“Her insan oyuncu olarak doğar. Kimileri oynamayı bırakıp büyür, kimileri oynamaya ve çocuk kalmaya devam ederek devleşir.”
Nevra Serezli
Nevra Serezli, 9 Ağustos 1944 yılında Ankara’da doğdu. Annesi Ulya (Hülya) Şirvan, ticaret lisesi mezunudur. Babası Mehmet Abdulkadir Süreyya Şirvan’dır. Şirvanlı, Boğaziçi’ni ve Fransız Sorbonne Üniversitelerini bitirmiş ticaretle uğraşan biridir. Babasının entelektüelliğini ve maddi-manevi bakış açısını; annesinin ise temiz kalpliliğini, pozitif bakmasını örnek almıştır. Kendisinden 6 yaş küçük tam zıddı bir kız kardeşi vardır. Kendisi İngilizce öğretmenidir. Nevra Serezli birbirlerini “Zıt Kutuplar” olarak adlandırsa da çok iyi anlaştıklarını söylemektedir. Doğumunun ardından Ankara’da uzun süre yaşamayıp 1 yaşını doldurmadan Mehmet Bey’in işleri dolayısıyla İstanbul-Bebek’e taşındılar. Zeki Müren’le yakın dönemlerde Bebek İlkokulu’nda okumuştur. İlkokulda katıldığı bir münazarada kelebek rolüyle sahneye çıkar, mandolin eşliğinde “Santa Lucia” söylediği şarkıyla aldığı alkışlar onu çok etkiler ve oyunculuğun büyülüğü dünyasına kapıları hiç kapanmamak üzere açar. İlk zamanlarda balerin olmak istese de daha sonra tiyatroya döner. Fakat tiyatrocu olmasaydı öğretmen olmak veya psikoloji okumak istediğini belirtmiştir.
Liseler için girdiği sınavlardan sadece evine yürüme mesafesinde olan Arnavutköy Kız Lisesi’ni, şimdiki Robert Koleji, kazanır. Çok çalışkan bir öğrenciydi. En büyük korkusu, bir öğretmeni onu derste kaldırıp soru sorarsa soruyu bilemeyip utanmaktı. Bu yüzden çok dikkat eder ve derslerinde eksik bırakmazdı. Coğrafya ve kimyayı çok sevmezdi. Matematiği ise algıladığı zaman severdi. Lisedeyken “My Fair Lady” oyununda yeteneği fark edilir. Liseden mezun olduğu yıl geçerken AFS Intercultural Programs’dan burs kazanıp Amerika’da 1 sene okur. Palo Alto, Kaliforniya’da bir ailenin yanında kalır. Burada modern dans ve tiyatro eğitimleri alır. Hayatının dönüm noktası olduğunu belirttiği bu zamanlarda okulda “Türk bir kız neden modern dans ve tiyatro eğitimi alır?” denilerek tepki çekmiştir.
“Ben sabah çayımı evde içtim.”
30’a yakın Amerikan üniversitesine burslu başvurmuş fakat Texas Üniversitesinden %50 burs almış, diğer üniversitelerden ise hiç burs alamamıştır. Ailesi bu üniversitelerden hiçbirini karşılayamayacağı için Amerika’dan vazgeçip Türkiye’de tiyatro kursları aramaya başlar. Şans eseri bulduğu LCC’nin açtığı bir kursa kayıt olur. Bu kursun ücretini ise sabahları öğlene kadar bu kursta sekreterlik yaparak karşılar. Bu kursun önemini öğretim kadrosu göstermektedir: Haldun Dormen, Yıldız Kenter, Müşfik Kenter, Ayla Algan, Haldun Taner, Melih Cevdet Anday gibi tiyatro efsaneleri öğretmendir. Ders sezonu bittikten sonra Haldun Dormen’den 22 yaşlarında profesyonel rol teklifi alır. Erol Keskin’le birlikte “Cengizhan’ın Bisikleti” adlı oyunda başrolde “Gül Hanım” rolüyle Dormen Tiyatrosu’na 1966 yılında giriş yapar. Hâlâ anlattığı bir komik anısıysa Dormen Tiyatrosu’nda ilk gününde ona teklif edilen çaydan sonra verdiği “Ben sabah çayımı evde içtim, teşekkürler.” cevabının ardından bütün kulisin kahkahalara boğulmuş olması ve Turgut Boralı’nın yıllarca onunla bu konu hakkında yıllarca dalga geçmesidir.
