Çok rivayet var bu adam hakkında. Cinayetin en etkili silahını en iyi şekilde kullanan seri katilin öldürme hikâyelerinden bahsetmek isterim. O bir psikolojik seri katil. Kullandığı silah ne görülebilir ne de elle tutulabilir.
Kendisi sadece bir psikoloji doktoruydu. Her şey tıkırında işliyordu hayatında. İki çocuğu ve güzel eşiyle huzurlu bir eve sahipti. En güzel gülümsemeler evlerinden dağılıyordu dünyaya. En güzel gülümsemeler kimdeyse o kişidir en feci psikopatlığa sahip olan. Şaşmaz bu. Hayat akışını bozmamış, tüm dünya bu adamı henüz tanımamış ve ülkesi onu alanında harika işler yapan bir doktor olarak tanıyorken başına gelen bir olay, ona elindekilerini, elindekilerini alan hayata karşı kullanmaya zorladı. Hayata karşı intikam yemini etmişti. Gereksiz bir inattı bu. Onca insanı öldürmenin hiçbir manası yoktu.
İki kızı ve eşinin kanser teşhisi ona tesadüf olarak gözükmüyordu. Üç kişinin iyileşme süreci devam ederken aklı durmadan ona kuruntular sunuyor, fısıltılar peşini bırakmıyordu. O sabretti, inandı tüm benliğiyle. Tedavi olumlu sonuç verecek ve bu güzel aile hayata karşı daha güçlü duracaktı. İstenen olmadı. Olmaz bazen. İstesek de olmaz, ne kadar çabalamış olsak da elimizde olmayan bazı şeyler vardır. Çünkü hayatı yaşayan tek kişi biz değiliz. Karar verebilen tek kişi biz değiliz. Hayatındaki en güzel üç şeyi geri bırakırken sinir krizlerine giriyordu. Elinden hiçbir şey gelmemesi onu sinirlendiren en büyük şeydi. Çaresizlik insanı delirtir. Beklemek normaldir ama çaresizce beklemek kişiyi çıkmazlara sokar. Tımarhanelerdeki insanlar neden orada biliyor musun? Umutlandırılıp umutları boşa çıkartılanlar onlar. Her bekleyeni çaresiz bekleyen sananlar onlar. Çaresiz bekleyiş onları oraya atan şeydir. Bu çaresizlik karşısında kahramanımız gülücükler fabrikası olan evine tek başına girdiğinde kararını çoktan vermiş bir hâldeydi.
En sevdiklerini kurtaramayan doktorlar ilk hedefiydi. Evet, meslektaşlarıydı ilk kurbanları. Önce gidip evlerinin bulunduğu muhitte normal bir vatandaş gibi yaşamaya başladı. Sanki oranın ahalisindendi. Altı kin ve intikam dolu tebessümlerle karşılıyordu oralarda insanları.
İlk kurbanını kilitlemek için götürürken konteyner kapısının girişindeki soğutma panosunu gözüne sokmuştu âdeta. Kastı kurbana o panoyu unutturmamaktı. Kısa bir zincirle onu oraya bağladı ve kapıyı kilitledi. Kapının kilitlendiğini anladığımız sesten sonra birkaç ses geldi kapının arkasından. Ardından odaya verilen soğuk hava ölüm sebebi olacak gibi anlaşılıyordu.
Ceset incelendiğinde ölüm sebebinin soğuk olmadığı anlaşıldı. Olay yeri incelendiğinde ise soğutma sisteminin bir kere kullanıldığı öğrenildi. Aynı odada hoparlör sistemi bulundu. Bu sistem oda soğutuluyor fikrine inandırmak için kullanılmıştı. Soğutma işlemi yapılırken motorun çıkardığı ses kurbana dinletiliyordu. Kurban psikolojisine yenik düşmüştü.
Diğer bir cinayetinde kurbanı kilitlediği odaya bir anahtarcı almış ve anahtarcıya eşi olmayan bir anahtar ve ona uyumlu bir kilit yaptırmıştı. Kilitle kurbanı bağlamış ve anahtarı kurbanın gözü önünde eritmişti. Kurban artık ne kilidi açabiliyor ne de zinciri kırabiliyordu. Sesini duyurması da mümkün değildi. Yanında öldürülen anahtarcının cesedi yeterince kötü kokmaya başlamıştı. Kilidin açılamayacağına inanan ikinci kurban da psikolojisine yenilmişti.
Alanında yeterince iyi bu doktor nasıl bu kadar basit taktikler uygular bilmiyoruz. Belki de basitlik onun gerçek ilgi alanıdır. Onu yakaladıklarında sadece ortaya çıkan kırk iki kurbanı varmış. Sayısız psikolojik taktikle cinayet işleyen bu adamın ölüm sebebi, yeri ve zamanı bilinmiyor. Belki de bildirilmiyor.