fbpx

Selamlar

Yazıya bir soruyla başlamak istiyorum. Kendinizi mutlu hissediyor musunuz?

Bu sorunun türevi olarak birçok soru peş peşe sıralanabilir. Size nasıl hissettiğinizi sorabilirim ki buna cevaben alacağım cevap büyük ihtimalle olumsuz olacaktır. Ya da “Mutluluk nedir?” dersem “İnsanın kendini iyi hissetme hâli.” şeklinde bir cevap da alabilirim. Dediğim gibi soruları türevleriyle daha da karmaşık bir çıkmaza sokup ne kadar berbat bir duygu olduğunu size tekrar hatırlatabilirim. Ancak bugün daha basit hâliyle mutluluk nedir bunu anlamlandırmaya çalışacağım.

Sanıyorum ki en son gerçek anlamda kendimi mutlu hissetmemin üzerinden çokça zaman geçti. Açıkçası bazen zaman kavramımı yitiriyorum. Bir hediye aldığımda, biri iltifat ettiğinde, başarılı olduğumu hissettiğimde, sevildiğimi hissettiğimde mutlu hissediyorum. Bunlar zaten olması gereken ve anlık olarak yaşanması gereken duygular kabul ediyorum ama ya bu anlık hisler geçtiğinde? Sürekli mutsuzluğuma dem vurup şımarıklık yapmak istemem. Tabii ki mutlu hissetmemiz için birçok sebep var. Örneğin büyük bir kaza geçirip bir uzvumuzu kaybetmedik ya da bu soğukta dışarıda değiliz, bir evimiz bir yuvamız ve bir ailemiz var. Tüm bunlar gibi bir sürü örnekle mutlu olmamız gerektiği bilincindeyiz. Konu olarak bahsetmek istediğim yüzeysel bir mutluluk olsaydı evet, haklıydınız bu mutlu hissetmemiz için yeterli olurdu.

Ben yüzeysel olmayan, bizi içten içe yiyip bitiren ve hayattan zevk alma noktamızı en aza indiren mutluktan bahsetmek istiyorum. Ne demek istediğimi bu durumda olanlar gayet iyi anlayacaktır. Bazen ne yaparsanız yapın mutlu olamama gibi bir durum var. Önünüzde hiçbir engel olmamasına rağmen örneğin başarılı, sevilen ve saygı duyulan biri olsanız bile içten içe size mutlu hissettirmeyen bir şeyler olabilir. Buna literatürde tam olarak ne denir bilmiyorum. Tükenmişlik sendromu? Belki. Kaygı bozukluğu? Bu da olabilir. İstediğinizi söyleyebilirsiniz ancak gerçekten hiçbir şekilde mutlu hissetmemek ve bu duygudan çıkış bulamamak hayatı zindan etmeye yeterli. Şahsen elimi bin bir hevesle attığım her işi yarım bırakma, hayalini kurduğum şeye yaklaştıkça hevesimin kaçması, sevildiğimi hissettiğim an koşarak uzaklaşmam benim için bu durumlar en iyi ihtimalle gerçekleşse bile gerçek anlamda mutlu olabileceğime inanmamamdan kaynaklanıyor. Daha basitçe söylemem  gerekirse, mantığımın doğru olduğu şeyleri yaptıkça ve sonuna yaklaştıkça tam anlamıyla huzurlu hissedeceğimi düşünmüyorum çünkü o aşamadan sonra kesinlikle beni huzursuz eden bir şey daha çıkacak ve ben yine bunu aşmak için olağanüstü bir çaba sarf edeceğim. Hayatımızın tüm bölümünde büyük bir çaba vermemiz ve bunu sonuna kadar gerçekleştirecek olma düşüncesi bile çok yorucu.

Tabii bu yazıyı okuyanlardan bazıları daha önce de bahsettiğim gibi şımarıklık yaptığımı düşünebilirler ama yapmıyorum. Aksine bir şeyleri sorgulayarak, nedenine inerek çözme gayretindeyim. Neden bu şekilde düşünüyorum? Tüm bu insanlar nasıl mutlu hissediyor? Ben onların yaptığı neyi yapmıyorum ve nerede hata yapıyorum? İyi bir gelecek ve hayat hepimizin hak ettiği bir gerçek. Peki biz mutsuzlar neden her şeyin her seferinde kötüye gideceğini düşünüyoruz?

Evet yaşadığımız olaylardan etkilenmemiz, çabaladığımız hâlde bazı olayların gerçekleşmemesi, istemediğimiz hâlde yapmak zorunda olduğumuz şeyler bizi mutsuz ediyor ama bunların hayatımızdan öylece geçip gitmesi gerekmez miydi? Neden bizi sürekli stres hâlinde ve tetikte hissettiriyor? Psikoloji kaynaklı mental hastalıkların hepsinin birbiri ile bağlantılı olduğunu bilirsiniz. Hatta stres faktörünün sadece psikolojiyle değil diğer bilimlerle de büyük bir etkileşiminin olduğunu biliyoruz. Bütün herkes aynı şeyi söylüyor: “Stresten uzak durmalısın, onunla yaşamayı öğrenmelisin.” ama öğrenemiyoruz. Şahsi hayatımda stres yaşamamak adına her davranışımı planlayıp ilerlemeye çalışıyorum. Sorumluluklarımı önceden halletmiş olmama rağmen, onu artık aklımdan çıkarmam gerektiğini bildiğim hâlde beni hâlâ dehşet verici bir strese sokuyor. Bu geçmek bilmeyen döngüde ben de en sonunda pes edip hayatımın sonuna kadar mutsuz hissedeceğime inanıyorum. Oysa gelip geçici şeyleri bu kadar kafaya takmamayı, kendimi hayatımın en önemli noktasına koymayı çok isterdim.

