“Sesin geliyor.” cümlesiyle uyandım. Gözüm açılmıştı ve duyduklarımdan da emindim. Sağıma dönmeye yeltenmiştim ki bu kararımdan şu sözler sonrasında vazgeçtim. “Maalesef sesimi artıramam, eşim yanımda. İdare edeceksin…” Ne? Nasıl olur? Eşim neyden bahsediyordu böyle? Belki de yapmamam gereken bir şeyi yapıp eşimin telefon görüşmesini dinlemeye devam ettim. “…Evet, hiçbir şekilde kendimi belli etmedim. Uzun süren konuşmalar yapmamalıyız, payımıza düşeni de alıp iletişimimizi keselim. Yoksa iyice sarpa saran bir durumla baş başa kalacağız. Bildirdiğin yere geleceğim. Suça delil olan malzemeleri ne yaptın? Tamam, güzel. Yarın seninle son konuşmamızı gerçekleştireceğiz. Ben bir yalan bulur eşimi atlatırım. Belki bu durumdan asla haberi olmaz. Dışarıya çıktığım sırada da evde olmaz zaten. Ayrıca bunların içinde seni ilgilendiren bir şey yok. Kendi başımın çaresine bakabilirim.” Bu konuşmadan sonra görüşmenin sonlandığını bildiren operatör sesini duydum. Ardından ekranın bir süre daha açık kaldığını fark ettim. Sabah işe gitmemeliydim. Neler olup bittiğini öğrenmeliydim.
Gayet sıradan bir gün gibi evden ayrıldım. Evden görünen son yere kadar iş yerime giden güzergahı aynen takip ettim. Görünmediğimden emin olunca patronuma bugün işe gelemeyeceğimi bildirdim. Evimi gözetlemek için geldiğim yolun son kısmını tekrar yürüdüm. Eve girmenin bir yolunu bulmalıydım. Müstakildi evimiz, zemin katın açık penceresinden girebilirdim. Ev babamdan bize kalmıştı. Yoksa böyle bir işe sahipken bu güzel eve sahip olmam yıllarımı alırdı. Eve biraz daha yaklaşıp eşimin üst kata çıktığından emin olduğum bir anı kolladım. Yukarı çıkmak için merdivenin ilk basamağına bastı. Telaş ve korkusu hissediliyordu. Hemen içeri girip salonu aradım. Telefonu ortalıkta görünmüyordu. Mutfakta bırakmış olabileceğini düşündüm. Mutfağa girdiğimde masanın üzerinde ekranı açık bırakılmış telefonu gördüm. Hemen son telefon görüşmelerini açtım. Dünkü görüşmenin silinmiş olduğunu anladım. Son kayıt benimle olan görüşmesiydi. Demek ki gece konuştuktan sonra gördüğüm ekran ışığı süresince kayıtları siliyordu. Ardından mesajlar bölümüne girdim.
Aklım almıyor, ne yapacağımı bilemiyordum. Sıkıntım nehir olmuş bense içindeki bir kaya gibiydim. Her saniye bir başkası çarpıyordu ruhuma. Önceki gün beraber küfürler saydırdığımız büyük suçun iki failinden birisiydi o. Hangi açıdan bakarsak bakalım suçlu bir bireyin eşiydim artık. Ne yapılırdı ki böyle bir durumda.
Kapıda uzun süredir beklediğini sonradan fark etmiştim. Birbirimize donuk yüzlerle bakıyorduk artık. Kafamızın içinde onlarca soru ve ruhumuzu saran büyük bir sıkıntı olduğu aşikârdı. Vicdanlarımız yansıtıyordu bunları yüzümüze. Önümde iki seçenek vardı artık. Ya ömür boyu beni terk etmeyecek bir yükün altında eşimle beraber yaşayacaktım ya da onsuz olacaktım ama içim rahat devam edecektim hayatıma.