Yaklaşık son 1 yıldır içinde bulunduğumuz karantina sürecinde birçoğumuz izlemediğim film, okumadığım kitap, eleştirmediğim dizi kalmadı demekten bir hâl oldu. Buna dayanarak da sık sık Google amcanın kapısını aşındırdık ve okunması gereken kitaplar, izlenmesi gereken filmler gibi birçok mecrada derdimize çare aradık. Yazdığım bu yazı da aslında bir nebze bile olsa bu söylediğimiz şeylere katkıda bulunabilmeyi amaçlıyorum. Kısa kısa, bilgilendirici ve eleştirici bilgilerle birlikte kitapları hemen aşağıda sizlerle paylaşacağım. Şimdiden iyi okumalar
1. Amok Koşucusu (Stefan Sweig)
Gündelik hayatın rutininden, yorgunluğundan ve yoğunluğundan bir nebze de olsa uzaklaşmak için kitap okumayı tercih edenlerdenim. Bu tercihimi yaparken de genellikle akıcı olan ve okurken yaşamak, hissetmek istediğim kitapları tercih ediyorum. Eğer siz de bu tarife uygun kitaplardan hoşlanıyorsanız doğru yerdesiniz. Bu kitap bu söylediğim şeyleri fazlasıyla karşılıyor. Bu kitabı okumakla kalmayıp kitabın karakteri hâline geliyorsunuz. Ana karakterimiz olan doktorun yaşadıklarını sanki siz yaşıyormuş gibi dehşete kapılıp o bunalımı sayfaları çevirdikçe yaşıyorsunuz.
2. Kürk Mantolu Madonna (Sabahattin Ali)
Gündemde ya da fazlasıyla revaçta olan herhangi bir şeye sıcak bakamamamdan kaynaklı olsa gerek, bu kitaba pek sıcak bakamıyordum açıkçası. Twitter, Instagram gibi sosyal mecralarda, okur bloglarında yanında birkaç otantik nesneyle çekilmiş fotoğraflardan gördüğüm kadarıyla biliyordum bu kitabı. Kitabın adında geçen Madonna ismi ise birçok kişide olduğu gibi bende de sanatçı olan Madonna’yı çağrıştırıyordu ancak baktığım zaman Sabahattin Ali’nin yaşadığı dönemlerde sanatçı olan Madonna’nın ne kendisi ne de adı varmış. Sanatta bir terim olarak İsa’nın annesi Meryem’in resim ve heykel şeklinde betimlenmesine verilen isimmiş. Kitap hakkındaki fikirlerime gelecek olursam kitap karakterlerinin başında bulunan Raif Efendi’de kendimden parçalar bulmam çok da zor olmadı diyebilirim. Ayrıca Raif Efendi’nin ailesi, iş hayatı gibi gündelik yaşamı ele alınırken de kırsal kesimin yaşantıları güzel tahlillerle işlenmiş. Dram konusunda kitaplardan daha ziyade filmleri tercih eden birisi olarak şunu söyleyebilirim ki bu kitabı okurken resmen yönetmen koltuğuna siz oturuyorsunuz. Yer yer tahmin edilmesi zor olmayan sonlar ya da olaylar yaşansa da kitap büyük bir etki bırakıyor. Uzun zamandır bir kitap okurken tüm duygularımın harekete geçtiği nadir kitaplardan birisi oldu.
3. Simyacı (Paulo Coelho)
Okumak için fırsat kolladığım ve yakın tarihte okuduğum bir kitap olur kendileri. Bitirdiğim için kendimi rahatlamış ve evrenin işaretlerini takip etmiş hissediyorum. 🙂 Kişisel gelişim temeline dayandırılan bir kurgu roman eseri diyebileceğim bir kitaptı. Olay örgüsü ve anlatım dili kitabı bir dikişte bitirmenize sebep oluyor. Kitabın karakteriyle çöllerde gezip rüzgârla, güneşle hatta “El” ile konuşuyorsunuz. Tüm bunları yaparken bir yandan da kendi hayatınızı gözden geçirmeden edemiyorsunuz. Ana temasında aradığımız mutluluğa giden yolda karşımıza çıkan engelleri aşmamız gerektiğini, o engelleri aşmak için gerekli olan şeylerin de hâlihazırda kendi içimizde var olduğunu söylüyor. Yani kötü giden şeylerden yakınmaktansa onları düzeltmek için çaba sarf edin. Elbet istediğiniz mutluluğa ulaşacaksınız. Tasavvuf yönü de bulunan bu kitapta gönül gözünün insan gözünden, başka bir deyişle maddi gözden daha iyi gördüğünü anlatıyor. Bu anlattıklarım kitaptan çıkartılabilecek konulardan sadece birkaçı. Aradığımız mutluluk belki de hemen yanı başımızda bizi bekliyordur.