Az çalış, çok konuş; çok ye.
Çok çalış, boyun eğ; az ye.
Çok çoğalırken sen azınlığınla azal git gide,
Her şeyinle…
Yüreğini ve tüm benliğini telaş içinde tüketen insanlar vardı. Tüm yurdu yalın ayak gezmişçesine acı içinde kıvranan insanlar. Bunlar modern kölelerdi. Her biri zamanını satmak, tüm benliğini tüketmek için manasız bir heves içinde koşuşturuyorlardı. Kimisi beklediği duraklarda tozlanmış hâlde, kimisi ise tüm her şeyi silmişçesine sadece zamanını satmak varmışçasına koşuşturuyordu.
Sistemin, mazlum köleleriydi onlar. Bu çılgıncaydı ve delice; şuursuzca koşuşturuyorlardı. Ne içindi peki bu? Tüm hayatı boyunca kendini tüketip, sağlığını kaybetmek için mi?
Zamanını acınası halde hiçe sayıp satmak için mi?
Servetlilerin servetine, servet katmak için mi?
Bu yaptıkları, kendileri için olamazdı.
Yönetilmeye muhtaç bırakılmış, sistemin döngüsü içinde kaybolmuştu bu insanlar. Kendini bulamamaya mahkumdu. Her geçen günde, yüreklerinde küçük küçük intiharlar doğuyordu. Zamanın arasına sıkışmıştı o insanların süslü püslü rengarenk düşleri. Ölen çocuklukları vardı; her geçen gün, yüreklerinin ıssız derin köşelerinde.
Sessiz çığlıklar doğar içimde;
Bu; düzensiz, düzene karşı…
Karanlık bir çağdaydım.
Zifiri…
Bu çağ, derin ve karanlık bir boşluktan ibaretti.
Ellerimin uzanamadığı, açıklamalarda bulunmaya ise takatimin kalmadığı uçsuz bucaksız karanlık bir çağ.
Kaybolmuştum…
İnsanların yürekleri pas tutmaya, kirlenmeye sürgün edilmişti. Attığı adımdan dahi haberi olmayan şuursuz; düşünceleri zincirleyip zindanlara sürülmüş insanlarla doluydu. Her biri birbirinden karanlık. Bu; insanlığın kendine olan en büyük ve en acımasız zulmüydü.
Ne için vardık?
İnsanın, insanlığa olan zulmünü izlemek için mi?
Kader deyip kendimizden kaçmak için mi?
Yoksa bütün benliğimizi dünyanın acımasız kasvetinde tüketmek için mi?
Bunlar; geçerli sebepler olamazdı, aptalcaydı.
Parlak zihinler bırakmalıydık ardımızda, zamanla çürümeyen. Güzel kokular bırakmalıydık, yüreğimizden; rüzgarın hafif ve narin esintisine, yüreklere sinmesi için.
Kurak topraklara serpiştirilmemeliydi, sevgi tohumları.
Açmayan hiçbir çiçek kokamazdı, kokmazdı.
İnsan, var olmayan bir şeyi koklayabilir miydi?
Hayır.
Sadece ve sadece kokladığını zannederdi, sanırdı.
Neydi bu tüm gördüklerim?
İçimde; sessiz çığlıklara, küçük küçük intiharlara sebep olan düzen.
Tek bir yürek, tek bir beyin mevcuttu:
Faydasız, amansız, kasvet içinde ve doymuyor; ne zulme ne de sevgisizliğe, faydasızlığa açtı bu insanların beyinleri.