan 1924’te kabul edilen 1924 Anayasası’nın ilk adı 1921 Anayasası’nda olduğu gibi “Teşkilat-ı Esasiye Kanunu”dur.
- Anayasanın I. maddesine göre, “Türkiye Devleti bir cumhuriyettir.”
- Cumhuriyetin ilanından sonra kabul edilen ilk anayasadır.
- Başkentin Ankara olduğu hükme bağlanmıştır.
- 1924 Anayasası karma sistemi benimsemiştir. Bu sisteme de kuvvetler birliği, görevler ayrılığı sistemi denmektedir. (Bazı yönleriyle meclis hükümeti sistemine bazı yönleriyle de parlamenter sisteme benzemektedir.)
- Çoğunlukçu demokrasi anlayışına sahiptir. Bu anlayışa göre çoğunluğun yönetme hakkı mutlaktır, bu hak azınlık hakları vb. nedenlerle sınırlandırılmamalıdır. Meclisin iradesi sınırsızdır.
- Katı bir anayasadır.
- 1921 Anayasası döneminde yaşanan “ikili anayasal düzen” son bulmuştur. Anayasanın üstünlüğü ilkesi ilk kez açıkça ilan edilmiştir.
- 1928 anayasa değişikliği ile “Devletin dini İslam’dır.” ibaresi anayasadan çıkarılmıştır, bu sayede laik hukuk düzenine temel atılmıştır.
- 1934 anayasa değişikliği ile kadınlara, milletvekili seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı verilmiş, böylece genel oy ilkesi tam olarak uygulanmıştır.
- 1937 anayasa değişikliği ile Cumhuriyet Halk Partisi’nin 6 ilkesi devletin temel ilkeleri olarak anayasaya girmiştir.
- 1950’de gizli oy-açık sayım ve döküme dayalı seçim ilkesi seçim tarihine girmiş ve adli denetim altında yapılan ilk seçim olmuştur.
4. 1961 Anayasası
- 27 Mayıs 1960 askeri darbesiyle oluşturulmuş geçici bir anayasa düzeni ile kurulmuş bir anayasadır. Bir tarafı 27 Mayıs darbesini yapan Milli Birlik Komitesi ve diğer tarafı Temsilciler Meclisi’nden oluşan kurucu meclis tarafından hazırlanmıştır.
- Parlamenter hükümet sistemi benimsenerek ilk kez tam anlamıyla kuvvetler ayrılığına geçilmiştir.
- Halkçılık, inkılapçılık ve devletçilik ilkelerini kabul etmemiş, milliyetçilik ilkesini ise “milli devlet” şeklinde kabul etmiştir.
- Sosyal devlet ilkesini ilk defa kabul etmiştir. Sosyal ve ekonomik haklar ve ödevleri ilk defa anayasal düzeyde tanıyan anayasadır. Bununla birlikte hukuk devleti, demokratik devlet, insan haklarına dayalı devlet ilkeleri ilk kez anayasada yer bulmuştur.
- İki meclisli bir parlamento kurmuştur. Cumhuriyet döneminde ikinci meclis kuran tek anayasa budur. Bu ikinci meclisin adı Cumhuriyet Senatosu’dur.
- Anayasa Mahkemesi ilk kez kurulmuştur.
- MGK, Anayasa Mahkemesi, DPT, YHK ilk kez bu anayasa ile kuruldu.
- TRT ve üniversitelere özerklik verildi.
- Bakanlar Kurulu’na kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verildi.
- Bütün temel hak ve özgürlükleri için geçerli genel sınırlama hükümleri getirildi.
5. 1982 Anayasası
- 12 Eylül 1980 ihtilali sonucunda hazırlanmıştır.
- Kuvvetler ayrılığına dayanan en kazuistik ve en sert anayasamızdır. Değiştirilmez madde sayısı üçe çıkarılmıştır.
- Temel hak ve özgürlüklere önem vermeyen çoğunlukçu bir anayasadır. Otorite hürriyet dengesinde otorite yönünde ağırlığını arttırmıştır.
- Bu anayasa yürütmeyi ve özellikle cumhurbaşkanını güçlendiren bir anayasa olmuştur.
- Parlamentodaki tıkanıklıkları giderici hükümlere yer verildi.
- Atatürk milliyetçiliği ilkesini benimsemiştir.
Yukarıda bahsedilen belgeler ve anayasalardan ve bu süreçlerden bir sonuç elde etmek istediğimizde şu gerçeklerle karşı karşıya kalmaktayız: Önceden var olmayan eşitlik, laiklik, hukuk gibi bir devlette ve millette var olması kesin olan mefhumlar anayasaya süreç içinde eklenmiş fakat sonrasında temel hak ve hürriyetlerden ödün veren negatif maddeler anayasaya dahil edilmiştir. Önceki anayasalarda amaç monarşiyi etkisiz kılmak iken günümüz anayasası iktidarı güçlendirme yönünde özellikle 2010 ve 2017 değişiklikleri ile anayasaya yürütme gücünü güçlendirici maddeler eklenmiştir. Okuyup öğrenerek aslında ne kadar gerici bir düzene geçtiğimizi her yurttaş fark edebilir ve yıkım daha çok gerçekleşmeden buna dur diyebiliriz. Türkiye Cumhuriyeti’nin bilinçli insanları olarak vatandaşlık bilgimizi ve temel düzeyde hukuk bilgimizi geliştirerek elimizden alınan hakların farkında olup hukukun adaletsizliğine adalet sesi olabiliriz. Kamu gücünü idari güç sanmayıp halk gücü olarak algıladığımızda temel hak ve hürriyetlerimizden olan koruyucu haklarımızdan biri toplantı ve gösteri, yürüyüş düzenleme hakkını iktidarın nasıl elimizden almaya çalıştığını en basit örnekle anlayabiliriz. Adalet ellerimizde, anayasal değişiklikler oylarımızda, referandumlara vereceğimiz cevaplarda yani fikirlerimizde yatıyor. Adalet gölgenizden eksik olmasın.