Güneş doğmuş, hiçbir bulut engellemiyor ışınlarını. Çiçekler açacağı zamanı beklese de kokularını yaymışlar çoktan. Hava, soğukkanlılığını terk edeli epey olmuş yelkovan, akrebini kovalayalı az vakit olmuştu. Takım elbiselerin bazısı mesaiye başlamış çatalların çoğu eviyeye bırakılmıştı. İnsanların ayağına takılan herhangi bir taş yok henüz. Yanından geçen araçlardan gözleten kazalar da vaktini bekliyor daha. Duraklar içini aktarmak için toplu taşıma araçlarını beklemeye başlamış. Herhangi bir aksilik yok. İyi de
Şimdi böyle bırakıp gitmen niye? Ne eksikti? Ne isterdin? Anlayamadım bu gidişini. O kadar güzelken birikmişler, her köşede varken gülen yüzlerimiz, her bucak hatırlatırken seni bana… Niçin bu umursamaz gidiş? Beni umarsız bırakış, niye? Açıklama sunmamak ne denli bir yok saymaktır. Bu kadar mı hayalettim senin hayatında. Tüm bu yansıması olmayan aynaya rağmen ben hayatımdaki hastalığa senin bakışınla, senin reçetenle şifa buldum. Derdime dermanımı seninle buldum. Lokman olmuştun Azrail’ime karşı. Hastanede teşhis yapılır ilaç satılmazmış. Ben ilacımı da senden istiyorum. Kaybetmek istemiyorum seni. ‘Negatifi kaybetmek artmaktır.’ Hayır, bu düşünceye prim vermek istemiyorum. Bu düşüncenin perdesini aralamak istemiyorum. Bu köpeğin tasmasını bırakmak istemiyorum. Bu kuşu kafesten çıkarmak istemiyorum. Bu suyun önünü açmak istemiyorum. Çünkü kelimesinden sonrasını biliyorsun zaten. Biliyorum bildiğini. Bildiğini bildiğimi de biliyorsun. İçin yine de rahat olsun, söyleyeceğim nedenini. Çünkü eğer o düşünceye prim verir o perdeyi aralar o köpeğin tasmasını bırakır o kuşu kafesten çıkarır o suyun önünü açarsam o suya kapılıp giden ilk çöp ben olurum. Akıntıya engel olamayan bir süprüntü olurum. Hiçbir kayaya tutunamam akarsudaki.
Yine geldim ama bu sefer alışmış halde geldim. Zihnimde bitirdim, telkinlere boğdum onu. Bağlı kalsaydım o kayaya, yaşayamazdım bu hayatı o Azrail gelene kadar. Dediğim gibi ara ara tutundum birkaç kayaya ama döküleceğim denizi bildiğim için direnmedim. Denizi hatırladım. O deniz de bana ait. Gerekirse o kayayı tekrar tutarım da bırakmam hazır denizimi değiştirmişken. Bu bir vazgeçiş veya pes ediş değil. Bu hedefi hatırlamak sadece. O suyun önünü açmışsam da artmış değilim henüz. Sadece o düşüncenin başına bir ‘belki’ ekliyorum. Elimde şöyle bir cümle kalıyor: Belki de negatifi kaybetmek artmaktır.