fbpx

Dünya… Dünya artık nasıl bir yer biliyor musunuz? Herkesin maske taktığı, herkesin birbirinden kaçtığı, herkesin gizli bir dolandırıcı olduğu bir mekân. İşte ben de tam bu hikâyenin ortasındaki sıradan bir insanım.
Benim adım Harun Yılmaz. Her şey bundan bir sene önce başlamıştı. Herkes gibi sıradan bir sabah uyandım. Hava oldukça güzeldi burada, bahar kendini hissettiriyordu. Her yerde rengarenk çiçekleri görmek, onların kokusunu doyumsuzca içine doldurmak mümkündü ancak o günün akşamı ilkbahar herkes için sonbahar olacaktı. Yatağımdan kalktım ve alarmımı kapatarak balkona çıktım. Sabahın erken saatlerindeki o taze bahar kokusunu içime çekerek ciğerlerimi bir balon gibi şişirdim. Uyuşturucu gibiydi hava, içinize her çektiğinizde tüm dertleriniz bir anda uçup gidiyordu. İşte öyle güzel bir güne uyanmıştım. Mutfağa geçtim, fazla yemek bilgim yoktur fakat günün şerefine yapabildiğim en güzel sucuklu yumurtayı yaptım ve bir güzel de gömdüm. Daha ne isteyebilirdim ki hayattan? Daha fazlasını gerçekten istemiyordum. Tek istediğim elimdekini kaybetmemekti. Keşke öyle olsaydı.
Evden çıktım ve otobüse binerek iş yerine vardım. Normal bir iş günü yaşıyordum, her şey gerçekten son derece normaldi ancak bu ülkenin bir klasiği vardır, bu ülkenin kaderi her zaman bir gecede değişir. Benim başıma, daha doğrusu hepimizin başına gelen de bu oldu. Akşam saatlerinde bir müşteriye yardımcı olurken birden bire patron daldı içeriye ve ”Dükkânı kapatıyoruz.” diyerek herkesi kovdu. Ona ne olduğunu sordum ve o cevabı aldım: 1 vaka varmış. Her şey hepimiz için böyle başlamadı mı? O haftanın sonunda yasaklar ardı arkası kesilmeden açıklanmaya başladı. Yasaklar güzeldi, devlet insanların sağlığını korumaya çalışıyordu fakat atladığı bir şey de vardı. Ben artık işe gitmiyordum. Elbette başta bunun kısa süreceğini ve işe yeniden başlayacağımı umuyordum fakat bu hayatta ne umduğun gibi gider ki…
Aradan aylar geçti, evden hâlâ çıkamamıştım ve artık önceden oluşturduğum birikimlerimi harcamaya başlamıştım, hayatta kalmamın tek yolu buydu. Henüz bu kadar genç bir yaşta birikimlerimi yemek çok canımı yakıyordu ancak bu elbette bir gün bitecekti, bunları yeniden biriktirebilirdim değil mi? Sonu ne olursa olsun hayatta kalmak için harcamak zorundaydım ve tam olarak böyle yaptım ancak birikimlerim de sınırsız değildi. Onlar da bir gün bitecektir ve öyle de oldu, bitti…
Aylar sonra ilk normalleşmeyi yaşıyorduk. İnsanlar buna tepkiliydi, uzmanlar normalleşme için erken olduğunu söylüyorlardı ve belki de haklılardı fakat…
