O kadar çok cinayet işledim ki İnterpol düzeyinde aranıyorumdur. Ünlü oldum kendi çapımda, tüm seri katiller gibi niye bu cinayetleri işliyorum diye düşünülsün istedim. Belki birkaç gün kamuoyunda lanse ettim, o kadardı işte.
Sonra vazgeçtim şöhretten. Şöhretim tüm dünyada kol gezse de kim anlayabilirdi ki bu kadar kanlı vahşeti. Üzerine düşünmeye başladım sonra, çok garip değil miydi? Mutsuz değildim hatta mutsuzluk ne bilmezdim. Nedendi peki bunca vahşet. Zevk mi alıyordum bundan, sanmıyorum.
Hep zor bi’ hayatım oldu, reenkarnasyon varsa eğer diğer hayatımda kedi olmak isterim. Minnoş bir sahibim olsaydı. “N’apıyor bu manyak karı yumak atıyor.” bana diye söylendiğim. “Ee ne oldu, aldım yumağı, şimdi eğlendik mi biz?” diye içimden saçma söylemlerde bulunduğum kedicik olsaydım.
Ama ölmeyi hiç istemiyorum. Bu hayattan daha çok alacağım var benim, mahsuplaşmamız bayağı zor gibi. Ünlü olmayı bırakmış bir katil olsam da yaşamaya benim de hakkım var. Daha sokak lambalarının altında yağmuru izlemek gibi minik hayallerim var sürekli ertelediğim. Bu hayatı hak ettiği gibi yaşamak gibi yeminlerim var tutamadığım.
Gecenin son yudumunu paylaşırken ne olduğunu sorgulayan insanlarla, ben bir sigara daha yaktım. Dumanı doldurdu ciğerimi, ben üfledim, odam ve gözlerim doldu. Ağlayabilen bir insan da olamadım ben. Burada yanlış anlaşılmasın, her katil ağlayamaz diye bir genelleme yapmayalım.
Sonuçta Türkiye’nin sahip olduğu çivici seri katili de insanları kötü ruhlardan koruduğuna inanırken onlar için göz yaşı dökmüştü. Tasnif edebileceğim birisi hiç olmadı, garip bir stili vardı. Ben onu da anlayamadım.
O kadar yakardım da sahi ben anlayabilmiş miydim beni. Kendime bir şato inşa etmiştim. O kadar büyük ki beğendiğim bir odayı tekrardan bulamıyorum. İnce ip bağlayıp gezmeyi denedim ama ip bile karmakarışık oldu yine bulamadım ne odayı ne de yolumu. Minicik olmama rağmen neden bu kadar büyük bir şatoya ihtiyaç duydum ki. Yine bir bilinmezlik.
Sonra çatı katında denize açılan bir odaya girdim. Kapıyı üzerime kendim kilitledim, anahtarı bilmem kaç kat yüksekliğindeki balkondan hiç aramayı umut etmemek üzere fırlattım.
Yıllar geçti, artık hiç hatırlayan bir seri katil olarak hâlâ aynı odadayım. Kapıyı açma fikri aklımdan hiç geçmedi bu dizeleri yazana kadar. Burada hiç olmadığım kadar huzur doluydum. Bilinmezlik ihtiyacımın hepsini kim olduğum gerçeğini aramam gideriyordu.
Evet o kadar zaman geçti, hadi artık balkona çıkalım ve bulalım kendimizi umulmaz karanlığın koynunda.