Bir gün uykudasındır gördüğün rüyanda ki Leyla ile gerçekte aşık olduğun Leylan aynıdır. Rüyanın etkisiyle eskiye dönmek istersin. Kalbinin yeniden ona karşı atması için can attığın aşkının geri dönme arzusuna kapılışını gördüğün rüyanın işaretine sayarsın.
Fakat sen seversin Leyla gider. Bazen olmaz. Sen eskiyi istersin Leyla ise gitmeyi. Ne garip. Gidişinin garip oluşuna mı mahsun eyle yoksa sevginin ortada yapayalnız kalışına mı? Susarsın.
Onu sevdiğin ilk günlerinde ki hislerini kalbinde yeniden hissetmeyi istersin. Ama Leyla’nın gidişi susmana sebep olur. Gördüğün rüyanın etkisi ise karışık hislerinin yeniden başlangıcına vesile.
Bazen ne yapacağını bilemez duruma geldiğinde bir el ve bir sırt desteğini ararken bulursun kendini. Aklına Leyla’ya gitme isteğin gelir. Gidersin.
Ama o an Leyla’nın elini değil de sana dönük olan o sırtını görürsün. Çünkü Leylan gidiyordur. Giderken gördüğün sırtının bedelini sen hüznünle ödersin.
Oysa sen sadece yeni bir başlangıç istemişsindir.
Aslında seven bir insan Leylalara olan sevgisinin verdiği duygu hoşnutluğuna aşık oluyor.
Bu insanlar sadece bir kerelik gördüğü rüyanın etkisinden çıkamayıp yeni bir duygu arayışını Leylasına kavuşmak olarak algılayanlar gibidir.
Bazen o duygunun canlanması için bir el arayışına bir sırt desteğine ihtiyaç duyma yoksunluğunu Leyla’nın ellerinde sanırsın. Çünkü sen kendini böyle inandırmışsındır. Leyla varsa bana mutluluk var.
Ama onun elleri sana ait değildir. Senin gördüğün rüyanın bir yansımadır sadece. Bu desteklere olan hislerin karşılığını Leyla’nın sırtını görme vehameti ile son buldurursun.
Sevmek, Leylasına olan hasretin acısını çekmek değildir bunu bilirsin. O sevginin sende uyandırdığı hisleri tatmak isterken, rüyanda görmeyi isteyecek kadar bazen özlersin O’nu.
Sevmek bazen Leyla’yı özlemektir.
Ama Leyla gider…
Sevmek bazen özlediğini bile dile getirememektir.
Bu tıpkı yazdığı mektubunu sonlandırırken;
“özledim” demeye utanıp “çok göresim geldi” diyen ‘Ahmet Hamdi Tanpınar’ın naifliği gibidir.
Sevmek onu özlerken ve sonra da onu gördüğünde ki rahatlığının o ince naifliğinde yatar. Dedim ya bazen olmaz.
Leyla gider. Sen bakakalırsın.
Gitmek ucuz bir eylem. Giden kaybeder. Kalan yanar. Ve insanın canını en çokta gidenler yakar. Kaç yıl geçerse geçsin. Hayatta ne kadar çok seversen bir o kadar da gitmelerle yanarsın.
Ayırır hep elim bir olay seveni. Ve her şey o insana yalan gelir. Rüya mı gerçek mi alışması zor bir yalan.
Gidenin bıraktığı kırgınlıklara olan acı dolu vehametten dolayı sevmeyi lütfedemezsin kimseye sen sadece sevmeyi göstermeyi bırakmış yüreğinde korlarla dolaşan bir yangınsındır.
Yanan kalplere suların dökülüşünden gelen rahatlıklar giden Leyla’larla solmasın hiçbir zaman. Leyla olanlar da yaktığı korların hesabını düzgün sevilmeyişlerine saysın. Bu her giden birine yeter.
Her nefes alışta Leyla diye atan kalp atışlarına sırt dönüşlerin karşılığını bir gece uykusuz kalışlarında ki uyuyamayışlarına saysın bütün Leyla’lar.
Belki gitmezler.
Giden değil kalanlardan olmak dileğiyle.