Ağaçlar ne kadar da büyümüş. Acaba bunları -eski zamanın fidanlarını- diken kişiler şu an yaşıyor mu? Büyüme işlemi nasıl oluyor? Bir şeyi göz kırpmadan izlesek büyüdüğüne şahit olur muyuz? Yoksa fasılalar mı olmalı büyüdüğüne şahit olmak için? Şu arabalar da ne kadar hızlı böyle! Nasıl üretiliyor acaba? İlk araç nasıl üretildi?
Olmuyordu, farklı şeyleri incelesem de onları düşünsem de ayakta dimdik duran asıl mevzuyu yıkamıyorlardı. Beynimin köşesine kurulmuş, istifini bozmadan bekliyordu. Tartışmıştık eşimle, dört yıllık evliliğimizin en büyük tartışmasıydı bu. Ne yapmamız gerektiğini ikimiz de bilmiyorduk. Konuşarak çözüme ulaşmamız gerektiği aşikârdı lakin çözüm olarak ne yapacağımız konunun absürtlüğü sebebiyle bilinemiyordu. Ben de virgül koyup dışarı çıkma kararı aldım. Sanırım bir saattir aynı yolda dümdüz yürüyordum. Dönmem gerektiğini düşündüm. Hem bana hem eşime hem de evimize sakinlik çoktan hâkim olmuştu. Arkamı dönüp yürümeye başladım. Ayaklarımın uzun süredir ağrıdığını ancak fark ediyordum. Eve kadar yürümem ciddi derecede zordu. Otostop çekmeliyim diye düşündüm. Araçların geldiği tarafa döndüm tekrar. Elimi kaldırdım ve otostop işareti yapıp beklemeye başladım.
Araçlar, durmak bir yana yavaşlamaya bile tenezzül etmiyorlardı. Onları beklerken vücudumu kilitlemiştim. Aynı pozisyonda bekliyordum. Beynimi kilitlemeye, düşüncelerimi durdurmaya, kafa dinlemeye çalışsam da asla başarılı olamıyordum. Beynim durmadan çalışan bir fabrikaydı. Düşünme eylemi durdurulamazdı sanırım. Neyi düşündüğümü düşündüğümde bile beynimden düşünceler geçiyordu. Paradoksların en karışığı denilen noktadaydı bu sırada insan.
Gözümü alan ışıkla vücudumun kontrolünü elime almıştım. Bir araç yavaşlayarak sağ kaldırıma yanaştı. Az ileride durdu. Cam tarafına gittiğimde camı açmış şekilde beni beklediğini anladım. İyi geceler abi, dedim. “İyi geceler, ne tarafa?” diye karşılık verdi. Evimin olduğu mahalleyi söyledim. Atla, dedi.
Tartışmamızı anlattım, belki çözüm bulabiliriz diye. Dinledi sabırla. Hayret ettim ayrıca. Gecenin bu vaktinde derdini anlatan bir kişiyi dinliyor olması farklı gelmişti bana. Zamanımız nasıl öğrettiyse artık. İnsan hiç mi, hocam kafa açma, demez ya? “Abi ben bilmem belki aranızda başka şeyler vardır, ayrıntıları bilmeden hüküm vermek istemem.” dedi. Ne güzel dedin be abi. Eyvallah. Artık zamanla halledeceğiz, diye karşılık verdim. Gerçekten de bu tavrı çok hoştu. Sakin yaklaşmalı ve aceleyle karar vermemeliydik karşımıza çıkan durumlarda.
Abi burada ineyim ben, diyerek uyardım. Tamamdır, diyerek ışıklarda durdu. İndim araçtan. Teşekkür etmek için arkamı dönüp cama yöneldim. Eyvallah abi, sağ olasın, dedim. Ne demek, 88 TL abi senin ücretin, dedi. Ne? Nasıl? Otostop ne zamandır ücretli, dedim. Ne otostopu abi ben taksi şoförüyüm. Sen de müşteri oluyorsun hâliyle. Burada da taksimetre var. Zorluk çıkartma lütfen. Arkadaş nasıl olur bu? Nasıl bir dalgınlığa kurban gittik böyle? Tamamdır abi evim hemen şurası. Benim yanımda hiçbir şey yok. Beklersen getireyim ücreti. Hatta gel beraber çıkalım istersen. Güvenmem dersen. Bekliyorum abi, eyvallah, diyerek arabanın motorunu kapattı.
Aklıma şaşar oldum. Vücudumu kilitledim diye gözümün gördüğünü algılayamaz olacağımı hiç düşünmezdim.