“Kışkırtılmaya müsait duygular arasında fitili en kısa olanı isyandır. Çünkü rahatça galeyana gelir insanoğlu. Yalan boyasıyla hakikati hızlıca boyarsın. Kazıması kolaydır da kimse yeltenmez kazımaya. Aslı olmayan provokatif paylaşımlar da zihinlere yerleşip insanları hedefe düşman eder. Bu yüzden işimiz iyice basitleşiyordu. Medya üzerinden dayanağı olmayan ‘Şu tarihte şöyle yaptılar, şimdi de böyle diyorlar’ tarzında haberler yaymaya başladık. Kimse de gidip geçmiş tarihe bakmadı. Bakanlar da seslerini duyuramadı. Biz durmadık yalan yazmaya. Çünkü yalan yolu basittir. Bir şeye yalan dersin biter ama doğruya inanmak öyle mi? Doğruluğunu iddia ettiğin şeyleri getirip göstereceksin. Diyeceksin ki, bak böyle dedim bu da bu sözümün kanıtı. Uğraş anam. Gerçekten öyle. Oturduğun yerden hedefindeki kişinin itibarını sarsabilirsin. Düşünsene şu an birisi sana iftira atsa uğraş dur haklı olduğunu ispatlamak için. İftira atan adam ise işini görür, sonrasında seni hatırlamaz bile. İşimiz buydu bizim: İftira atmak. Bunu sistemli hâle getirip bir sayfa olarak paylaşıyorduk. Takipçilerimizin çoğunluğu gençlerden oluşuyordu. Yönlendirilmeye yatkın kişiler, gençler. Nerede bir havuz var söyleyin atlarım, bir uçurum olsa da öncü olmak adına bıraksam kendimi boşluğa, diyorlar. Gençler salaktır genelde. Göremez perde ardındaki gerçekleri. Güneş gibi parlar hakikat ama perde engeller onu. Zihni, perdesi çekilmiş bir oda gibi karanlıktır artık. Perde oluyoruz biz. Aslında onlar bize haksız yere suç atıyor. Biz işimizi yaptık, gençler bizi kullanmayı tercih etti. Korkmayın güneşten, değil mi? Ne zararı var güneşin. Ne güzel o da işini yapıyor. Hatta o gerçekleri söylüyor ama yok. Nefis der Anadolu insanı. Nefsin hoşuna giden şeyler kısa yoldur. Zahmete sokmaz insanı. Hiçbir şey yapmasan nefsin dediği olur. Ben hiçbir şey yapmadım ki, dersin ama yapman gerekenler varsa hiçbir şey yapmamak seni ayıplı yapar. Gençler de salak olduğu için zahmete girmek istemez. Biz de nefsin hoşuna giden şeyler yapıyoruz, yaptırıyoruz. Sonra tabii kalkıp perdeyi çeker. Biz de biriktirdik yalanı, iftirayı. Sonra yangında fail zor bulunur, diye sıktık. Gençler artık fitili kısa olan isyana atlamıştı. Açıkçası biz de bu kadarını beklemiyorduk. Bir şehrin yarısını yakmak ne demek? Açık söyleyeyim bu kadar olacağını bilsem daha fazla zayiat için bir süre daha bekler, gençleri daha da doldururdum. Öyle işte efendi. Ben böyle girdim bu dama. Aslen sen nasıl duymadın bu olayları bilmiyorum. Televizyonlar, haber kanalları yarış içindeydi bu haber için.”
“Ben gördüm bu haberi de onlar da haysiyetsiz ki. Perdeye perde çekiyorlar. Ben yanlış işin doğrusunu merak ettim de sordum sana. Gördün mü bak? Perdeye terzi gözüyle baktık. Kötü mü oldu? Yalan haberden arındık. Gençler gibi salak olmadık.”