Şu 60-70 yıllık ömrümüzde o kadar mücadeleye giriyoruz ki bazen sayısını biz bile kaçırıyoruz. Artık ipin ucunu kaçırmak değil de bir yarışmayı düstur edinmişiz. Sürekli bir yarışma var şu kısacık ömrümüzde. Zaten hayat da bir yarışma değil mi? Doğarken bile bir yarışın içindeyiz, Kimisi de ölürken bile bir yarışmaya kurban gidiyor. “Yasin, Mustafa’yla yaptığı araba yarışmasında son nefesini verdi.” diye haber duyarız. Ölürken bir yarış var mı bilmiyorum ama kimse ölme yarışında birinci gelmek istemiyor bu apaçık bir gerçek. Ben inanıyorum ki Taş Devri’nde de yarışma, birbirini geçme mücadelesi vardı. Misal X kabilesindeki kızı isteyen iki gencin hangisiyle evleneceği yarışması. Esasında günümüzde de belki X kabilesi değildir, X kızının Y erkeği ve Z erkeğinin farklı alanlarda kriterlerle bir seçim yaptığını görürüz. Aslında günlük yaşantımızda da bir sürü yarış içerisindeyiz. Kim şirkette çavuş olacak, kim fabrikada çavuş olacak gibi bir sürü mücadele içerisindeyiz. Bazen indirimli ürünlerde, bazen de açık artırma ile satılan tablo için yarışma…
En çok da kendimizle mücadele içerisindeyiz. Gönlümüze sözümüz geçmiyor bazen. “Sevme.” diyorsun, yine seni dinlemeyip bildiğini yapıyor. Ya da diyette olan birinin tatlıyı görünce kendine hâkim olamayıp kendini tatlıya esir etmesi gibi… Söylemek istemediğimiz sözler çıkıyor ağzımızdan, pişman olmuyor muyuz çoğu zaman? Evet. Ama kırmak istemediğimiz birini kırdığımızda düzeltmesi de zor oluyor. Hep bir pişmanlık, hep bir “Şunu seçseydim.”, keşkelerle dolu bir hayat. Bilemeyiz, belki yarışı kazansaydık daha mı mutlu olurduk. Belki de daha üzgün olacağımız bir hayatı kaçırmışızdır bu sefer. Belki de hiç istemeyeceğimiz olaylarla, yaşantılarla dolu bir yaşamı kaçırmışızdır bu sefer.
Kimi yaşamlar var yıllar boyu beklenen amaca ulaşmak için (Emeklilik gibi mesela. Yıllarca asgari ücretle canla başla çalış, ardından emekli ol lakin daha 1 yıl geçmeden emekli maaşını yemeden, rahatına kavuşamadan ölmek acı bir durum.), Kimi hedefler var ter dökülerek kazanmak için (Belki bir maraton koşucusu, belki bir araba yarışı, belki de ramazanda fırından çıkan sıcak pide için.), Kimi inançlar var (dini inançlar gibi) yeni bir hayata başlamak için…
Her ne olursa insan içinde bulunduğu durumdan sürekli şikâyetçi olup bir yere varamaz. “Olduğun yeri cennet yapamazsan kaçtığın her yer cehennemdir.” Sensin o yeri güzelleştirecek, sensin o yerde mutlu olmanın yolunu bulacak. Bu yer inşaatta yabancı memleketten gelen insanların olduğu bir yer de olabilir; bir şirkette, fabrikada sevmediğin insanların bulunduğu ortam da olsa orada mutlu olmanın yolunu bulacak sensin. Özetle hayatımız bir yarış. Bu yarışın iyi ve güzel yerleri de var. Yeter ki mutluluğu sadece hedefte aramayalım. Hedefe giden yolda mutlu olalım. Ve şu söz hiçbir zaman unutulmamalıdır: “Her şey seninle başlar.” Kalın mutluluğa giden yolda sağlıcakla…