Odamdaydım, tek başıma, karanlıklar içerisinde oturuyordum. Pencereden içeriye giren dolunayın ışığı odamı bir nebze de olsa aydınlatıyordu. Elimdeki telefonu amaçsızca kurcalayıp duruyordum. Nasıldır bilirsiniz, bir Twitter’a, bir Instagram’a, bir YouTube’a girip çıkarsınız. Şanslıysanız belki bir de Whatsapp’a girme şansınız olur. Ben bu kadar şanslı bir insan mıydım? Pek sayılmaz. Bazen ne beklersiniz biliyor musunuz? Haftalarınızı, aylarınızı, yıllarınızı harcadığınız insanların siz onlara yazmadan onların sizin nasıl olduğunuzu sormasını beklersiniz. Hiç düşünmeden, onlar için her şeyi yaptığınız bu insanların en azından ne durumda olduğunuzu merak etmelerini istersiniz. Ben de bunu istiyordum ve elimde telefonla bunu bekliyordum, o mesaj gelecek miydi peki? Hayır, gelmeyecekti çünkü biliyordum, biliyordum ki insan nankör bir varlık. İnsan bir şeyin kıymetini kaybedene kadar asla bilmiyor. İnsan avucunun içinde olan şeye karşı inanılmaz bir nankörlükte yaklaşmayı tercih ediyor. Yine de umudumu kesmemiştim, beklemeye devam ediyordum. Herhangi birisinin bana o gece nasıl olduğumu soracağını biliyordum. Ama bunu içtenlikle sorması gerekiyordu, gerçekten merak ettiği için sormalıydı, “Ya şuna da yazalım, sonra yazmadı diye kırılmasın.” düşüncesiyle yazılmamalıydı o mesaj. İnsanı en üzen şey nedir biliyor musunuz? Basit şeylerle mutlu olabilmesidir çünkü o basit şeylerin de gelmediğini anlayınca insan bambaşka üzülmek zorunda kalıyor. Çok basit şey değil mi? “Nasılsın?” sadece bu kadar ama gelmeyeceğini biliyordum ve ne oldu biliyor musunuz? Evet! Gelmedi…
Yalnızlığı öğrenmiştim artık, daha doğrusu öğrenmek zorunda bırakılmıştım ve size bir şey diyeyim mi? Bu kadar tatlı olacağını hiç düşünmüyordum. Çok acı bir tatlılığı vardı yalnızlığın, sanki acı sevmemenize rağmen o biberi böyle deli gibi canınızın çekmesi gibiydi. Anlamıyordum gerçekten, neyi anlamadığımı da anlamıyordum. Sadece anlamıyordum. Bazen de bilmiyordum. Artık anlamaya da çalışmıyordum. 7 milyar insanın yaşadığı bir dünyada bir kişi nasıl yalnız kalabiliyordu, gerçekten aklım almıyordu ama kalabiliyordu ve artık kalmayı da istiyordu. Beklentiler, insanı yoran şeylerin başından geliyordu. Özellikle de başka bir insandan bir şey bekliyorsanız size bir sürpriz bilgi vereyim: Daha çok beklersiniz. Peki beklentiyi yok edebilir miyiz? Her şeyi de ben mi cevaplayacağım yahu?
Telefonumu kapattım ve yavaşça göz kapaklarımın ağırlığına teslim oldum, başka dünyalara doğru bir yolculuk yapmaya hazırlanıyordum, benim yarattığım bir dünyaya doğru… Acaba benim dünyamda mutlu olmak mümkün müydü?
Abonelik
0 Yorumlar