Sevgiler

Eda içeriklerini beğendin mi? Sosyal medyada takip edin!
Abonelik
Bildir
guest
0 Yorumlar
Satır içi yorumlar
Tüm yorumları görüntüleyin
Eda içeriklerini beğendin mi? Sosyal medyada takip edin!

Okuyucuların Beğendiği İçerikler

Yazar sayımızın 300’ü aştığı şu günlerde hevesli yazarlarımıza yol gösterebilmek veya en azından daha kaliteli içerikler üretebilmeleri adına bazı ipucular vermek için bu yazıyı kaleme almaya karar verdim. Bu yazı boyunca bir dijital içeriğin nasıl yazılması gerektiğinden bahsedeceğim. Bublogta içeriklerinin bir kısmı şiir ve denemelerden oluşuyor ve bu yazıda söyleyeceğim şeyler bu içerikler için çok […]
Birçok kişinin ‘’zor ama maaşı iyi, garanti meslek gibi’’ düşünceleriyle ün kazanmış bir bölüm olan tıp fakültesini size en ince detaylarıyla aktaracağım. Öncelikle fakülteye gelmeden önce kendinizi ilk gün yapılacak çaylak şakasına ve ileri zamanlarda daha siz TUS isimli bölüm seçmenize yarayan sınava girmeden ‘’Sen ne doktorusun? ‘’ veya diş hekimliği ayrı bir bölüm olmasına […]
Yaşanan herhangi bir gün hiç yaşanmasaydı, her şey daha farklı olur muydu? Misal dün hiç yaşanmasaydı veyahut bundan yıllar önce bir gün hiç yaşanmasaydı yine aynı mıydı hayatınız? Kadere inanmak subjektif bir bakış açısı olarak görünebilir ancak hayatın akışı olarak farklı bir yerden durumu ele alabiliriz. Bütün malzemeleri özene bezene kesip, doğrayıp harika bir yemek […]
Herkesin ölmeden görmek isteyeceği bir yer vardır. Yoksa da henüz keşfetmemiştir… Benim için burası Norveç. “Soğuk Cennet” veyahut “Kuzeyin İncisi” denilen bu ülkenin lanse ettiği imajı bir görseniz aşık olmamak elde değil. O yüzden henüz kendi ülkenizi keşfetmediyseniz ileride belki yol arkadaşım olabilirsiniz! Norveç ”Soğuk Cennet” Ülkenin yönetim biçimi anayasal monarşi ve başkenti Oslo‘dur. 385,207 […]
Her kitap ayrı güzel, dünyasına girdikten sonra… Ama bazı başyapıtlar vardır, gerçekten okumak zevk verir. Okudukça içine düşer, yeni bir dünyanın kahramanı olursunuz. Herkes için değişebilecek bir liste… Daha iyisi varsa da ben okuduğum kadarını biliyorum ve bunlar şu an en iyisi! Daha birçok türde konuşulacak kitaplar olsa da üç ayrı türde üç başyapıt derledim, […]

İlgini Çekebilir

Çoğumuzun, adını belki de hiç duymadığı fakat yaşamımızda denk gelebileceğimiz, farkında ve bilinçli olduğumuz takdirde erken tanı ve tedavi seçeneklerini düzenleyebileceğimiz, benim ise özel eğitim alanında tanıştığım bir sendromdan bahsetmek istiyorum sizlere: DiGeorge Sendromu. DiGeorge Sendromu (DGS) 22. kromozomun (22q11) delesyonu (kromozomun bağlı bulunduğu parçadan kopup silinmesi, yok olması) ya da translokasyonu (kopan veya kaybolan […]
“Sisyphus’u gördüm, korkunç işkenceler çekerken: yakalamış iki avucuyla kocaman bir kayayı ve de kollarıyla bacaklarıyla dayanmıştı kayaya, habire itiyordu onu bir tepeye doğru, işte kaya tepeye vardı varacak, işte tamam, ama tepeye varmasına bir parmak kala, bir güç itiyordu onu tepeden gerisin geri, aşağıya kadar yuvarlanıyordu yeniden baş belası kaya, o da yeniden itiyordu kayayı, […]
Bugün 10 Mart 2022. Gülistansız 796. gün “Ne durumdayım biliyor musunuz? Ölüm Allah’ın emri, ölüm dünyada var. Gençlerin ölümü zor ama biz her gün yeniden ölüyoruz. Her gün… Toprağa bile basmaya kıyamıyorum, acaba kızım içinde olabilir mi diye. “ 21 yaşında, Tunceli’de bir üniversite öğrencisiydi Gülistan Doku. 5 Ocak 2020 tarihinden bu yana haber alınamıyor. […]
Bir girişim fikriniz var ve bu alanda bir marka oluşturmak istiyorsunuz ya da henüz küçük bir işletmesiniz ve işletmenizi büyütüp kârınıza kâr katmak istiyorsunuz. İşte bu yolda atmanız gereken ilk adım markalaşmak olmalıdır. Peki marka nedir?                Marka yalnızca kalabalık bir pazarda sizi diğerlerinden ayıran isim, logo ve slogandan ibaret değildir. Markanız insanların sizinle etkileşimde […]