Yeni keşfettiğin ve çok hoşuna giden bir müzik oldu mu hiç? Çoğumuzun olmuştur herhalde. O kadar güzel bir müziktir ki, her gün sık sık açmış, hatta döngüye alıp arka arkaya dinlemişsindir. Sonrasında ise sana eskisi kadar zevk vermediğini düşündüğün için dinlemeyi bırakmışsındır. Eğer yakın zamanda keşfetmediysen, o müziklerin isimlerini kolay kolay hatırlamayacağını söyleyebilirim. Ne oldu peki? Ulan(!) bu müzik ne kadar güzelmiş, tam benlik dedikten sadece birkaç gün, belki bir hafta sonra neden o müziği ilk dinlediğindeki kadar sevmiyorsun? Neden şimdi arkadaşın açınca “kapat o müziği, dinlemekten bıktım!” diyorsun? Buna cevap vermeden önce, bir de diğer taraftan bakalım. Mesela dostlarının olduğu sıcak bir masada, hiçbir zaman dinlenmesi unutulmayan müzikler de olmuştur. Peki onları bu kadar değerli kılan ne ki?
Özel olmak. ”Her şeyin bir yeri ve zamanı vardır.” derler. Müzik örneğinde bahsettiğimiz gibi, birden hayatımıza giren ve merkeze yerleşen şeyler genelde kısa zamanda etkisini kaybediyor. Zannımca bunu sadece müzikler için değil, her şey için söyleyebiliriz. İnsanlar, duygular, düşünceler, sözler ve daha fazlası… Seni seviyorum, iyi ki varsın, aşkım, canım gibi karşımızdaki insana değerli olduğunu kelimelerle ifade ettiğimiz sözcüklerin ele düştüğü bir zamandayız sonuçta. Neden bu kadar sık kullanmak zorundayız ki? Yani demem o ki, çok sevdiğin bir şeyi sürekli yaparsan, o bir süre sonra senin için özel olmaktan çıkar.
Hayal Edelim
Beynimizle küçük bir dünya oluşturalım. İçerisinde küçük bir insancık olsun. Oraya yerleştirdiğimizde orta yaşlarına çoktan gelmiş, önceki hayatında edindiği tecrübelerin hepsini unutmuş olsun. Yaşamak için kendisinde olan içgüdüleri kullanarak kendisine bir barınak yapmış. Dünyanın onu koyduğumuz köşesinin hemen yanından geçen bir nehirden su ihtiyacını karşılıyor.Tek başına hayatta kalmaya çalışarak günlerini geçiriyor.
Yalnız, ama henüz, delirecek kadar değil. Birkaç ay sonra her gün tekrarlamak üzere, kurduğu barınağa o orada değilken çok seveceği bir akşam yemeği bırakalım. Her gün akşam yemeği o yemek olsun. İlk bıraktığımız günde kafası biraz karışık olacak tabi ki. Ama yedikten sonra çok mutlu olacaktır ve tekrar göndermemizi içten bir şekilde isteyecektir. İkinci akşam, üçüncü akşam çok mutlu. 1 ay kadar sonra ise akşam yemeği onun için bir rutin olmuş, kimin gönderdiği hala kafasını karıştırsa da, ilk günler kadar aklını kurcalayan bir şey olmaktan çıkar. 1. yılında ise artık kimin gönderdiği bile umurunda olmayacaktır. O akşam yemeği karnını doyurmasını sağlamasından daha fazla bir şey değildir. Ona sadece 1 gün yemek vermiş olsaydık, o günü küçük dünyasındaki en güzel gün olarak hatırlayacaktı. 1 gün değil, 1 yıl boyunca ona iyilik yaptığımızda ve sonrasında bıraktığımızda büyük ihtimalle küfür yerdik. O insana 1 gün yemek verdiğinizde mutlu olacaktır, ama sürekli bunu yaparsanız bu onun için bir anlam ifade etmemeye başlayacaktır. Ben sevdiğim birisine onun için özel olan bir şey yaptığımda mutlu olur, ama ne kadar sık olursa o kadar rutinleşir.
Senin için özel müzikler, sözcükler, insanlar olsun. Çok sevdiğin bir müzik mi var? Sadece gerçekten istediğin zamanlarda aç ki, sonrasında sıkılma. Çok sevdiğiniz bir insan mı var, onu çok sıkma ki senden kaçmasın. İlişkilerine hızlı başlama ki hızlı bitmesin. Bırakalım da tadında kalsın, ne dersin?
Özel olan her şeyin özel kalması dileğiyle..