Ocak ayında çok güçlü, çok büyük bir adam tanıdım. Güçlüydü, parası olduğu için değil, insan olabildiği için. Parası olduğu için güçlü olsaydı o güçsüz olmayı, zayıflığı seçerdi bence. Çünkü parası yoktu, karnını doyurmak için günlük işlerde çalışır, o günkü yemeğini yedikten sonra ertesi gün için, ertesi hafta, ay ve yıl için endişelenmezmiş. Kendisi bana bunları anlatırken ben de inanmamıştım ona. Hareketleri, mimikleri, dili, duruşuyla öyle bir havası vardı ki kendisini en donanımlı okullarda eğitim görmüş birisi olarak tanıtsaydı daha çok inanırdım söylediklerine. Parktaki banka oturmuş bana bunları anlatırken bir yandan ellerini sözcükleriyle uyum içinde kıpırdatmasına göz gezdiriyor, diğer yandan onu inceleyerek rahatsız etmemek için gözlerinin içine bakmaya gayret ediyordum. Çünkü hayatım boyunca ilk kez, birisi beni önemsiyormuş gibi hissetmiştim. Acı dolu bir çocukluğum olmadı, düzensiz bir hayatım da. Tamamen sıradan bir hayattan kopmuş ve o banka oturmuştum. Adam gözlerimin içine bakıyordu. Gözlerimde anlam arıyordu. Onu dinlerken kayboldum bir anda. Anlattıkları oldukça ilgi çekiciydi aslında. Fakat ben kendime daldım. Bir his doldu tüm hücrelerime, önemsenmek. Anlattıklarına verdiğim tepkileri özümsüyor, şaşırdığımda veya ona tuhaf gelen bir şey söylediğimde hafifçe gülerek söylediklerimi yorumluyordu. Yıllar önce, çocukken kaybolmuştum ve bir bakkal amca beni fark ederek bakkalına götürmüştü. Korkmamamı, aileme haber verdiğini söyleyip duruyor, bir yandan da hangi oyunu oynamak istediğimi öğrenmek için bildiği bütün çocuk oyunlarını sayıyordu. Etrafımda dört dönüyor, ellerime çikolata, sakız ve domatesli bir tost sıkıştırıp acıkırsam yemekten çekinmememi tekrar edip duruyordu. O bakkalda kaldığım belki yarım saat, belki bir saati, hayatımdaki en mutlu an olarak tanımladım hep. Şimdiyse oturduğum banktan hiç ama hiç kalkmak istemiyordum. Bir yandan bakkalla yarışır bir hatıram daha olduğu için çok mutlu, bir yandan da bu an biteceği için hüzünlüydüm. Bugün banktaki adamla tanışmamın üzerinden tam elli sekiz gün geçti. Ve ben onun -unutmayacağımı biliyorum- aklıma işlediğim her kelimesini, her bakışını tekrar tekrar hatırlayabilmek için ve belki bir gün banktaki adam yazdıklarımı bir yerlerde görür de okur diye yazıyorum. Bir insanın neye ihtiyacı olduğunu, en azından benim neye ihtiyacım olduğunu bana çok iyi öğreten bakkal amca ve banktaki adamı her zaman yüzümde tatlı bir tebessümle anacağım. Bolca sevgi; çok değil, biraz ilgi bu dünyadaki her insan için temel ihtiyaçtır bence. Hani bazen insan gün içerisinde su içmeyi unutur ve vücudu güçsüz düşünce susadığını anlar ya; bazen de sevmenin, sevilmenin ne demek olduğunu unutuyor ve çok geç anlıyoruz kıymetini. Pek çok konuda yaptığımız gibi. Zaman her şeyin ilacıdır derler fakat bence zaman ve sevgi her şeyin ilacıdır, ilacıymış…
Abonelik
0 Yorumlar