Soğukkanlılıkla dağıtıldı kalemler, zarflarla birlikte. Anlam veremedi kimse. Neden dağıtıldı bunlar? Yeri miydi şimdi bunun? Tüm misafirler sağa sola bakındı. Kimse ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Açıldı zarflar usulca. İçlerinde, Metin’i son kez görme şansım olsa, yazan bir kart vardı. Yanındakinin kartına baktı Mert. O kart da aynıydı. Anlaşılmıştı herkese aynı kartların dağıtıldığı. Ağlamalar susmuştu. Donuk gözler kartlardan ayrılmıyordu. Metin’i son kez görmeyi düşündü herkes. Neden böyle bir şey yapılmıştı? Belliydi doldurulacaktı kartlar, yazılarla. Kalemler boşuna değildi elbet. Herkes durmuş birini bekliyordu. Kalem kapağını açacak ilk kişiyi. Bir kalem açıldı, başladı yazmaya. Ardından bir diğeri, çekinmeden. Geride kalan herkes; sormadan, sorgulamadan davranmıştı kalemlere. Kalemini açan ilk kişiydi Sibel. Büyütmezdim tartışmayı, zaten çok da önemli değildi tartıştığımız konu. Değmezmiş kalbini kırmaya. Şimdi istesem de özür dileyemem. Cümleleri bunlardı. Ardından gözyaşı düştü kâğıdına. Bu yeter demekti. Artık yazmaman lazım, diyordu gözyaşı. Mert vardı, en yakın dostu. Son kez dostça sarılırdım. Son kez olduğunu asla unutmadan. Öyle sıkı, öyle içten. Titreyen kalemi haber verdi artık durması gerektiğini. Noktayı koyması gerektiğini söyledi, titrek kalem. Hidayet, en eski arkadaşıydı. Neler sığdırdılar ömürlerine. Güldüklerini mi yazsaydı, ağladıklarını mı? Beraber kurdukları hayalleri yazdı sadece. Biten kâğıt haber verdi durması gerektiğini. Yeter, diyordu kâğıt. Ben bittim. Artık bende sizin için hiçbir şey yok. Hidayet durmak istemiyordu. Sonsuz hayalleri vardı onların. Kız arkadaşı vardı, Merve. O ne yazacağını bilemiyordu. Ne yazıyordu odadaki diğer insanlar? Onlar Metin hakkında ne bilirdi ki? Ne kadar sevebilirdi onlar Metin’i? Düşündükçe hüzne düştü. Hüzne düştükçe anıları canlandı gözünde. Bu küçük kâğıt ne kadar dolabilirdi? Kaç kelime sığardı bu kağıda? Yazacak sayısız düşünce vardı. Ne yazsa eksik kalırdı. Hep bir boşluk olurdu. Son kez gözlerine dalıp gitmek istiyordu. Son kez onunla konuşmak. Son kez olduğunu düşünmeden ne yaptıysa bu zamana kadar, hepsini tek tek yapmak istiyordu. Son bir çiçek vermek isterdi Metin’e. Şimdi ne gelirdi ki? Mezar taşları çiçekten anlamazdı. Ne bir damla yaş aktı gözünden ne kalem titredi ne de bitti kâğıt. Meryem’i hiçbir şey durdurmuyordu. Âdeta her şey onun yazması içindi. Onun yolunu açıyordu ne varsa. Seviyorum, yazdı sadece. İçine her şeyi alabilen bu kelimeydi onu yatıştıran. Gözünün önüne geldiğinde erkek arkadaşı, seni seviyorum demesi dünyalara bedeldi onun için. Burada değildi demek kavuşma zamanı. Herkes daha önce çok kez almıştı bu dersi. Her cenazede aynı şeyleri yazsalar da kâğıtlara, her seferinde devam ediyorlardı küslüklere, kavgalara, yarım kalan dostluklara, söylenmeyen sözlere, konuşulmayan konulara, verilmeyen hediyelere…
Abonelik
1 Yorum
Eskiler