Ruh var mıdır, varsa nerededir? Kimledir? Peki ruh eşini arayanlar… Eğer yoksa bu kadar insan bir hiç uğruna mı aramaktadır benzerini? Varsa kim nasıl kanıtlayabilir bunu?
Sanıyorum ki insanın içinde büyüttüğü; bazen sağanak yağışla, bazen susuz bıraktığı, bazen de koparmaya kıyamadığı çiçekleri vardır. Bu çiçeklerin her yaprağı; hislerimizin, iyi kötü yaşadığımız hatıralarımızın, unutamadıklarımızın hatta belki de kaybettiklerimizin bile bir göstergesidir kanımca. Bu çiçeklere bazen kendimizin bile gösteremediği merhameti gösteren birine hayranlıkla bakabiliriz. Bu kişi için “Belki de ruh eşimizdir.” diye aklımızdan dahi geçirebiliriz. Eğer o kişi her zaman ve ne olursa olsun çiçeklerinize ışık tutuyorsa onlara su veriyor, nazikçe okşuyorsa zannederim ki çiçeklerinize vermeniz gereken güzel bir haberiniz vardır. Veya siz buna ruh eşini bulmak da diyebilirsiniz. Aslına bakarsanız herkes farklı sebeplerden de olsa bir ruha ihtiyaç duyar. Bu bir gerçektir, yadsınamaz. Fakat o ruha giden yol bazen o kadar dolambaçlı ve uzundur ki ruhunuz yorulur. Bazen ruhunuz yanlış ruha değebilir. Böyle durumlar sonucunda inancınız sarsılabilir, zarar görebilir ya da tamamen kaybolabilir. Bu durumlarda ruh eşinin asla yaratılmadığı, ruhunuzun evrende yalnızca dolaştığına inandığınız karamsar düşünceler sizi sarıp sarmalar. Tıpkı girişte kurduğum cümleler gibi. Bu elbette doğru değildir. Çiçeklerinizi olduğu gibi kabul edip onlarla ilgilenen bir ruh vardır. Her geçen gün o ruhla karşılaşmaya bir adım daha yaklaşıyorsunuz. Çin mitolojisi kaynaklı bir inanışa göre, aşk ve ay tanrısı olan Yué Xia Lao, birbirinin kaderinde olan insanları yalnızca kendisinin gördüğü uzun kırmızı bir iple ayak bileklerinden birbirine bağlarmış. Bu ip kördüğüm de olsa araya savaşlar, ayrılıklar, yıllar, başka insanlar girse bile asla kopmaz ve kader mutlaka bu iki insanı bir araya getirirmiş. Ne hoş değil mi? Başka bir örnek verecek olursam sanırım bu hemen hemen herkesin bildiği Zeus’un çift yaratılmış insanların gücünden korkup onları ayırması olurdu. Bu, diğeri kadar kulağa hoş gelmiyor.
Fark ettiyseniz ruh eşini bulmak zaman fark etmeksizin insanoğlunun arayışlarından biri olmuş ve günümüze kadar uzanmaktadır. Sadece bekleyin o uzun kırmızı ipin ucundakini. Sabırla, özlemle ve en önemlisi umutsuzluğa kapılmadan beklemek.