Fakat ben eğer bu normalleşme yaşanmasaydı hastalıktan değil açlıktan ölecektim. Sokaklar yeniden açıldığında, turizm canlandığında çalıştığım mağazaya geri döndüm. İşten çıkarma yasağı vardı ve ben bunu yazdığımda hâlâ var, yine de bu yasak ne kadar etkili orası tartışılır. Patronun yanına gittiğimde personelden azalmaya gideceğini dolayısıyla beni ücretsiz izne çıkaracağını söyledi. O hâlde ben şimdi işsiz miydim, değil miydim? Devlete göre değildim ama aslında işsizdim. Tabii ki diğer tüm olaylarda olduğu gibi benim gibi binlerce ücretsiz izinliyi ciddiye alıp bir şeyler yapmaya çalışan yine çıkmadı. Ben de ikinci bir iş aramak için sokaklara düştüm ve bütün mağazaları dolaşmaya başladım. Yoktu işte. Hiç kimse personel istemiyordu, aksine herkes elindekinden tasarruf etme derdine düşmüştü. Aylarca her yere gittim ama hiçbir şey bulamamıştım ve olan oldu. Normalleşme son buldu ve ikinci kapanma da başladı. Ben hâlâ işsizdim, açtım. Beni hastalık öldürmeyecekti, bu öldürecekti.
Devletin verdiği kısa dönem ödeneğiyle hayatta kalmaya çalışıyordum. Henüz gençliğinin baharındaki bir insan olarak şimdiden hayattaki tek gayem karnımı doyurmak olmuştu. O güzel hayaller bana artık çok uzaktı. Artık hayal kuramıyordum, düşünemiyordum. Tek bir şeye odaklanmıştım, o da karnımı nasıl doyuracağımdı. Bu şekilde biraz daha idare edebileceğimi düşünüyordum, nitekim başardım da ancak bu seferki kapanma sadece açlığa sebep olmamıştı. Duvarlar resmen üzerime geliyordu, olmayan sesler duymaya başlamıştım. Çıldırmama ramak kalmıştı ve bir kez daha normalleşme başladı ancak benim için fark eden bir şey olmadı.
Şu anda aylardır kiramı ödeyememiş vaziyetteyim. Sabah uyandığımda bırakın sucuklu yumurta yemeyi, ekmek arası peynir yesem ziyafet çekmiş gibi hissediyorum. Son bir şansım kalmıştı, kredi çekmek zorundaydım, faizler çok yüksekti fakat bunu yapmak zorundaydım yoksa hayatta kalamayacaktım. Krediyi çektim ancak bunun da borcunu zamanı gelince ödeyemeyecektim. Bir çözüm yolu bulmalıydım, bulmuştum da en azından ben öyle sanıyordum. Bir arkadaşımla konuşurken bana birtakım yatırım araçlarından bahsetti. Bunlara kripto falan deniyormuş sanırım. Arkadaşım hayatımda öyle ballandırarak anlattı ki aklımda en ufak bir şüphe kalmamıştı. Onun sözünü dinledim ve bir borsa üzerinden bu şeylerden satın aldım. Çektiğim krediyi buna basarak son şansımı deniyordum. Şimdi siz benim battığımı düşünüyorsunuzdur. Keşke haklı olsaydınız çünkü batsaydım bu kadar koymazdı. Adamın birisi milyarı alıp kaçtı ya hani! İşte o milyarda benim de paracıklar vardı. Tabii artık yok. O krediyi hayatımın sonuna kadar çalışsam artık ödeyemem. Kirayı da ödemiyorum aylardır, evden atılacağım yakında. Yemek desen ancak çöpten toplasam bulurum. Son şansım o krediydi ancak adamın birisi benim son şansımla şu anda purosunu tüttürüyordur.
Daha fazla uzatmaya gerek duymuyorum. Beş dakika sonra hayatımı sonlandıracağım. Şunu demek isterim ki beni virüs öldürmedi, beni öldüren kişi bana bu zor zamanda destek olmayan devlet, yakınlarım ve son şansımı alıp kaçan o sahtekardır. İşte bunlar bu cinayetin katilleridir.
Elveda sevgili dostlar.

