Özel Görelilik ve Genel Görelilik kuramlarını anlayabilmek için en başta ortaya çıkış noktalarını anlamamız gerekmektedir. Newton Mekaniği diye adlandırılan Newton hareket yasaları 17. yüzyılda ortaya konduktan sonra 18, 19 ve 20. yüzyıl teknolojilerinin dayanağı olmuştur. Newton Mekaniği bilimde atılan en büyük adımlardan biri olmakla beraber hızı ışık hızına yaklaşan cisimlerin hareketlerini incelemede eksik kalmıştır. Görelilik Kuramı, Newton Mekaniği’nin incelemede eksik kaldığı ışık hızına yaklaşan cisimlerin hareketlerini incelemedeki eksikliği gidermiştir.
Albert Einstein 1905 yılında Özel Görelilik Kuramı ve 1915 yılında Genel Görelilik Kuramı ile modern fiziğin temellerini atmıştır. Özel ve Genel Görelilik Kuramlarını anlayabilmek için aralarındaki farkları anlamak gerekmektedir. İkisi arasındaki fark ise eylemli (ivmeli) ve eylemsiz (ivmesiz) konuşlanma sistemleri üzerinden ortaya konmuş olmalarıdır.
Eylemsiz Konuşlanma Sistemi
Eylemsiz Konuşlanma Sistemi’ni ivmesiz bir koordinat sistemi olarak ifade edebiliriz. Dolayısıyla eylemsiz koordinat sistemi bir yere göre ya sabittir ya da düzgün doğrusal bir şekilde hareket etmektedir. Bir gezegen veya yıldız üzerinden açıklamak gerekirse bu sisteme göre gezegen veya yıldızlar sabit olmalı ya da doğrusal ve değişmeyen bir şekilde hareket etmelidir. Doğrusal hareketliliği, yıldız ve gezegenin hareket hızının azalıp artmaması yani sabit kalması şeklinde ifade edebiliriz.
Eylemli Konuşlanma Sistemi
Eylemsiz sistemlere göre bir ivmeye sahip olan sistemlere Eylemli Konuşlanma Sistemleri diyebiliriz. Yani içinde eylemsizlik yasası geçerli olmayan konuşlanma sistemleri eylemli konuşlanma sistemleridir.
Özel Görelilik Kuramı
Görelilik Kuramı, hızı ışık hızına yaklaşan cisimleri inceler ve Newton Mekaniği’nin eksik kalan bu yönünü giderir. Özel Görelilik Kuramı, sadece eylemsiz konuşlanma sistemlerinde uygulanabilirliğe sahiptir.
Genel Görelilik Kuramı
Genel Görelilik Kuramı eylemli konuşlanma sistemlerinde de uygulanabilir. Albert Einstein Genel Görelilik Kuramı içinde anlattığı kütle çekim teorisi ile kütle çekimi diye bir şeyin olmadığını da ifade etmiştir. Ona göre uzay-zaman doludur. Büyük kütleli cisimler ise uzayda bükülmeler yaratır. Bu durum gergin bir çarşafın üzerine konan demir bir topun çarşafı kendine çekmesi ve çarşafı büzmesi gibi düşünülebilir. Bu kuramdan yola çıkarak kütlelerin ışığı da büktüğü teorisini ortaya atmış olan Albert Einstein’ın bu teorisi sonraki yıllarda ispatlanmıştır.