Selamlar
Yazıya bir soruyla başlamak istiyorum. Kendinizi mutlu hissediyor musunuz?
Bu sorunun türevi olarak birçok soru peş peşe sıralanabilir. Size nasıl hissettiğinizi sorabilirim ki buna cevaben alacağım cevap büyük ihtimalle olumsuz olacaktır. Ya da “Mutluluk nedir?” dersem “İnsanın kendini iyi hissetme hâli.” şeklinde bir cevap da alabilirim. Dediğim gibi soruları türevleriyle daha da karmaşık bir çıkmaza sokup ne kadar berbat bir duygu olduğunu size tekrar hatırlatabilirim. Ancak bugün daha basit hâliyle mutluluk nedir bunu anlamlandırmaya çalışacağım.
Sanıyorum ki en son gerçek anlamda kendimi mutlu hissetmemin üzerinden çokça zaman geçti. Açıkçası bazen zaman kavramımı yitiriyorum. Bir hediye aldığımda, biri iltifat ettiğinde, başarılı olduğumu hissettiğimde, sevildiğimi hissettiğimde mutlu hissediyorum. Bunlar zaten olması gereken ve anlık olarak yaşanması gereken duygular kabul ediyorum ama ya bu anlık hisler geçtiğinde? Sürekli mutsuzluğuma dem vurup şımarıklık yapmak istemem. Tabii ki mutlu hissetmemiz için birçok sebep var. Örneğin büyük bir kaza geçirip bir uzvumuzu kaybetmedik ya da bu soğukta dışarıda değiliz, bir evimiz bir yuvamız ve bir ailemiz var. Tüm bunlar gibi bir sürü örnekle mutlu olmamız gerektiği bilincindeyiz. Konu olarak bahsetmek istediğim yüzeysel bir mutluluk olsaydı evet, haklıydınız bu mutlu hissetmemiz için yeterli olurdu.
Ben yüzeysel olmayan, bizi içten içe yiyip bitiren ve hayattan zevk alma noktamızı en aza indiren mutluktan bahsetmek istiyorum. Ne demek istediğimi bu durumda olanlar gayet iyi anlayacaktır. Bazen ne yaparsanız yapın mutlu olamama gibi bir durum var. Önünüzde hiçbir engel olmamasına rağmen örneğin başarılı, sevilen ve saygı duyulan biri olsanız bile içten içe size mutlu hissettirmeyen bir şeyler olabilir. Buna literatürde tam olarak ne denir bilmiyorum. Tükenmişlik sendromu? Belki. Kaygı bozukluğu? Bu da olabilir. İstediğinizi söyleyebilirsiniz ancak gerçekten hiçbir şekilde mutlu hissetmemek ve bu duygudan çıkış bulamamak hayatı zindan etmeye yeterli. Şahsen elimi bin bir hevesle attığım her işi yarım bırakma, hayalini kurduğum şeye yaklaştıkça hevesimin kaçması, sevildiğimi hissettiğim an koşarak uzaklaşmam benim için bu durumlar en iyi ihtimalle gerçekleşse bile gerçek anlamda mutlu olabileceğime inanmamamdan kaynaklanıyor. Daha basitçe söylemem gerekirse, mantığımın doğru olduğu şeyleri yaptıkça ve sonuna yaklaştıkça tam anlamıyla huzurlu hissedeceğimi düşünmüyorum çünkü o aşamadan sonra kesinlikle beni huzursuz eden bir şey daha çıkacak ve ben yine bunu aşmak için olağanüstü bir çaba sarf edeceğim. Hayatımızın tüm bölümünde büyük bir çaba vermemiz ve bunu sonuna kadar gerçekleştirecek olma düşüncesi bile çok yorucu.
Tabii bu yazıyı okuyanlardan bazıları daha önce de bahsettiğim gibi şımarıklık yaptığımı düşünebilirler ama yapmıyorum. Aksine bir şeyleri sorgulayarak, nedenine inerek çözme gayretindeyim. Neden bu şekilde düşünüyorum? Tüm bu insanlar nasıl mutlu hissediyor? Ben onların yaptığı neyi yapmıyorum ve nerede hata yapıyorum? İyi bir gelecek ve hayat hepimizin hak ettiği bir gerçek. Peki biz mutsuzlar neden her şeyin her seferinde kötüye gideceğini düşünüyoruz?
Evet yaşadığımız olaylardan etkilenmemiz, çabaladığımız hâlde bazı olayların gerçekleşmemesi, istemediğimiz hâlde yapmak zorunda olduğumuz şeyler bizi mutsuz ediyor ama bunların hayatımızdan öylece geçip gitmesi gerekmez miydi? Neden bizi sürekli stres hâlinde ve tetikte hissettiriyor? Psikoloji kaynaklı mental hastalıkların hepsinin birbiri ile bağlantılı olduğunu bilirsiniz. Hatta stres faktörünün sadece psikolojiyle değil diğer bilimlerle de büyük bir etkileşiminin olduğunu biliyoruz. Bütün herkes aynı şeyi söylüyor: “Stresten uzak durmalısın, onunla yaşamayı öğrenmelisin.” ama öğrenemiyoruz. Şahsi hayatımda stres yaşamamak adına her davranışımı planlayıp ilerlemeye çalışıyorum. Sorumluluklarımı önceden halletmiş olmama rağmen, onu artık aklımdan çıkarmam gerektiğini bildiğim hâlde beni hâlâ dehşet verici bir strese sokuyor. Bu geçmek bilmeyen döngüde ben de en sonunda pes edip hayatımın sonuna kadar mutsuz hissedeceğime inanıyorum. Oysa gelip geçici şeyleri bu kadar kafaya takmamayı, kendimi hayatımın en önemli noktasına koymayı çok isterdim.
Sevgiler