NBA’de normal sezonun yarısına geldik ve her zamanki gibi keyifli, hücum reytingi yüksek bir sezon izliyoruz. Yazıma başlarken belirtmek istediğim nokta özellikle de ülkemizde NBA ile ilgili bilinen yanlış bir kalıplaşmış düşünce üzerine; normal sezonun özellikle de ilk yarısının tamamen şova dayalı olduğu ve bunun sonucu olarak da savunma direncinin düşüklüğü. Kısacası “yalancı rekabet” ortamının varlığı. Öncelikle sporun ana unsurunun eğlence ve rekabet olduğunu ele alırsak ve NBA’in de tartışmasız basketbol sektörünün en üst düzey eğlence merkezi olduğunu düşünürsek bu durum çok da şaşırtıcı değil. Rekabet konusunda ise güç dengelerinin çabuk değişebildiği ve oynanan oyunun kalitesinden ötürü çoğu maçın da gayet rekabetçi geçtiğini söylemekte fayda var. Dolayısıyla normal sezonu tam olarak izlemeden, bilgi sahibi olmadan NBA hakkında olumsuz eleştirilerde bulunanlara katılmadığımı ve değerli okuyucularıma da normal sezonu gayet dikkatli şekilde takip etmelerini öneririm. Hücum reytingi yani hücum başına üretilen sayı ve tempo olarak NBA her sezon üzerine koymaya devam ediyor. Bu durumun tek sebebi ise takımların kalitesinin ve yıldız oyuncuların yetenek seviyelerinin gitgide daha da yukarıya çıkması. Kalite ve yetenek seviyesinin yukarı çıkması demek ligdeki oyuncuların geçmiş senelere göre daha yetenekli olması demek değil, sadece hücumların ne kadar üst seviyeye çıktığını ve buna bağlı olarak da megastar oyuncuların yeteneklerinin nasıl bir üst seviyeye çıkartması gerektiği. Örnek vermek gerekirse, tarihin en iyi iki oyuncusundan biri olan LeBron James kariyerinin ilk yarısında %30larda bir üçlük yüzdesine sahipti ve asist ortalaması azdı. Ancak özellikle de son 5 sezonda hem üçlük yüzdesini inanılmaz geliştirdi hem de her sezon neredeyse 10 asist ortalamayla oynuyor. Sadece bu veri bile basketbolun 2010’lu yılların ikinci yarısından itibaren nasıl değiştiğinin bir kanıtı. Dolayısıyla NBA’de hiç olmadığı kadar üst seviyede bir basketbol oynanıyor, en azından keyif almak isteyen izleyiciler için. MVP yarışı da bu durumu kanıtlar nitelikte: Bundan 10-15 sezon önce şu anki istatistikleriyle MVP yarışında açık ara önde olabilecek isimler bu sezon o konudaki rekabetten dolayı geri planda bile kalabiliyor. Jayson Tatum, Luka Doncic, Nikola Jokic, Kevin Durant, Giannis Antetokounmpo ve hatta geçtiğimiz günlerde 71 sayı atan Donavan Mitchell’ın hepsi bu ödülü hak ediyor ama seviye o kadar yukarıda ki sadece biri MVP olabilecek. Savunma konusunda ise takımlarda belli bir yumuşaklık olduğu ortada ancak kritik anlarda ve doğal olarak playoff’larda zaten savunma seviyesi oyunun doğal akışı içerisinde yukarıya çıkıyor. Sezonun şu ana kadar olan bölümünü değerlendirmek gerekirse Doğu Konferansı’nda seviyenin çok daha üst seviyede olduğunu söylemek mümkün. Geçmiş sezonlarda hep Batı’nın Doğu’ya kurduğu bariz üstünlük konuşulurdu ancak bu durum en azından bu sezon tersine döndü, en azından takım kalitesi açısından. Nitekim ben bu yazıyı kaleme alırken Batı Konferansı’nda 4. ve 12. sırayı sadece 4 galibiyet ayırıyor. Bu durum güç dengelerinin ne kadar yakın olduğunun ve üst seviye takım sayısının azlığı gösteriyor. Favori olması beklenen takımlardan LA Clippers’ın bir türlü istenen seviyeye ulaşamaması, sezon içinde anlamsız bir mağlubiyet krizine giren ve 8. sıraya düşen Phoenix Suns’ın durumunu ve Curry’nin 2 aylık sakatlığıyla birlikte inanılmaz bir güç kaybeden Warriors’ın durumunu düşünürsek bu durum pek de şaşırtıcı değil. Denver Nuggets ise geçen sezonun büyük bir