(Yazıda bahsedilen isim tamamen hayalî olup yazı da gerçek bir intihar notu değildir ama bazı gerçeklerden bahsettiği doğrudur.)

Alperen Özdemir içeriklerini beğendin mi? Sosyal medyada takip edin!
Abonelik
Bildir
guest
0 Yorumlar
Satır içi yorumlar
Tüm yorumları görüntüleyin
Alperen Özdemir içeriklerini beğendin mi? Sosyal medyada takip edin!

Okuyucuların Beğendiği İçerikler

Birçok kişinin ‘’zor ama maaşı iyi, garanti meslek gibi’’ düşünceleriyle ün kazanmış bir bölüm olan tıp fakültesini size en ince detaylarıyla aktaracağım. Öncelikle fakülteye gelmeden önce kendinizi ilk gün yapılacak çaylak şakasına ve ileri zamanlarda daha siz TUS isimli bölüm seçmenize yarayan sınava girmeden ‘’Sen ne doktorusun? ‘’ veya diş hekimliği ayrı bir bölüm olmasına […]
Yaşanan herhangi bir gün hiç yaşanmasaydı, her şey daha farklı olur muydu? Misal dün hiç yaşanmasaydı veyahut bundan yıllar önce bir gün hiç yaşanmasaydı yine aynı mıydı hayatınız? Kadere inanmak subjektif bir bakış açısı olarak görünebilir ancak hayatın akışı olarak farklı bir yerden durumu ele alabiliriz. Bütün malzemeleri özene bezene kesip, doğrayıp harika bir yemek […]
Herkesin ölmeden görmek isteyeceği bir yer vardır. Yoksa da henüz keşfetmemiştir… Benim için burası Norveç. “Soğuk Cennet” veyahut “Kuzeyin İncisi” denilen bu ülkenin lanse ettiği imajı bir görseniz aşık olmamak elde değil. O yüzden henüz kendi ülkenizi keşfetmediyseniz ileride belki yol arkadaşım olabilirsiniz! Norveç ”Soğuk Cennet” Ülkenin yönetim biçimi anayasal monarşi ve başkenti Oslo‘dur. 385,207 […]
Her kitap ayrı güzel, dünyasına girdikten sonra… Ama bazı başyapıtlar vardır, gerçekten okumak zevk verir. Okudukça içine düşer, yeni bir dünyanın kahramanı olursunuz. Herkes için değişebilecek bir liste… Daha iyisi varsa da ben okuduğum kadarını biliyorum ve bunlar şu an en iyisi! Daha birçok türde konuşulacak kitaplar olsa da üç ayrı türde üç başyapıt derledim, […]

İlgini Çekebilir

Çoğumuzun, adını belki de hiç duymadığı fakat yaşamımızda denk gelebileceğimiz, farkında ve bilinçli olduğumuz takdirde erken tanı ve tedavi seçeneklerini düzenleyebileceğimiz, benim ise özel eğitim alanında tanıştığım bir sendromdan bahsetmek istiyorum sizlere: DiGeorge Sendromu. DiGeorge Sendromu (DGS) 22. kromozomun (22q11) delesyonu (kromozomun bağlı bulunduğu parçadan kopup silinmesi, yok olması) ya da translokasyonu (kopan veya kaybolan […]
“Sisyphus’u gördüm, korkunç işkenceler çekerken: yakalamış iki avucuyla kocaman bir kayayı ve de kollarıyla bacaklarıyla dayanmıştı kayaya, habire itiyordu onu bir tepeye doğru, işte kaya tepeye vardı varacak, işte tamam, ama tepeye varmasına bir parmak kala, bir güç itiyordu onu tepeden gerisin geri, aşağıya kadar yuvarlanıyordu yeniden baş belası kaya, o da yeniden itiyordu kayayı, […]
Bugün 10 Mart 2022. Gülistansız 796. gün “Ne durumdayım biliyor musunuz? Ölüm Allah’ın emri, ölüm dünyada var. Gençlerin ölümü zor ama biz her gün yeniden ölüyoruz. Her gün… Toprağa bile basmaya kıyamıyorum, acaba kızım içinde olabilir mi diye. “ 21 yaşında, Tunceli’de bir üniversite öğrencisiydi Gülistan Doku. 5 Ocak 2020 tarihinden bu yana haber alınamıyor. […]
Bir girişim fikriniz var ve bu alanda bir marka oluşturmak istiyorsunuz ya da henüz küçük bir işletmesiniz ve işletmenizi büyütüp kârınıza kâr katmak istiyorsunuz. İşte bu yolda atmanız gereken ilk adım markalaşmak olmalıdır. Peki marka nedir?                Marka yalnızca kalabalık bir pazarda sizi diğerlerinden ayıran isim, logo ve slogandan ibaret değildir. Markanız insanların sizinle etkileşimde […]