Korkuyorum yalnızlığımdan, duygularımdan. Hiç bitmeyecek bu korku biliyorum. Ağlamaya korkuyorum, gülmeye, sevinmeye… Kimden korkuyorum? Bu sorunun cevabını yıllardır soruyorum kendime. Cevabını henüz bulamadım. Cevabını bulmayı amaçlamadığım içindir belki de.
Ana odaklanmak gerektiğine inanırım her zaman. Ancak hiçbir zaman uygulayamadım hayatımda. Ya geçmişe takıldım ya geleceğe. Anda kalamadım bir türlü. Aslında çabalamadım da. Öyle çabasız gitsin istedim, uğraş vermeden. “Ama emek olmadan yemek olmaz.” demeyi unuttum zamanla.
Kendi hayatıma odaklanamadım. Hep başkaları mutlu olsun diye yaşadım bu zamana kadar. Sağlıksız bir durum benimki. Hep içime attım aklımdan geçenleri, dışıma vuramadım hiçbir zaman. Hep susmayı seçtim yalnızca. Sesim yoktu benim. Benim sesim başkalarıydı. Ve ben de boyun eğdim bu adaletsizliğe. Adaletin kılıcı herkese keskin değil mi? Ama kendime veremedim o adalet kılıcını.
İçim buruk. Neden? Bilmiyorum. Kendimi buluyorumdur belki veya kendime yaşattıklarım yani gerçekler kanatıyordur kalbimi. Kalbime ben sapladım o hançeri, başkaları da çevirdi o hançeri. Ben mi? Sadece sustum. İçime içime ağladım. Belli edemedim kendimi. Buradayım diyemedim birine, daha doğrusu kendime. Kendime bile sustum ben. Ağlamak istedim, ağlayamadım. Ağlamaya bile korktum.
Başkaları benim için bir şeyler yapmazken ben onlar için çabaladım. Hayat bana onlardan yana çok kez tokat attı. Ama ben vazgeçemedim onlardan. Onların da gönlü olsun istedim. “Can çıkar huy çıkmaz.” demiş atalarımız, ne kadar da doğru değil mi? Huyum bu benim. İnsanlara boyun eğmek. Her gün yeni sayfa açıyorum kendime, hepsinin üstüne de mürekkep döküp kirletiyorum. Nasıl akıllanırım ben? Bu çıkmazdan çıkarsın beni biri. Kalbim kanıyor, yardım edin a dostlar! O çıkmazda kanımla boğulacağım.
Etrafım bu kadar kalabalıkken neden bu yalnızlığım? Kendi yolumu kendim çizemediğim içindir belki de. Ve şimdi kendi yolumu çiziyorum. Geç de olsa oldu sonunda. Yine yalnızım bu yolda ama mutluyum en azından.
Yalnızım bu yolda. Bir benliğim var yanımda. Benim hayatım diyemiyordum. Hayatımdaki bütün sınırları başkaları belirledi zaten. Bense yine susmayı seçtim. O kolay geldi belki, belki de susturuldum. Ama en sonunda kendimi buldum. Bu sondu. Artık susmayacaktım. Bundan sonra kendimi merkeze koyacaktım. Hayatıma yön verecek tek kişi bendim. Bundan sonra susmak yok, bundan sonra bağırmak vardı. Bu zamana kadar susturulan sesim hiç susmayacaktı. Yanlış mı yaptım? Benim yanlışım. Doğru mu yaptım? Benim doğrum. Bu artık benim hayatım. İkinci kişilerin müdahil olmadığı bir hayat. Kendi sınırlarımı belirlediğim bir hayat. Artık ben varım hayatımda. Hayatımın merkezinde ben varım. Artık her gece “ Sen değerlisin.” diyecektim. Ve evet artık ben benim için değerliyim.
Bir insan kendini değerli görmüyorsa isterse onu bütün dünya değerli kılsın yine değersizdir kendi için. Bizler kendimiz için değerli olalım o yeter. Bütün insanların kendine uyumadan önce verebileceği en güzel öğüt “SEN DEĞERLİSİN.” diyebilmek.
Ve ben de buradan sesleniyorum bu yazıyı okuyan herkese: Sen kendin için çok değerlisin 😉