Bir pencerem bile yok. Ahşap sandalyemde rahatsızca bir o yana bir bu yana kayarken seyredeceğim bir pencerem yok odamda. Her şeyim var; kitaplığım dolu, dolabım dolu, duvarlarım dolu… Ama bir pencerem yok. Ağır perdeyi bir kenara çekip duvardaki kişileri savuracak rüzgârı, içimi ısıtacak güneşi içeri alacağım küçücük dahi olsa bir pencerem yok. Bakamıyorum gökyüzüne, dört duvarda bir açıklık yok.
Bir pencerem olsa keşke saatlerce otursam önünde. Bulutlara, kuşlara, insanlara baksam. Manzarası olmasa da olur, kuru toprağa baksın isterse, yeter ki bir duvarımda bir pencerem olsun. Temiz, soğuk bir rüzgâr esse… Hiç almamış gibi nefes alsam, başıma ağrılar girse. Çerçeveler titrese rüzgârdan, hoş bir melodi duysam.
Melodi duysam doğadan, bana şarkı söylese kuşlar… Kafamdakiler sussa bi’ anlığına.
Pencerem olsa küçük bir tane, yatağımı yanına çeksem. Sırf seyretmek için diğerlerini. Diğer yaşamları görsem, kıskansam, sinirlensem ve imrensem.
Hapishanede, penceresiz bir hücredeyim. Kıskanıyorum özgürlüğü. Özeniyorum hür olanlara. Sinirleniyorum sonra, neden benim bu hücredeki mahkum diye. Soruyorum boşluğa, nerede benim avukatım? Hakkımı savunacak biri yok mu? Neydi benim suçum? Penceremi neden aldınız? Bana pencere verebilecek kimse yok mu? Penceremi istiyorum ben. Penceremi verin bana. Bir pencereyi hak etmiyor muyum ben? Özgürlüğümü atın çöpe, hayır gelmez ondan… Bana penceremi verin. Pencerem… Canım pencerem. Küçük pencerem, camsız pencerem.
Pencere hasreti çeker mi insan? Yalvarır mı pencere diye? Âşık olur mu pencereye her şeyden daha fazla? Ben oldum işte. Pencereye âşık düşürdü mahkumluğum. Pencere istiyorum yalnızca, pencere.
Küçük bir pencere istiyorum. Güneşi görmek, havayı koklamak istiyorum. İnsan değil, kuş sesleri istiyorum kafamın içinde. Sıkılıyorum, bunalıyorum, kafayı yiyorum dört duvar içinde. Yalnız kalmak istiyorum, penceremle yalnız kalmak istiyorum.
Kendi gözlerimle, kendi penceremden bakmak istiyorum yalnızca. Kendi manzaram olsun, kendi rüzgarım olsun. Penceremin kırıkları olsun, kendi kırıklarım olsun. Geceleri soğuk rüzgarlar sızsın penceremin kenarlarından. Yorganımı yüzüme kadar çekeyim, sıcak nefesim yüzüme çarpsın. Kendi penceremin olduğu aklıma gelsin, yarı uykulu mutlu olayım istiyorum.
Umutsuz bir mahkumum işte. Pencere adı altında sahte özgürlüğümü istiyorum. Süslü ama boş laflar ediyorum, sırf pencerem yok diye. Yüzsüzüm kimine göre, kimiyse değer bilmez der bana. Pencere istiyorum diye suçluyorsunuz beni. Haksızlık ediyorsunuz bana. Sizden özgürlüğümü istemiyorum ki, pencere verin bana diyorum, özgürmüş gibi davranırım diyorum. Dert olmam başınıza eğer pencere verirseniz bana.
Cahil sanmayın beni, pek akıllıyım. Pek zeki biriyim ben. Bu yüzden hastayım. Bildiğim şeyler yüzünden hastayım. Bu yüzden göremiyorsunuz suratımda tebessüm. Mutsuzum ben. Bildiklerim yüzünden mutsuzum. Pencere vermeyeceksiniz bana, biliyorum. Ne özgür iradem var ne özgürlüğüm. Bu yüzden mutsuzum. Ahmakça pencere istediğim için mutsuzum. Mutluluğu ve özgürlüğü pencereye bağladığım için mutsuzum.
Bırakın kandırayım kendimi, siz bana penceremi verin. Yeter ki pencerem olsun benim. Durmadan seyreder, sahte mutluluğumla kendimi kandırırım. Bir pencereyi çok görmezsiniz umarım.