Yaz dönemi NBA’de her zaman heyecanlı ve ilgi çekici geçer. Özellikle finallerden yaklaşık bir hafta sonra kolejden ve Avrupa’dan gelen oyuncuların seçildiği NBA Draft’ı ve daha sonrasında temmuz ayının başında başlayan takas ve serbest oyuncu dönemi basketbolseverlere âdeta sezonun bittiğini unutturacak seviyede bir etki sağlar. Bu yazımda ve gelecek haftaki yazımda şu ana kadar yaz döneminde neler yaşandığını ve ilerleyen haftalarda ne beklememiz gerektiğinden bahsedeceğim. Öncelikle drafttan başlamak gerekirse, doğru seçimi yapan takımlar için bu organizasyon her zaman çok önemli bir olay olmuştur. Son yıllarda başarılı olan çoğu takıma hatta genel olarak NBA tarihinde söz sahibi olan çoğu takıma baktığımızda draft edilen oyuncuların ne derece önem arz ettiğini görüyoruz. Yine de bu konuda belirtmek istediğim asıl nokta ise bilinenin aksine, üst sıralardan seçilen oyuncuların ve ilk 15 sıra seçiminin yani lotarya seçimine bazen gereğinden fazla önem verilmesi. Önemli olan draftta doğru oyuncuyu, takımına en çok uyacak olan parçayı bulabilmek. Örnek vermek gerekirse NBA’de son iki sezonun MVP’si olan Denver Nuggets’ın süperstarı Nikola Jokić 2014 draftında ikinci tur 41. sıradan seçildi. Hatta Jokić’in seçimi anons edildiği sırada ABD’de ulusal yayında bir Taco reklamı yapılmaktaydı ve Jokić’in seçimi ESPN’de sadece bir altyazı olarak geçmişti. Dolayısıyla bir oyuncunun kaçıncı sırada draft edildiğinin o kadar da büyük bir önemi yok ve beklentiyi de buna göre ayarlamak daha doğru olur. Bu seneki draftta ise birinci sırada Duke Üniversitesinin yıldız forveti Paolo Banchero Orlando Magic tarafından seçildi. Özellikle geçen sezon kolej turnuvası March Madness’ta sergilediği performansla dikkatleri üzerine çeken Banchero beklentileri karşılayacak gibi gözüküyor. Draftta belki de en önemli kriter olan bir franchise’ı taşıma ve oranın sembol ismi olma konusunda gerekli olan her özelliğe sahip olması da dikkat çekiyor. Dolayısıyla önümüzdeki sezonlarda onu dikkatle ve keyifle izleyeceğimizden eminim. Zaten Duke gibi önemli bir üniversiteden ve efsane koç Mike Krzyewski gibi bir ismin tedrisatından geçen bir basketbolcunun beklentinin altında kalma ihtimali pek de yok gibi sanki. İkinci ve üçüncü sıradan seçilen oyuncuları da değerlendirmek gerekirse, Oklahoma City Thunder tarafından seçilen uzun ve bir o kadar da zayıf oyuncu Chet Holmgren’in gerçekten de ilginç bir NBA kariyeri olabilir. Eğer biraz daha fiziğini geliştirirse ve kalıplı bir oyuncu hâline gelirse OKC sistemi içinde çok başarılı olacaktır. Hücumda hemen hemen her noktadan iyi şut yüzdesi olan ve savunmada da bir blok tehdidi olan Holmgren, yeniden yapılanma içerisinde olan Oklahoma’nın ana faktörlerinden biri olacaktır. Üçüncü sıradan ise, Houston Rockets Jabari Smith Jr.’ı seçti. Bu seçim aynı zamanda takımın Alperen Şengün’e olan güvenini ve yeni sezonda daha da fazla rol alacağını gösteriyor. Zaten Dallas’a yolladıkları Christian Wood da bunun önemli bir göstergesi, Alperen’e yer açmak için böyle bir hamle yaptılar. Potansiyeli göklerde olan oyuncumuza bu denli güvenilmesi çok sevindirici bir gelişme. Jabari Smith ise özellikle şutuyla dikkat çeken bir oyuncu ve kimileri tarafından aslında draftta bir numarada seçilen oyuncu olarak gösteriliyordu. Dördüncü sırada Sacramento Kings tarafından seçilen Keegan Murray’nin ise yaz liginde MVP seçildiğini belirtmekte fayda var. Yine de Sacramento organizasyonunda olmasından ötürü, ondan fazla beklenti içerisine girmenin doğru olmayacağını düşünüyorum. Birkaç gün önce sona eren NBA’nin her sene draft sonrası Las Vegas’da düzenlediği Yaz Ligi’ni de kısaca belirtmekte fayda var. Yeni draft edilen oyuncuların ve normal rotasyonda az süre verilen ama gelişimi takip edilen oyuncuların şans bulduğu Yaz Ligi’nde bu senenin şampiyonu Portland Trail Blazers oldu. Kimin kazandığının çok da bir önemi yok ama yeniden yapılanma içerisinde olan Portland camiası için elbette güzel bir gelişme olduğunu söyleyebilirim. Finalde ise New York Knicks’i yenmeleri biraz ironik oldu çünkü NBA’de âdeta dalga konusu olan ve önceki yazılarımda da belirttiğim Knicks’in Yaz Ligi’ni bile kazanamaması onlar adına hayal kırıklığı oldu. Yine de takımın genç ve potansiyelli oyuncuları Quentin Grimes ve Jericho Sims gösterdikleri olumlu performansla geleceğe dair umut verdi. Onun dışında da beklentilerin altında kalan veya normale göre fazla umut veren bir oyuncu olmadı. Drafttan devam etmek gerekirse, beşinci sıradan Detroit Pistons tarafından seçilen Jaden Ivey bence draftın Banchero’dan sonraki en iyi oyuncusu konumunda. Özellikle de doğal skorerliğiyle ön plana çıkan Ivey’nin geçtiğimiz sezonun bir numaralı seçimi Cade Cunningham ile sağlam bir ikili oluşturacağından hiç şüphe yok, Detroit’in geleceği şimdilik parlak gözüküyor. Tüm bunlar dışında ilk turda seçilen, Blazers’tan Shaedon Sharpe, Cleveland Cavaliers’dan Ochaj Agbaji, Rockets’ın bir başka potansiyelli genç yıldızı Tari Eason, ekol takım San Antonio Spurs’ün seçimleri Jeremy Sochan, Malaki Branham ve Blake Wesley, Miami Heat’in 27. sıradan seçtiği ve hem ismiyle hem de Sırbistan’daki takımının aynı olmasından dolayı Jokić’e olan benzerliğiyle dikkat çeken gard Nikola Jović bana göre bu draftın en potansiyelli oyuncuları olarak öne çıkıyor. Tüm okuyucularıma teşekkür ediyorum. Sağlıklı, mutlu kalın.
Abonelik
0 Yorumlar