Bazen ne yapacağımı bilmiyorum. Kafam o kadar karışık oluyor ki saatlerce boşluğa bakabilecek durumda oluyorum. Yaşadıklarımın, hissettiklerimin gerçekliğini sorguluyorum. Kendi içinde bulunduğum durum haricinde bununla nasıl başa çıkacağımı bilmemek de beni hayli yoruyor. Eminim çoğumuz zaman zaman böyle hissediyoruz.
Bazılarımız planlı yaşamaktan hoşlanırlar. Belirli bir düzen, planlanan kariyer, gerçekleştirilecek hedef; bu tür insanlar için genel anlamda belli olur. Bu düşüncede olan insanlar olası bir yeniliği veya birden ortaya çıkan sürprizlerden, kendilerini planlamadıkları bir durumda bulmaktan hiç hoşlanmazlar ve koşar adımlarla kendilerini iyi hissettiklerini düşündükleri yere giderler. Bu tür insanlar çoğu zaman asosyal kişiler olur. Çünkü onlara göre her şeyin bir sırası vardır ve boş zaman geçirmek onlara korkunç derecede zaman kaybıymış gibi gelir. Aradığınızda bahane üretirler. Duygusal olarak kendilerini çoğu zaman korurlar. Bu onlar için güvenli yoldur çünkü.
Bazılarımız sosyaldir. Bu tür insanlar her türlü ortama ayak uydurabilirler. Yaşadıkları süre zarfında hayattan alabilecekleri maksimum seviyeyi yaşamak isterler. Asosyal kişilere göre daha cesaretli ve kontrolsüz olurlar. Duyguları yaşamaktan, gelecekten veya “genel” anlamda hiçbir şeyden korkmazlar. En azından dışarıdan görünen budur. Sosyal insanlar için nefes aldığımız sürece her şey için imkan varmış gibi gelir. Elbette geleceklerini düşünürler. Onlar da endişelenir. Ancak planlı ve programlı yaşamaktansa daha şansa bırakmayı tercih ederler. Plan yapmanın gereksiz olduğunu düşünürler. Yani bence en azından dışarıdan görünen bu şekilde anlatılabilir. Ancak benim dikkat çekmek istediğim bu ikisinin arasında kalmış insanlar.
Bazılarımız da hem sosyal hem asosyal davranabilir. İnsan ilişkilerinde asosyal iken içsel anlamda en sosyal kişilerden biri olabilirler. Ya da bunun tam tersi olabilir. Topluma gösterilenin dışında hepimiz çok farklı konular hakkında saatlerce, haftalarca veya yıllarca düşünüyoruz. Bu bir diğerini kıskanıp ”Keşke ben de böyle düşünebilsem.” diyebileceğimiz türden bir şey değil. Düşüncelerimiz şahit olduğumuz olaylara göre şekilleniyor. Herkes aynı olayları yaşamıyor, dolayısıyla farklı karakterler ortaya çıkıyor. Basit bir matematik gibi kısaca. Ufak bir sayı tüm işlemi değiştirebilir.
Bence “Keşke böyle olsam.” demek yerine kendimize odaklanıp böyle olduğumuzu kabullendiğimiz zaman çok daha rahatlayacağımızı düşünüyorum. Bunu uzun bir süre deneyimlemiş biri olarak söylüyorum ki bu sizin zamanınızı çalan gereksiz düşüncelerden biri sadece. Birilerine iyi gözükmek için öyleymiş gibi davranmak yerine kendiniz olduğunuzda kazanmaya başlıyorsunuz. Kazanmaya başladığınızda da bir daha asla geriye bakmıyorsunuz. Her şey önce kabullenmekten geçiyor. Biri ”Neden böylesin?” diye sorduğunda ”Ben böyleyim.” demek utanç verici değil. Sizin düşünceleriniz utanç verici değil. Karşınızdaki insandan farklı düşünüyorsunuz diye siz garip değilsiniz. Aslında düşündüğünüzde birbirinin aynı tepki veren robot gibi birbirine benzeyenler farklılığı kabul etmeyip popüler kültürde yer bulmaya çalışan kişiler. Onlarla aynı olmak zorunda değilsiniz.
Kendimiz olduğumuz sürece kazanabiliriz. Sadece kendimize güvenmemiz gerekiyor. Tek bir adım her şeyi değiştirmeniz için iyi bir başlangıç olacaktır. Buna eminim.
Sevgiler.