Cinsellikle kafayı bozmuş birinin din ile de kafayı bozmuş olması şaşırtıcıdır. Evet, tahmininiz doğru. Söz konusu kişi Freud’dan başkası değildir. Freud’un, Mutluluk Dediğimiz Şey adlı eserinde, cinsellikten uygarlığa, arzular dünyası olan “bilinçaltı”ndan dine kadar geniş bir perspektifte insan doğası üzerine söylediği ilginç ve aynı zamanda tartışmalı özdeyişlerinin bazılarını derledim. Freud’un cinsellik üzerine söyledikleriyle eminim birçok yerde karşılaşmışızdır. Ancak ne hikmettir ki din söz konusu olduğunda Freud bir nebze geri planda kalmıştır. Freud’un din üzerine konuşmaları da cinsellik üzerine söyledikleri kadar ilginç ve belki de daha isabetlidir.
Freud’un din üzerine yazdığı özdeyişlerin, insana gerçekten de öyle mi dedirtecek türden aforizmalar olduğuna kuşku yok. Bununla birlikte bazılarının oldukça doğru, bazılarının ise oldukça tartışmalı olduğunu yine bu çerçevede belirtmemiz gerekir. Ancak hepsinden öte okuyanı üzerinde gerçek anlamda düşünmeye sevk eden türden aforizmalar olduğu da bir gerçektir.
İşte tarihteki en tartışmalı isimlerden biri olan Freud’un din mefhumu üzerine söylediği aforizmalardan bazıları. Keyifli düşünmeler.
- “İnsan kendi inancına göre yaşamaya inanmaz.” (Freud, 2015, s. 5).
- “Kendisine sevgi dini diyen bir din bile kendinden olmayanlara karşı sert ve sevgisizdir.” (Freud, 2015, s. 13).
- “Yaratılış planının insanın mutlu olması gibi bir maksadı yoktur.” (Freud, 2015, s. 14).
- “Bilgi meyvesi insanlar için ne kadar erişilebilirse dinî inancın inkârı da o kadar yaygın olacaktır.” (Freud, 2015, s. 15).
- “Dinden azat edilen bir insanın normal ve sağlıklı bir hayat sürme şansı daha yüksektir.”(Freud, 2015, s. 16).
- “Din bir yanılsamadır ve gücünü, içgüdüsel arzularımızla uyuşmasından alır.” (Freud, 2015, s. 19).
- “Söz konusu din oldu mu insanlar her türlü ahlaksızlık ve entelektüel suçla itham edilir.” (Freud, 2015, s. 30).
- “Din insanlığın çocukluk çağına aitti. Artık insanlık rüştünü ispatladığına göre dini de geride bırakmalı.” (Freud, 2015, s. 35).
- “Uzun vadede akıl ve tecrübe karşısında hiçbir şey galip gelemez. Dinin bu her iki unsurla da çeliştiği ise gün gibi aşikârdır.” (Freud, 2015, s. 43).
- “İnsanlık dinleri kitlesel hezeyanlar içinde sınıflandırılmalıdır. Elbette insan paylaştığı sürece yaşadığının bir hezeyan olduğunun farkına varmaz.” (Freud, 2015, s. 47).
- “Dinî düşünceler de diğer kültür kazanından gibi aynı ihtiyaçtan doğmuşlardır: Kendini doğanın ezici üstünlüğüne karşı koruma gereksiniminden” (Freud, 2015, s. 49).
- “Dinden vazgeçmek yerine dine karşı aynı tutumu sürdürürsek uygarlık daha büyük bir risk altına girecektir.” (Freud, 2015, s. 49).
- “Dini olguların yalnızca bildiğimiz bireysel nevrotik semptomlar yoluyla anlaşılabileceğinden asla kuşku duymadım.” (Freud, 2015, s. 51).
- “Dinî öğretiler yanılsamadan ibarettir, kanıta olanak tanımazlar; hiç kimse bu öğretileri doğru kabul edip bunlara inanmaya zorlanamaz.” (Freud, 2015, s. 58).
- “Dinî doktrinlerin doğruluğu, gerçeğe tanıklık eden bir içsel deneyime bağlıysa şayet, bu deneyimi yaşamayan sayısız insandan ne anlam çıkarmamız gerekiyor?” (Freud, 2015, s. 65).
- “Din o kadar çocuksu, gerçekliğe o kadar aykırıdır ki insanlığa karşı dostane bir tutum benimsemiş kimseler için, fânilerin büyük bir kısmının bu hayat görüşünün üstüne çıkamayacağını düşünmek acı vericidir.” (Freud, 2015, s. 66).
