2011 yapımlı Gustavo Taretto filmi Medianeras (Yan Pencere), iki insanın farkında olmadan birbirlerini bulmalarını anlatıyor. Bir yandan kent hayatının düzensizliği ve kalabalığı içinde umutsuzca kaybolan Mariana, diğer yandan evden çıkmakta ve sosyal hayata atılmakta oldukça zorlanan Martin…
Buenos Aires
Buenos Aires büyüyor… Kontrolsüz ve kusurlu. Aşırı kalabalık bir şehir, ıssız bir ülkede. Binlerce kişinin yaşadığı bir şehir. Binaların sayısı gökyüzüne yükseliyor, keyfî olarak. Uzun olanın yanında, küçük olanı. Mantıklı olanın yanında, irrasyonel olan. Fransız birinin yanında, hiç tarzı olmayan biri. Bu düzensizlikler muhtemelen bizi mükemmel bir şekilde yansıtıyor. Estetik ve etik düzensizlikler. Bu binalar; hiçbir mantığa bağlı olmayan, kötü planlamayı temsil eder. Tıpkı hayatlarımız gibi, nasıl olduğu hakkında hiçbir fikrimiz yok. (Mariana)
Buenos Aires doğumlu yönetmen Gustavo Taretto, şehrin yapısını filmin ilk 10 dakikası boyunca harika şekilde anlatmış. Film çarpık kentleşmenin ve kötü mimarinin kölesi olan Buenos Aires’te çekilmiş. Her şeyin karışık olduğu, gökyüzünün bile artık elektrik tellerinden görünemediği bir şehir burası. İnsanların kapı numaralarından ibaret olduğu ve uzun, çok katlı lüks hapishanelerle dolu şehir. Gelişen teknolojinin kurbanı, kalabalığın yalnızlaştırdığı şehir…
Mariana ve Martin
Filmde Mariana’nın küçüklükten beri çözmeye çalıştığı “Where is Waldo?” bulmacası aslında bize bütün olayı anlatıyor. Mariana; Waldo’yu her yerde bulmuş fakat şehirde asla bulamamıştır. Sürekli tekrar tekrar denemiş fakat hep gözünden kaçırmıştı. Bazı şeylerin bulunma zamanı olsa gerek. O şeyler orada bekler, bizim onları bulmamız için.

Onu alışverişte, havaalanında ve sahilde buldum ama şehirde bulamıyorum. Belki de sinirim beni kör etmiştir. Bu yüzden şunu merak ediyorum: Kimi aradığımı biliyorken onu bulamıyorsam, kimi aradığımı bilmeden onu nasıl bulacağım? (Mariana)

Martin, eski sevgilisinin ona bıraktığı köpeğiyle ara sıra dışarı çıkıyor fakat asla insanlarla sosyalleşmiyordu. Sırt çantasında olası bir acil durumda yanında olması gereken her şey vardı. Ama yanında ona “Sakin ol.” tesellisi verecek kimsesi yoktu. Gerçek bir yalnızlık içindeydi ama bunu değiştirmek için hiçbir çaba sarf etmek istemiyordu.
On yıl önce bilgisayarıma oturdum ve bir daha hiç ayağa kalkmamışım gibi hissediyorum. İnternet geleceğimiz mi bilmiyorum ama şu anlık benim. (Martin)
Bu umutsuzlukla aramaya ara verirken tam karşı penceresinden Martin’i görüyor. Birbirlerinden habersiz, defalarca kez karşılaşmalarına rağmen, evlerinin yan duvarlarına açtıkları pencereden birbirlerini görüp tanışmalarıyla başlıyor aslında aşkları. O zamana kadar aynı yollardan geçmiş, yeşil ışığı aynı yerde beklemişlerdi. Fakat şehir hayatının telaşından birbirlerini fark edememişlerdi.
Where is Waldo?
Filmi izledikten sonra düşünmeye başladım; neyi aradığımı bilsem, bulma ihtimalim artar mıydı? Yoksa konu aşk olunca bilmekle bilmemek arasında bir fark yok muydu? Ne aradığını bilmek bize kılavuz olur mu, yoksa gerçekleri görmeye engel midir bilmek?
Sevgili okur; filmde, kitaptaki Waldo’nun kıyafetlerinin aynısını giyen Martin, beni aranan kişi olduğuna ikna etti. Sıra sizde, iyi seyirler!