Bir insanın yaşamı boyunca isteyeceği şeyleri, sayılarla sınırlandırmak mümkün değildir. Zihinlerimiz ”hep istemek ve hiç doymamak” üzerine kodlanmıştır. Yaşımız, cinsiyetimiz, yaşadığımız yer yahut içinde bulunduğumuz zaman önemli değildir. Nihayetinde her birimiz yığınla şey isteriz. Peki, her zaman her istediğimizi alabilir miyiz? Bu mümkün müdür? Daima elde edebilir miyiz?
Tüm bu soruların cevabı çok açık ve nettir aslında. İnsan dediğimiz komplike canlının, her şeye ulaşma imkanı yoktur. Hiçbir zaman da olmamıştır. Oldukça net bir durum, değil mi? Bazen olmaz ve o kadardır. Bir şeyi istersiniz ancak elde edemezsiniz. Hayatın akışı, tüm olasılıklara gebedir. Önemli olan kabullenmeyi bilmektir.
Bazense birini isteriz. Hatta kimi zaman çok isteriz ama karşı taraftan karşılık alamayız. Siz tüm benliğinizle istiyor olsanız da istenmezsiniz. İşte, durmanız ve geri çekilmeniz gereken yer tam da orasıdır. İstenmiyor olmak ilk etapta üzücü olsa bile öz saygısı olan birinin kolayca kabullenebileceği bir durumdur.
Peki, öz saygısı olmayan kişi ne yapar? İstenmemeyi sindiremez, hırçınlaşır. Kadın ya da erkek, hiç fark etmez. Kendisine saygısı olmayan insan, istenmese bile yapışkanlık etmeyi bırakmaz ve olayı taciz boyutuna getirmekten de hiç çekinmez. Israrla rahatsız eder, yaptığı şeyinse en doğal hakkı olduğunu zanneder. Hatta bu takıntı, karşı tarafa zarar verme eğilimine dönüşebilir. Bize uzak, şahit olmadığımız şeyler değil tüm bunlar. Kim bilir, bugüne dek kaç insan sırf reddettiği için zarar gördü? Ülkemizde özellikle kadınların mağdur olduğu bu konuda niçin yapıcı bir adım atılmıyor, anlayamıyorum. Tedavi edilmesi mecburiyete dönüşmüş bu hastalıklı insanların öylece elini kolunu sallayarak sokaklarda gezebiliyor olması çok korkunç. Çok.
Kokuşmuş zihinleriyle etrafa salyalarını akıtarak saldıracak yer arar bazısı da. Sırf istenmedi diye karşısındakinin hayatına zehrini salmaya çalışır. Hem de hiç çekinmeden yapar bunu. Mümkün olan her yerden engellenmesine rağmen hiçbir şey önünü kesemez ve şeytanlık yapmaya devam eder. Oysa karşı tarafın tek istediği, bu takıntılı kişiden kurtulmak ve hayatına devam etmektir. Fakat kendisini yetiştirememiş akılsızlar yüzünden bu pek mümkün değildir. Caydırıcı cezalar yahut etkili tedaviler uygulanmadığı sürece de maalesef mümkün olmayacaktır.
Bu ve bunun gibi çok fazla örnek verilebilir. Yapılması gereken şeyse dile kolay ancak pratikte zordur. Bir şekilde önleri kesilmelidir. Bu konuda, yetkisi olan kişiler tarafından bir adım atılmadığı sürece her gün sayısız insan, hastalıklı kişiler tarafından psikolojik ya da fiziksel hasar almaya devam edecektir. Kimisi taciz edilecek, kimisi tehdit edilecek, kimisinin hayatı çalınacaktır.
Sizce de tüm bunlara ”dur” deme zamanımız gelmedi mi? Bence geldi de geçiyor. Geç kalıyoruz. Siz bu satırları okurken bile birileri sırf ”istemediği” için rahatsız ediliyor. Birileri sırf ”reddettiği” için öldürülüyor. Çok geç kalıyoruz. Bir şeyler yapılmalı. Aksi takdirde, bugüne dek geç kaldığımız için kaybettiğimiz kadar yine kaybedeceğiz. Kaybettik, kaybediyoruz ama gelecek için bir şeyler yapılabilir. Daha fazla yitirmeden…
Aranızda taciz edilen yahut tehdit edilen ve bununla başa çıkmakta zorlanan varsa bana ulaşabilir. Yalnız başınıza savaşmak zorunda değilsiniz. Tüm kalbimle yanınızda durur, destekçiniz olurum.
”sana boynumuzu eğeriz sanma
hakkımızı gelir alırız zorla”