Sisteme kahrolsun! Öyle acımasız ki her şeyi başarıya ve paraya bağlıyor. Oysa asıl değerli olan doğru bir amaç uğruna heba edilen çabalar değil midir? Şimdi kendime böyle rahat bir kûşe-i uzlet bulmuşken yılların birikimini dökmek istiyorum. Yaşın ve yaşantıların doğru oranda ilerlemediğini söylemek istiyorum. Yüzü anıların ağırlığıyla çökmüş, gözünde geçmişin yaşantılarını yansıtan büyüklerimizin içinde kaybolmuş çocuklukları adına konuşmak istiyorum. Öylesine lanet ediyorum ki buna. Neye? Bilmiyorum! Her şeye lanet ediyorum. ”Her şey” bu yaşadığım karmaşayı dosdoğru anlatmaz belki, yaşadığım çağa lanet ediyorum.
Konuşuyorum işte, sesimi duyanınız var mı? Bu coğrafyada oluşuma, bazen de bu tarihte doğuşuma kızıyorum. Aynı tarihte Avrupa’nın para bolluğuyla kavrulduğu bir yerinde doğsaydım beni şımarık bir çocuk yapacak, Afrika’nın güneşle kavrulduğu bir çölünde doğsaydım bir yudum suya muhtaç bırakacak çağa çok kızıyorum. Aynı yerde bu zamanlar doğsam beni teknoloji manyağı bomboş bir kafa yapacak, yıllar önce doğsam ”Erkek mi yoksa toprak mı?” diye absürtçe soranların arasında toprak yapacak insanlığa bütün nefretimi kusuyorum.
Kafam allak bullak ve bazı şeyleri nasıl ifade ederim bilmiyorum. Hani bazen bir koku gelir burnunuza, çok iyi bilirsiniz ne olduğunu ama bir türlü adı gelmez dilinizin ucuna. Bazen bir melodi duyarsınız, çok derinlerde, gizlediğiniz, sobanın cızırtısıyla süslenmiş bir anınızı gün yüzüne çıkarır, evet bir yerlerde o notaları duymuşsunuzdur. Ama bir türlü resmedemezsiniz o anı. Bazen bir duygu, hani ilk defa aşık olduğunuzda… Ezelden beri tanıdığınız bir dostunuzu kucaklar gibi sarılırsınız ya o duyguya. Ama bir türlü isim veremezsiniz, anlatamazsınız hissettirdiklerini. Öylesine bir boşluktayım. Ne demek istediğimi çok iyi biliyor ama bir o kadar bilmiyorum. Kelimeler kifayetsiz kalıyor kafamın içindekilere. Ya da ben öyle sanıyorum. Ve bu gariptir. Sanki iyi hissettiriyor!
Sabahattin Ali’nin çok sevdiğim kitabı Kürk Mantolu Madonna’da bu demek istediğimi çok güzel ifade eden şu cümleler yer alıyor; “Belki yazacaklarım yaşadığım kadar acı olmaz ve ben biraz ferahlarım. Birçok şeylerin zannettiğimden daha ehemmiyetsiz, basit olduğunu görüp kendi heyecanımdan utanırım. Belki…”