Doğrular içten mi gelir?
Vicdanı rahatsız etmeyen düşünce ve eylemler, olması gerekenlerse vicdan tartısının evrensel bir değerlendirme ölçüsü mü vardır? Çünkü eğer yoksa herkesin doğru yanlış tartısı farklıdır ve bu durum toplumsal hayatı sürdürebilmede büyük bir zorluk çıkarır önümüze.
İyi olduğunu düşündüğün bir eylem karşı taraf için sendekinin zıttı bir duyguya yol açıyorsa ne şekilde davranman gerektiğine nasıl karar vereceksin? Eğer davranışlarımızı karşı tarafın olumlu algılayacağı forma sokup her insana göre farklı şekillendireceksek bu durum, kendimize has bir karakter oluşumunu engellemez mi? Diğer taraftan da eğer sadece kendi doğrularımızla yol almayı amaçlıyorsak ve davranışlarımız karşı tarafta istediğimiz hissi uyandırmıyor hatta kimi zaman aksine bile sebep oluyorsa ne anlamı var; karşımızda negatif hisler uyandırmanın ve kendimize de anlaşılamamanın hüznünü yaşatmanın.
Çünkü bu his, insanın evrende varoluş sebeplerine bile aykırı. İnsanın hislerini, düşüncelerini olduğu gibi aktaramaması, her alıcının yorumuyla mesajının yeniden şekillenmesi, bir de alıcının o anki ruh haliyle birleşerek mesajın amacından iyice sapma ihtimallerinin olması oldukça can sıkıcı bir iletişim problemi değil midir? İnsan bazen düşünür, tam olarak anlaşılabilmek için karşımda bir ben daha mı olmalıydı illa ki?
Kendini bile bazen tam anlayamadığın bu hayat, kurduğun hipotezleri sana bir bir eletiyor. Hayatın sırrını bulmuşçasına bir hevesle vardığın sonuç, durumdaki tek bir ufak değişkenin farklılaşması ile değiştiğinde, sana da yeni bir hipotez kurmanın yolu görünüyor. Ama bu çok yorucu bir süreç değil mi? Uğruna bu kadar efor sarf ettiğin, bu kadar tecrübe yaşadığın hayata dair doğru bildiğin kanıların bile sadece belli bir süre geçerli olması…
Bir kanıya varmak olmazsa olmaz mıdır yaşamak için? Dümdüz yaşasak peki? Olmuyor. İnsan içgüdülerinden maalesef kopamıyor. Kendini korumak istiyor ve bunun için de genel hap bilgilere ihtiyaç duyuyor. Her ne kadar kendisi kabul etmek istemese de, daima kendi tecrübelerinden değil çoğu zaman başkalarının yönlendirmelerini göz önüne alarak yapıyor hem de bunu…
Küçükken sosyal hayata adapte olabilmek için ailemizin yönlendirmeleri, en başta bizim için doğruluğu tartışılmaz kesin kanılardı. Ancak maalesef bu genel doğrularının bize tüm ayrıntılarıyla sunulması mümkün olamıyor. Yine işin zor kısmı kişinin kendisine kalıyor, tecrübelerinden dilinin yanışına göre kendi doğruları oluşuyor. Örneğin herkesin ebeveynlerinden duymuş olduğu ‘’Her zaman doğru söylemelisin.’’ cümlesini, çocuğun kanun değerinde gördüğü süre bile sınırlıdır. Çünkü kısa süre sonra yanlış bir ortamda dürüstçe söylediği bir cümleden dolayı uyarı alacak ve ‘’Doğru, doğru yerde söylenmelidir.’’ sonucuna ulaşacaktır. Bundan biraz daha zaman geçtikten sonra bu sefer de doğruyu yanlış kişiye söylediğinde, yaşadığı problemler onu yeni bir hipoteze yönlendirecektir: ‘’Doğru, doğru yerde ve doğru kişilere söylenmelidir.’’
Hayat; genel yargılarla yaşanamayacak kadar komplike, tek bir sonuca varılamayacak kadar farklı değişkenler barındıran bir süreçtir. Ancak insanoğlu yargılara varmaktan hiçbir zaman vazgeçmez, tıpkı şuan benim de yaptığım gibi…