Osmanlı İmparatorluğu’nun 1. Dünya Harbi’nden mağlup olarak çıkmasının ardından, imzalanan Mondros Mütarekesi’ne aykırı olmasına rağmen Anadolu ve Rumeli topraklarının düşman tarafından işgal edilmeye başlanması üzerine Mustafa Kemal Paşa 19 Mayıs 1919 günü Samsun’a çıktı.

Mustafa Kemal Paşa, Millî Mücadele’nin eseri olacak yeni devletin esaslarının milli egemenliği esas alan bir kurucu meclis tarafından belirlenmesini uygun görüyordu. Amasya Genelgesi, Erzurum ve Sivas Kongrelerinde alınan kararlarda ‘’millî egemenlik’’ vurgusu ekseriyetle yer almıştır. Yeni meclisin toplanması kararı ise Milli Mücadele’nin hukukî, siyasî ve geleceğe dair ortaya koyduğu vizyon bakımından en fazla dikkat çeken karar olmuştur.
Bu süreçte ise 16 Mart’ta İstanbul’un işgal edilmesi üzerine 19 Mart günü Mebusan Meclisi kendisini süresiz olarak tatil etti.
Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa 19 Mart 1920 günü bir genelge yayımlayarak Ankara’da olağanüstü yetkili bir meclisin toplanacağını ilan etti. Genelgede ‘’Ulusun bağımsızlığını ve milletin kurtarılmasını sağlayacak önlemleri düşünüp uygulamak üzere ulusça olağanüstü yetki verilecek bir meclisin Ankara’da toplantıya çağrılması ve dağıtılmış mebuslardan Ankara’ya gelebilecek olanların da bu meclise katılmaları’’ istendi.
Yayınlanan genelgeyle bütün yurtta seçimler yapılmış, 84 mebus Ankara’ya gelmiş ve Ankara’da toplanacak Millet Meclisi’nin hazırlıkları tamamlanmıştı. 22 Nisan günü Mustafa Kemal yayınladığı yeni genelge ile ‘’bütün sivil ve askerî makamların ve bütün ulusun emir alacağı en yüksek kat’’ın bu meclis olacağını ve ertesi gün bu meclisin açılacağını tüm yurda duyurmuştur.
Büyük ve tarihî sorumlulukları olan bu meclis 23 Nisan 1920 günü dualar okunarak, kurbanlar kesilerek Ankara/Ulus’ta açılmış ve Mustafa Kemal Paşa’yı meclis başkanı olarak seçmiştir.
Büyük fedakarlıkla toplanan meclis, meclisin üstünlüğü prensibine yer vermiş, kendinden üstün hiçbir güç ve kuvvet tanımamıştır. Meclis bu yönü ile millet iradesinin tam egemenliğini tesis etmiştir.
TBMM, Millî Mücadele’nin sonuna kadar devamlı ve düzenli çalışmış; süratli kararlar almış, olağanüstü şartlar gereği, vatan ve milletin kurtuluşunu her şeyin üstünde görmüştür. TBMM, Millî Mücadele döneminde ülkenin kurtuluşu için gönül birliği ile el ele verip çalışan idealistlerden kurulu bir meclis olmuştur.
Kuruluşundan dört yıl sonra 23 Nisan 1924’te meclisin kuruluşunun bayram ilan edilmesine karar verilmiş ve 23 Nisan 1929 günü Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından bu bayram çocuklara armağan edilmiştir. Bu bayram dünya üzerinde çocuklara adanan ilk bayram olmuş daha sonra da uluslararası bir nitelik kazanmıştır.
Tarihimizin gurur dolu sayfalarının yeni nesillerce öğrenilmesi ve Türk devletinin devamını emanet edeceğimiz yeni cumhuriyet bekçilerinin bu bilinçle yetişmesi amacıyla 23 Nisanlar, önemli bir vesile ve gurur kaynağı haline gelmiştir.
ATATÜRK diyor ki:
‘’Bütün cihan bilmelidir ki artık bu devletin ve bu milletin başında hiçbir kuvvet yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir kuvvet vardır: O da millî egemenliktir. Yalnız bir makam vardır: O da milletin kalbi, vicdanı ve mevcudiyetidir.’’
100 yıllık birikim ve mirasa sahip olan ve iki kez gazi olmuş, millî egemenliğimizin kaynağı Türkiye Büyük Millet Meclisi’mize olan ihtiyacımız bitmemiş, şüphesiz ki bitmeyecektir de.
Meclisimizin kuruluşunun 100. yıl dönümünde başta Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere şehitlerimizi ve verdiği emekleriyle bugünkü demokratik, laik, sosyal ve hukuk üzerine kurulu Türk devletinin inşasında önemli rol oynayan tüm vekillerimizi ve yurttaşlarımızı saygıyla anıyoruz.
Tüm milletimizin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun!