İnsan aklı ve hür iradesi olan, kendi seçimlerini kendi yapan bir canlıdır.
En azından biz öyle zannederiz.
Ama seçemediği bir şey var.
İşte o şey, opus magnum.
Latince harika anlamına gelen ”magnum” ve iş anlamına gelen ”opus” kelimesinin birleşimiyle oluşan bu kalıp tanrıların başyapıtı anlamıyla kullanıldı Antik Yunan’da. Her ne kadar başyapıtın tek olması gerekse de tanrının başyapıtı tek değildi.
Tanrı yarattığı her insan için bir de opus magnum inşa ediyordu.
Mitlere ve mitolojik varlıklara inanan insanlara opus magnum kavramı sorulduğunda, genellikle kendileri için inşa edilmiş bu başyapıtları bir meleğin ete kemiğe bürünmüş hali olarak veya güçlü, cazibeli, güzel/yakışıklı, cesur, nazik, kibar olarak tasvir etmişlerdi. İlk görüşte aşık olacaklarını, başlarını döndürecek kadar mutlu hayatlara sahip olacaklarını, arayarak opus magnumlarını bulabileceklerini düşündüler.
Yanıldılar.
Koşarak, kaçarak, arayarak, saklanarak, seçerek veya eleyerek opus magnumu bulamazsın. Gözünün önündedir, göremezsin.
Bir gün sıradan biriyle karşılaşırsın. Onu bir seçenek olarak görmezsin bile. Belki o an hiç hoşlanmazsın ondan. Olacaklardan habersiz dolanır durursun.
Seni bilmem ama bana öyle olmuştu.
Emin olun opus magnum yakışıklı/güzel, günahsız, güçlü, cesur gibi masalsı kavramlardan çok daha ayrı.
Seninle çok iyi anlaşmayacak, sana o beklediğin sonsuz huzuru vermeyecek ve sen de ona karşı hatasız olmayacaksın.
Beklentilerini belki karşılamayacak ama beklediğin ne var ne yoksa o olacak.
Kırılacaksın.
Kıracaksın.
Affedeceksin.
Af dileyeceksin.
Yakacaksın.
Yanacaksın.
”Uzak kalmak iyi gelecek.” diye düşüneceksin ama uzak kalamayacaksın. Tabii ki unutmaya çalışacaksın. Kötü haber, unutamayacaksın. İyi haber, unutamıyorsun çünkü başyapıtını bulmuşsun.
Sevgi gerçektir. Ama opus magnumla arandaki ilişki ne gerçektir ne mittir.
Ve emin ol, çok değerlidir.