- “Farklı dinler uygarlıkta pişmanlık hissinin oynadığı rolü asla es geçmemişlerdir. Dahası, insanoğlunu, günah dedikleri bu pişmanlık hissinden kurtarma iddiasıyla ortaya çıkmışlardır.” (Freud, 2015, s. 68).
- “İnsan bir kez dinî öğretilerin önüne koyduğu saçmalıkları hiç eleştirmeksizin kabul etme ve hatta aralarındaki çelişkileri görmezden gelme noktasına geldi mi, o insanın zekâsının zayıflığına fazla şaşmamamız gerekir.” (Freud, 2015, s. 80).
- “Bizim başarımızın tanrılar ve peygamberlerin başarısıyla kıyaslanabileceğini sanmıyorum. Kutsal Bakire’nin mucizelerine inanan insanların sayısı bilinçdışına inananların sayısından kat kat fazla.” (Freud, 2015, s. 80).
- “Musevilik dini Baba dinidir; buna karşılık Hıristiyanlık dini Oğul dini olmuştur. Eski Tanrı, yani Baba ikinci konuma geçmiştir; İsa, yani Oğul ise onun yerine oturmuştur, tıpkı o karanlık çağlarda bütün oğulların arzuladığı gibi.” (Freud, 2015, s. 95).
- “Din, gerçekliğin inkârıyla birlikte, mutlulukla iç içe geçmiş sanrısal bir karmaşadan başka bir yerde bulamayacağımız, arzu edilen yanılsamalarla dolu bir sistemdir. Dinin on birinci emri şudur: ‘Sorgulamayacaksın’.” (Freud, 2015, s. 97).
- “Din dediğimiz şey bilinçdışında arzuların yerine getirilmesi sürecidir. Kimi insanlar, bu süreç işlemediğinde zihinsel açıdan zarar görme tehlikesiyle karşı karşıya kalırlar. Çünkü bu insanlar tanrısız, amaçsız bir hayat fikriyle başa çıkamazlar.” (Freud, 2015, s. 100).
- “Dinin heybetini tam anlamıyla ölçmek isteyen bir kişi, dinin insanlık adına neleri üstlendiğini aklından çıkarmamalıdır. Din insanlara evrenin başlangıcı ve kaynağıyla ilgili bilgi verir, onlara koruma ve nihai mutluluk vaat eder ve otoritesinin verdiği kuvvetle rehberlik eder.” (Freud, 2015, s. 112).
- “Hayatın amacı nedir?” sorusu sayısız defa sorulmuş ve hiçbir seferinde tatmin edici bir cevap alınamamıştır. Belki de bu soru bir cevaba olanak tanımıyordur. […] Hayatın amacına yalnızca din cevap verebilir. Amacı olan bir hayat fikrinin dinî sistemler içinde yer bulup bunlarla uyumlu olduğu sonucuna varan kişi asla yanılmaz.” (Freud, 2015, s. 119).
- “Din, biyolojik ve psikolojik gereksinimlerimiz sonucu içimizde geliştirdiğimiz arzular dünyası aracılığıyla içinde bulunduğumuz duyular dünyası üstünde kontrol elde etme çabasıdır. Ancak din asla bu amacına ulaşamaz” (Freud, 2015, s. 143).
- “Dinî öğretiler beraberlerinde, ortaya çıktıkları zamanların, insan ırkının cahil çocukluk döneminin izini taşırlar. Dinin vereceği teselli itimadı hak etmez” (Freud, 2015, s. 143).
- “İnsanın evrim tarihinde dine yer vermeye kalkışıldığı takdirde bu pek de uzun süreli bir kazanım olmayacak gibi durmaktadır; zira din uygar bireyin çocukluktan erişkinliğe adım atarken geçmek zorunda olduğu bir nevroz dönemiyle eşdeğerdir” (Freud, 2015, s. 143).
- “Uygarlığın temel ilkeleri için mantıklı bir zemin tesis etmek istediğimizde tarihî gerçeklerin feragatinden dolayı şikâyet etmemize gerek yok. Sonuçta, dinî öğretilerdeki gerçekler öyle çarpıtılmış ve sistematik olarak üstü gizlenmiş ki insanlığın çoğunluğu bunların gerçek olduğunu göremiyor bile” (Freud, 2015, s. 144).
Bonus aforizma 🙂
“İyi ve kötü konusunda kafamı çok yormam ama insanoğlunda iyi denebilecek çok az şey gördüm. Bana kalırsa, şu ya da bu ahlaki öğretiye mensup olmaları ya da hiç olmamaları fark etmeksizin insanların çoğu beş para etmez.” (Freud, 2015, s. 95).
Kaynakça Freud, S. (2015). Mutluluk Dediğimiz Şey (6 b.). (P. Demirel, Çev.) İstanbul: Aylak Adam.