Hemen her spor dalında olduğu gibi NBA’de de büyük market takımları ve küçük market takımları vardır. Bunu, hem tarihiyle hem konumuyla hem de ismiyle popüler ve cazip olan takımlar ve nispeten bunun tersi olan takımlar olarak nitelendirebiliriz. Denver Nuggets da o küçük market takımlarından biri. ABD’nin batısında sadece ünlü Rocky Dağları ve “country” hayatıyla ünlü olan Colorado eyaletinin en büyük ve tek önemli şehri Denver. Diğer ABD şehirlerinin aksine düzlükten oluşmaması ve dağlık bir bölge olması rakım faktörünü beraberinde getiriyor ve onları Utah eyaletiyle birlikte bu konuda ayrı bir noktaya koyuyor. Rakımdan dolayı “Mile High City” ismini alan ve basketbol takımında da bunu sık sık kullanan Denver bu sezon eşsiz bir başarıya imza attı: Konferans finalinde Lakers gibi tarihî bir takımı 4-0’lık seri galibiyetiyle süpürerek adını tarihte ilk kez NBA finaline yazdırdı. Bu yazımda, Nuggets’ın bu noktaya nasıl geldiğini detaylı bir şekilde anlatacağım. Öncelikle, aslında Denver Nuggets’ın bu yapısı bir başka nispeten küçük pazar takımı olan Milwaukee Bucks’ın 2021 yılında ulaştığı şampiyonluğa benzer bir süreç içeriyor. Draft ettikleri ve kendi içinde bir sistem dahilinde geliştirdikleri oyuncularla ve yine MVP yaptıkları süperstarıyla bu iki yapı birbirine oldukça benziyor. Denver’ın daha önce tarihlerindeki en büyük başarı 4 kez Konferans Finali’ne kalmalarıdır ve ne ironiktir bunların üçünde Lakers’a kaybettiler, hem de farklı dönemlerde; 1985’de Alex English döneminde, 2009’da genç Carmelo Anthony döneminde ve yakın tarihte 2020 Bubble sezonunda… 2014 draftına gittiğimizde o gece bu camianın kaderinin değişeceğinden kimsenin haberi yoktu, Nikola Jokic’in bile. Draftta kimsenin pek ilgilenmediği ve takımların genelde deneme amaçlı oyuncu seçtiği 2. turda 41. sıradan seçilen Nikola Jokic, draft edildiği sırada televizyonda bir Taco Bell reklamı vardı ve bu draft sadece altyazı olarak gösterilmişi. Hatta sonradan Jokic’in açıkladığına göre o draft gecesi seçildiği sırada gelecekte 2 defa üst üste MVP olacak, triple double rekorlarını yeniden yazacak olan kendisi kanepede uyuyormuş. Zaten gençken fiziği itibarıyla hantal ve kilo fazlası olan Jokic’in bu noktalara geleceğini biri söylese kimse inanmazdı. 2016 yılında ise Nuggets bir başka gelecek yıldızı Jamal Murray’i seçti ve bu ikilinin ortaklığının ilk adımları atılmış oldu. 2017-2018 sezonunun son maçına gelindiğinde Denver 9. sıradaydı ve playoff’tan sadece 1 galibiyet uzaklıktaydı, o sezona kadar belli bir dönem playoff yapamamış olan takım için eşsiz bir fırsattı bu. Ne ironiktir ki son maçları 8. sıradaki Minessota deplasmanındaydı, yani kazanan playoff’a gidecekti. O maçın hepsini izlediğimi ve çekişmeli bir maç olduğunu hatırlıyorum, Nuggets son anlara giden o maçı kaybedip playoff dışı kalmıştı. O yaz Michael Porter JR.’ı da draft ettikten sonra artık çekirdek hazırdı. Nitekim sonraki sezon 54 galibiyet gibi müthiş bir sayıya ulaşarak Konferans’ı 2. sırada bitirdiler ve izlemesi çok keyifli bir takımlardı. O playoff’ta ikinci turda Portland’a elenerek bir nebze olsun hayal kırıklığı yarattılar. 