bölümünü kaçıran Jamal Murray’nin de tam olarak sağlıklı bir şekilde dönmesi ve son iki sezonun MVP’si Nikola Jokic’in de insanlık dışı performansını sürdürmesiyle birlikte Batı Konferansı’nda zirveye oturdu ve sonunda şampiyonluk potansiyeline ulaşabilecek bir takım olarak öne çıkıyor. Onların dışında Warriors ve Mavericks’i de bir kenara koyuyorum çünkü onlar sezonu nerede bitirirse bitirsin playoff’da Curry ve Doncic gibi inanılmaz yıldızlara sahip olmasıyla birlikte her şeyi yapabilecek konumdalar, nitekim Mavericks gayet iyi durumda, Warriors’ın da Curry döndükten sonra çok daha iyi bir sıralamada olacağını varsayıyorum. Onun dışında şu anda üst sıralarda olan New Orleans Pelicans ve Memphis Grizzlies’ın ise şu anda çok keyif veren ve gelecek vadeden iki takım olmasıyla birlikte playoff’ta en fazla yarı final oynayabileceklerini düşünüyorum. Çünkü genç bir çekirdeğe sahip olan, başarıya aç ama tecrübesiz takımlar. Yine de sezonun bu noktasına kadar yaptıkları işi takdir etmek gerek. Sezona inanılmaz başlayan Utah Jazz’de Markkanen’in All’Star’lık performansına rağmen beklenen düşüş gerçekleşti, yine de onları da kadro potansiyeli/alınan galibiyet açısından tebrik etmek gerekir. Nitekim Portland Trail Blazers’da öyle. Son 18 senedir playoff yapamayan ve NBA tarihinin en başarısız takımı olarak gözüken Sacramento Kings ise sonunda güzel bir çekirdek yakaladı ve an itibarıyla 5. sıradalar. Timberwolves ise hayal kırıklığı olmaya devam ediyor. Doğu Konferansı ise ilk 4 sıra ve sonrası olmak üzere ikiye ayrılıyor. Ancak 11. sıraya kadar her takımın kendi standartında çok kaliteli olduğunu söylemekte fayda var. Celtics, Bucks, Cavaliers inanılmaz güzel bir basketbol ortaya koyuyorlar ve şüphesiz bu yazıda en çok yer ayrılması gereken takım ise Brooklyn Nets. Sezonun ilk 10 maçında çok sorunlu gözüken ve bunun sonucunda Steve Nash ile yollarını ayırıp asistan koç Jacques Vaughn’ı göreve getiren Nets son 1.5 ayın en iyi takımı. Yeni koçla birlikte bir anda rol tanımlarını oturtan, savunmada özellikle de Nic Claxton’ın inanılmaz bir gelişim göstermesi, Ben Simmons’ın kimliğini bulması ve ligin en iyi bitiricilerinden ikisi olan Kevin Durant ve Kyrie Irving’in tamamen saha içine odaklanıp muhteşem oynaması ve ek olarak da Royce O’Neall, Seth Curry gibi rol oyuncularının verimliliğiyle Nets 3. sıraya kadar yükseldi hatta son 20 maçın 18’ini kazanarak acayip de bir istatistik yakaladılar. Süperstarları olmasına rağmen geçtiğimiz sezonlarda hayal kırıklığı yaşatan Nets’in en beklenmedik zamanda potansiyelini bulduğu ve ciddi anlamda bir şampiyonluk adayına dönüştüğünü söylemek doğru olur. Brooklyn Nets eğer sezon içerisinde yaşadığı bu değişimi olumlu anlamda sürdürüp başarıya ulaşırsa NBA tarihinin en özel olaylarından biri olur. Onun dışındaki takımları kısaca değerlendirmek gerekirse, Philadelphia 76ers kendi standartlarında devam ediyor ve James Harden geçen sezona göre çok daha iyi durumda. Indiana Pacers ise kendi içinde bir sürprize imza atarak, drafta yatması beklenen takım konumundan playoff takımına evrildi, bunda All Star seçilmesi beklenen Tyrese Haliburton’ın da payı büyük. New York Knicks de gayet keyif veren ve rekabetçi bir takım. Jalen Brunson bekleneni şu ana kadar verdi. Miami Heat, Chicago Bulls, Atlanta Hawks gibi takımlar ise beklenenin altında devam ediyor ancak gayet kaliteli takımlar ve her an sezon içinde herhangi bir anda ritim arttırarak yukarılara çıkabilirler. Tüm okuyucularıma teşekkür ederim, sağlıklı ve mutlu kalın.
Abonelik
0 Yorumlar