Bir ülkenin kurtuluşu çocuklarına verdiği eğitimden geçer. Kuruluşunun yıl dönümünde gelin beraber genç Türkiye Cumhuriyeti’nin eğitim seferberliğinin temel taşlarından birisi olan köy enstitülerine bir göz atalım. Ne şartlarda kuruldu ve ne uğruna yok edildi acaba?

Cumhuriyetin daha ilk yılları… Savaştan yeni çıkmış fakir bir halk, Osmanlı Devleti’nden kalan yüklü bir borç, doğru düzgün okuyamayan ve yazamayan bir halk ve erkek gücü bakımından zayıf bir ülke. Okuyamayan ve yazamayan dediysek abartmış olmak için değil gerçekten öyle olduğu için. 1927 yılında yapılan çalışmanın sonuçlarında erkeklerin %13, kadınların ise sadece %4 okuma yazma bildiği bir ortam vardı.
Ekonomik olarak biraz toparlanmaya başlamış, en azından bunun gayreti içerisinde olan bir Türkiye var o dönemde fakat asıl sıkıntı bütçe açılabiliyor olmasına rağmen eğitim verecek nitelikte herhangi bir öğretmenin olmaması. O dönem ordu içerisinde erlere okuma yazma öğreten çavuşlardan 85 kişilik bir ekip oluşturuluyor ve eğitime alınıyor. Bu insanlar ileride kurulacak olan köy enstitülerinin temellerini oluşturuyor.
Yıl 1938. Hasan Ali Yücel, Milli Eğitim Bakanı oluyor. İlk iş olarak bir komisyon kuruyor ve 500 tane dünya klasiğini Türkçeye çevirtiyor. O dönemde Türkiye’de yaklaşık olarak 35.000 köyde okul yok ve hepsine açılması mümkün durmuyor. Hasan Ali Yücel, köy enstitülerinin kurulması için sürekli çalışmalar yapıyor ve sonunda meclise sunuyor. Oylamadan geçiyor geçmesine ama 38 kişi bu oylamaya bilerek katılmıyor. Bu 38 kişinin başında ise Adnan Menderes, Celal Bayar gibi isimler geliyor.
Köy enstitüleri kuruluyor ve çok güzel bir şekilde çalışmalara başlıyor. Genel olarak dersleri üç gruba ayrılıyor. Kültür dersleri adı altında toplanan kısımda Türkçe, tarih, coğrafya, resim gibi dersler verilirken tarım grubunda ise genel tarım eğitimi, hayvan bakımı gibi dersler yer alıyor. Teknik başlığının altında ise demircilik, marangozluk, makine tekniği gibi zanaatler öğretiliyor. Bu kurumlarda öğrencilerin ayda en az 2 tane dünya klasiği eseri bitirmesi ve 1 enstrüman çalması zorunlu tutuluyor.

Anılarını anlatan bir öğrencinin dediklerine göre birçok öğrenci çatal kullanmayı dahi orada öğrenmiş ve ilk başlarda ağzına batırmış. Kısacası Köy Enstitüleri, köylüleri genel kültürle donatıyor, teknik bilgileri veriyor ve topluma kazandırıyordu. Tabii ki bu durum köy ağalarının işine gelmedi ve mecliste bulunan ağalar aracılığı ile tartışılmaya başlandı. Köy enstitüleri hakkında kısa zamanda birçok yerde yayılan “fuhuş yuvası, komünizm yuvası” gibi dedikodular halkın köy enstitülerine kötü gözle bakmasına sebep oldu.

Halktan da destek gören Adnan Menderes, Kazım Karabekir ve Fevzi Çakmak önderliğindeki grup köy enstitülerinin kapatılmasını sürekli meclis gündemine sunmaya başladı. Daha sonrasında partiden ihraç edilenler tarafından Demokrat Parti kuruldu. Demokrat Parti’nin seçim kampanyası tamamen köy enstitülerinin kapatılması üzerine kuruluydu ve halktan da ciddi destek buluyordu.
Bu durum başta köy enstitülerinin kurulmasında çok desteği olan İsmet İnönü’yü de düşündürmeye başladı. İktidar hırsı artık herkesin gözünü bürümüştü. 1946 yılında köy enstitülerinin mimarı Hasan Ali Yücel hakkında komünist olduğuna dair söylentiler çıkartıldı ve bu yönde sürekli suçlandı. Baskılara dayanamayan Hasan Ali Yücel istifa etti ve yerine eğitimin dine dayalı olmalı düşüncesine sahip olan Reşat Şemsettin Sirel geldi. Aynı yıl içerisinde İlköğretim Genel Müdürlüğü görevi yapan Mustafa Necati görevden alındı ve gereksiz görevlerle sürekli oyalandı. Öyle ki son olarak İstanbul’da resim öğretmenliğine kadar indirildi.
Reşat Şemsettin Sirel’in ilk işi klasikleri yasaklatmak ve tüm köy enstitülerinden toplatmak oldu. Kısa zaman içerisinde müfredattan tartışma ve genel kültür dersleri kaldırıldı. Artık Köy Enstitüleri ufak eğitimlerin verildiği yerler halini almıştı. Son olarak 1954 yılında Adnan Menderes tarafından tamamen kapatıldı.

Türkiye Cumhuriyetinin eğitim seferberliği işte iktidar hırsıyla tam olarak bu şekilde ortadan kaldırıldı. Bu ülkede tekrardan Hasan Ali Yücel, Mustafa Necati gibi vatansever insanlar görebilmek dileğiyle, kendinize iyi bakın.