İlk zamanlarda her gece babası, Bebek’ten tramvay ve otobüsle gelip ses tiyatrosunun kulisinde Nevra Serezli’nin oyunun bitmesini bekler ve bitmesinin ardından el ele yürüyerek Bebek dolmuşuna bitip eve dönerlermiş. Tam bir oyun boyunca bu durum devam etmiştir.
“İyi Oyunlar”
Gelecekte evleneceği Metin Serezli ile “Cengizhan’ın Bisikleti” oyununun kulisinde karşılaşırlar. Metin Bey’in “İyi oyunlar.” demesiyle de ilk kez diyalog kurarlar. İlk o zaman kalbi pır pır eden Nevra Serezli o zamanlar Metin Serezli’ye duyduğu hayranlığını hâlâ anlatmaktadır. Bu buluşmadan sonra uzun süre Metin Serezli’nin yaşadığı hastalıktan dolayı eve kapanmasıyla görüşemezler. Komedi ustası Nisa Serezli, Metin Serezli’nin eski eşi olmasına rağmen Nevra Serezli’ye tiyatroya başlangıç yıllarında hep yardım etmiş ve nerelerde durması gerektiği gibi konularda hep destek olmuştur.
1967 yılında Ankara Sanat Tiyatro’sunda “Durdurun Dünyayı İnecek Var” adlı oyunda oynadı, İngiltere ve İtalya’da tiyatro festivallerine katıldı.
Haldun Dormen’den aldığı ilk maaşla Beyoğlu’nda büyük bir mağazadan gidip gelirken gördüğü ve çok istediği, şimdi bile çizerek tarif edebileceği bir etek alır. Şu günlerde bile o eteği hep severek anlatır.
İlk defa Metin Serezli’yle tam anlamıyla “Aşk” adlı oyunun provalarında birbirlerinden karşılıklı hoşlanmaya başlamışlardır. Bu oyunda Nevra Serezli’nin 40 yaşlarında olgun bir kadına hayat vermesi gerekmiştir fakat daha genç olan Nevra’nın bu rolün altından kalkamayacağı söylenince Murat Serezli, ne “hikmetse” bu oyunda rolü alırsa rol arkadaşı olacak Nevra’nın, bu rolü almasında ısrarcı olmuştur. Evlendikleri zaman Metin Bey “Seninle oynamak istemiştim.” diyerek o zamanlardan beri ondan hoşlandığını itiraf etmiştir. Tanınmış sanatçılar yetiştirmiş Şakir Paşa ailesinin bir ferdi olan sanatçı Şirin Devrim’in, kitabında “Metin ile Nevra’yı ben tanıştırdım, ben birbirlerine âşık ettim, ben evlendirdim.” yazmasından da anladığımız üzere neredeyse yarım asır süren bu evliliğe vesile olan kişilerden biri de Şirin Devrim’dir.
Bir Avrupa turnesinde yolculuk sırasında bir tünele girmişlerdir. Uçak korkusu, karanlık korkusu olduğu gibi klostrofobisi (Şu yaşında bile bu nedenle asansöre binememektedir.) de olan Nevra Serezli bu sırada fenalık geçirir. Haldun Dormen, tünelin çıkışında otobüsü hemen yeşillik bir alana çeker ardından da Erol Günaydın, Nevra Serezli’ye bir tokat atarak kendine gelmesini sağlanıştır. Fakat nasıl olduysa bu tokat, günümüzde Nisa Serezli attı sanılıp “Eski kocasının sevgilisine mesaj mı?” diye sorulmuştur. İşin komik yanı ise Erol Günaydın’ın da klostrofobisi olmasına rağmen Nevra Serezli’den korkmuş ve kendi korkusunu unutarak Nevra Hanım’a yardım etmeye çalışmıştır.
“Tam bana göre bir damat.”