2020 sezonunda ise hatırladığımız üzere sezonun ikinci yarısındaki belli maçlar ve playoff, pandemiden dolayı NBA’in özel olarak ayarladığı Bubble’da oynandı. İlk turda Utah Jazz’le olan eşleşme NBA tarihinin en özel bireysel düellolarından birine sahne oldu: Donavan Mitchell- Jamal Murray düellosu… Öyle ki, ikisi birden bir maçta 50 sayıyı geçerek kırılması imkânsız bir rekora imza attı. Seride 3-1 geriye düşen Denver harika bir mentaliteyle geri döndü ve seriyi son topta 4-3 kazanmayı başardı. Sonraki seride LA Clippers’a karşı da 3-1 geriye düşüp seriyi kazanınca herkesi şoka uğrattılar. Konferans finalinde ise tanıdık rakip Lakers’s’a 5 maç sonunda elendiler ama bu takım ve özellikle de Murray&Jokic ikilisi kendini kanıtlamıştı. Yaklaşık 5-6 sezondur Denver Nuggets maçlarını detaylı olarak izleyen biri neredeyse her hücumda Murray’nin topu getirip Jokic’le ikili oyun oynadığını, perde aldığını veya onu doğru noktada topla buluşturduğunu fark etmiştir ya da tam tersi, çünkü Jokic öyle bir yetenek ki pivot olmasına rağmen point guard gibi oynayabiliyor Bu ikilinin topla oynama ve birbirine hücum varyasyonu sağlama becerisi ligdeki diğer süperstar ikililerine göre daha keskin durumda. Sonraki sezonun sonlarına doğru ne yazık ki Jamal Murray çok ağır bir sakatlık geçirdi ve 20 ay gibi inanılmaz uzun bir süre sahalara geri dönemedi. Onun eksikliğinde, Jokic dominant oyununu ve gelişimini daha da perçinleştirdi ve üst üste 2 sezon (2021, 2022) MVP olarak önemli bir başarı elde etti. Ancak o kadar alçakgönüllü bir isim ki bu ödülleri pek önemsemediğini de belirtti. MVP olmasına rağmen bir türlü NBA finaline çıkamayıp, playoff’ta özellikle de savunmasıyla hayal kırıklığı yaratan Jokic’in üzerindeki baskı her geçen gün artıyordu. Jamal Murray’nin de Bubble sezonunun “şans” olduğunu söyleyen ve sakatlıktan sonra bırak o noktaya gelmeyi, yıldız oyuncu bile olamayacağını söyleyenler vardı. Denver bu sezonun açık ara en iyi oynayan takımı olmasına rağmen hemen hemen kimse onlara hak ettiği saygıyı göstermiyordu. Kısacası, Denver Nuggets gerek oyuncu gerek takım bazında anlamsız yere göz ardı edildi. Potansiyeline ulaştığında ligin en iyi hücum takımı olduklarını da playoff’ta ilk turda Minesotta, ikinci turda da Devin Booker, Chris Paul ve Kevin Durant’li süper hücum takımı Phoenix Suns’a karşı gösterdiler. Ligin tavanı en yüksek takımı olmalarındaki en büyük etken ise şüphesiz Jokic’in yarattıkları. Önceki yazılarımda onun nasıl bir basketbol sanatçısı olduğunu birçok kez belirttim. Konferans Finali’nde ise Lakers’la karşılaştılar. Yakın geçen ilk 2 maçı evinde kazanandılar. En çarpıcı olay ise o göz ardı edilen Jamal Murray’nin 2. maçın son periyodunda tek başına maçı kazandırması ve 3. maçın ilk yarısında 28 sayı atması oldu. Onu en başından beri izleyip potansiyelini bilenler ise buna pek şaşırmamıştı. Murray’nin bu performansına ek Jokic’in de en doğru anlarda devreye girmesi, Aaron Gordon’un muazzam savunma eforu ve hücumda yarattıkları ile KCP, MPJ, Bruce Brown gibi isimlerin oyunun iki alanındaki tamamlayıcı katkılarıyla, LeBron ve Anthony Davis’li istim üstündeki Lakers’ı maç kaybetmeden eleyerek 2020’nin intikamını aldı. Bu seride Jamal Murray maç başına 32 sayı ile muhteşem bir ortalama yakalarken büyük usta Nikola her zamanki gibi triple double ortalamasıyla oynadı. Ayrıca Jokic, bir playoff döneminde en çok triple double yapan oyuncu olup bu rekoru Wilt Chamberlain’in elinden aldı. Herhangi bir rekorda Wilt gibi absürt derecede iyi istatistikleri olan birini geçmenin ne anlama geldiğini artık siz idrak edin. Bakalım Denver bu hikayeyi en büyük ödülle noktalayabilecek mi? Tüm okuyucularıma teşekkür ediyorum.
Abonelik
0 Yorumlar