Nevra Serezli’nin de dediği gibi “Nev ile Met” aralarında 10 yaş olmasına rağmen tanıştıklarından 2 yıl sonra 7 Mart 1968’de evlenirler. O zamanlar maddi imkânları sınırlı olan Metin Serezli, Nevra Hanım’ı istemeye bir kırmızı gül ve bir adet gofretle gelir. Nevra Hanım’ın babası Mehmet Bey ise bu duruma “Tam bana göre bir damat.” diyerek karşılık vermiştir. Düğün salonu olarak da Dormen Tiyatrosu kullanılmıştır. Nikah şekerlerini evde kendileri yapmışlar. Ünlü oyuncular konukları karşılamış, Altan Erbulak ve Ekrem Bora fotoğrafları çekmiştir. Nikah şahidi de Haldun Dormen olmuştur. Nevra Serezli 24 yaşındayken ilk oğlu günümüzde “Savaşçı” dizisiyle bilinen Murat Serezli’yi dünyaya getirmiştir. Nevra Hanım 29 yaşındayken de oğlu Selim Serezli’yi dünyaya getirdi.
“Metin hep dediği olur zannederdi ama hep benim istediğim olurdu.”
1971’de Metin Serezli ve Altan Erbulak Dormen Tiyatrosu’ndan ayrılıp kendi tiyatrolarını kurmaya karar verirler. Hiç maceracı olmayan, kendi deyimiyle “memur kafasında” olan Nevra Serezli’ye bu fikir yatmasa da eşinin peşinden o da Dormen’den ayrılır. Ve Çevre Tiyatro’sunun oyuncusu olur. Burada “Yüzsüz Zühtü” oyununu 2 yıl dolu salonlara oynarlar. “Deli Deli Tepeli”, “Utanmıyorum, Üşüyorum”, “Elemterefiş” gibi birçok oyunu 8 yıl çevre tiyatrosunda sahneledikten olduktan sonra, o dönem ağır terör yılları olduğundan ve oyun sırasında karşılarındaki kafede silahlar patlayınca tiyatroyu kapatmaya karar verirler. Nevra Serezli, Dormen Tiyatrosu’na geri döner. Ve hızla yükselmeye başlar. 1981’den 1986’ya kadar “Hisseli Harikalar Kumpanyası”nda oynar. Zeki Alasya ve Metin Akpınar’ın teklifiyle Deve Kuşu Kabare’ye geçer. 1990’a kadar “Deliler”, “Aşk Olsun”, “Geceler”de devleşir. 1990 yılında Dormen Tiyatrosu’nda “Yolun Yarısı” müzikallerinde oynadı. Kitlesel şöhreti yakalayınca reklamlarda da oynamaya başlar. O zamanların en büyük reklam verenlerinden “Alo”nun yüzü olarak televizyonda izlenmeye başlar. TRT’nin verdiği yılın en iyi reklam yüzü ödülünü alır. 1990 yılından sonra “Tiyatro İstanbul” topluluğuna katıldı.
“Bence oyunculuk eşittir mutluluk.”
“Çılgın Sonbahar” oyunundaki rolü ile Avni Dilligil En Başarılı Kadın Oyuncu Ödülü ve Ankara Sanat Kurumu En İyi Kadın Oyuncu Ödülü kazanır. “Şahane Züğürtler” adlı oyundaki Grand Düşes Tatiana rolünden sonra Tiyatro İstanbul ekibine katılarak “Çetin Ceviz” oyununda oynadı. 1992 yılında “Bir Tutkunun Yüzyılı” adlı oyunu oynadıktan sonra neredeyse 30 yıl tiyatroya ara vererek televizyona biraz daha yönelir.
2020 yılında “Ağaçlar Ayakta Ölür” oyunuyla tozlu sahnelere geri döner. Bu 30 yıllık arada, Sonradan Görmeler, Kadınlar Kulübü, Vay Anam Vay, Anne Babamla Evlensene, Sihirli Annem, Mühürlü Güller, Unutulmayanlar, Sevgili Dünürüm, Altın Kızlar, Başrolde Aşk, Salih Kuşu, Bebek İşi, Senin Hikâyen, Diğer Yarım, Gönül İşleri, Git Başımdan, Kocan Kadar Konuş, Kocan Kadar Konuş: Diriliş, Mirasyedi dizi ve filmlerinde birbirinden farklı rollere hayatlar verdi.
Hayatında en severek oynadığı televizyon yapımı “Altın Kızlar” dizisidir. Genç neslin onu tanımasına vesile olan “Sihirli Annem” dizisindeki “Dudu” rolü ona hiç caiz gelmeyen hatta ”Çok fazla tutmaz, kısa sürer.” diye kabul ettiği bir roldür. Dizi 2 sezon; 1. sezon 131, 2. sezon 109 bölüm sürmüştür. Fakat Nevra Serezli 2. sezon 43. bölüme kadar dizide kalmıştır. Bu dizide Metin Serezli’yle birlikte karı-koca olan “Dudu ve Köpek Taci”yi oynamıştırlar. Ayrıca bu dizinin 2. sezonunda oğullu Murat Serezli de rol almıştır. “Taş Devri” çizgi filminde Vilma Çakmaktaşı seslendirdi. Şu an ise Exxen adlı dijital programda “İşte Bu Benim Masalım” dizisinde anneanne rolünde oynamaktadır.
“İyi bir oyuncusun ama bunu oynayamıyorsun.”
“Sanki turnedeymiş gibi geliyor.”
2010’lu yıllar Nevra Hanım için çok zorlu geçer. Metin Serezli’nin, oyun provalarının birinde koltuğun üzerinden atlaması gerekir. Fakat bir türlü atlayamayınca bir sıkıntısı olduğunu düşünüp hastaneye gider. Akciğer kanseri teşhisi konulur. Nevra Hanım bu hastalığı öğrendikten sonra ne kadar hayatı “normal”miş gibi yaşamaya çalışsa da Metin Bey’in gözünden kaçmaz. 10 Mart 2013 tarihinde sahnelerde başlamış, yıllarca sürmüş, iki zıt kutup olan ama birbirine çok âşık iki insanın biri bedenen toprağa girer, diğeri kalben. O hafta Teşvikiye Camisi’ndeki ünlü cenazesi Metin Serezli’ye aittir. Nevra Serezli’nin bu şoku atlatması tam 2 yıl sürmüştür. Hâlâ daha Metin Serezli’den bahsederken yüzünde buruk bir gülümseme oluşur.
Şu an Kavacık’taki evinde yaşasa da Nevra Serezli, yazlarını Bodrum’daki evlerinde geçirmeyi çok sever. Zira o ev Metin Bey’in en sevdiği yerlerden biridir. O evde ne kadar kötü günleri, travmaları da olsa taşlarını bile Metin Bey’in boyadığı o ev Nevra Serezli için de çok değerlidir.
Biz ne kadar kendisinin “burnu kalkıklığından” teklifleri kabul etmiyor sansak da durum aslında tam tersidir. Nevra Serezli çok utangaç biridir. Mesela yıllarca sinema kuyruğuna girmeye kaçınıp Metin Serezli’ye aldırtırmış biletleri. Büyük bir düğün alanına girerken arkaya çekilip Metin Bey’i önden iterek onun önden girmesini sağlarmış. Ne kadar bu durum kendisine ter olsa da Nevra Serezli “Sahnedeki kişi ben değilim.” der. Aslında bu dediği doğrudur. Tiyatroda sahnedeki o kişi Nevra değildir, hiçbir zaman olmadı, olmamalı da. Bu yüzden ustalardan olmuştur. Nevra Serezli her oyunda farklı kişiler olmasaydı hep aynı tarz roller alarak biraz büyüyüp unutulurdu veya Dormen Tiyatrosu’na seçilmeden eriyip giderdi. Konuk olduğu televizyon programları ya izlediği bir program olmalı ya da tanıdığı birinin sunuyor olması gerekli. Yoksa çekingenliğinden gitmekten kaçınır.
Nevra Serezli, bir sürü çocuğa, gence, yetişkine, yaşlıya kısaca her nesle dokunabilmeyi başarmış. Utangaçlığıyla, sevecenliğiyle, samimiyetiyle hayat verdiği rollerle şu zamanlarda eskiye nazaran daha az aktif olsa da şimdiki neslin bile hafızalarında yer edinmeyi başarmış bir yıldızdır. Ömrün uzun olsun Gül Hanım, Peyker Hanım, Yasemin, Süreyya Üstün, Zeynep Hanım, Meral, Suzan, Zakkum, Dudu, Gönül Hanım, Güneş, Leyla, Leman, Kibar Ana, Melek ve daha fazlası…