Biz insanlar her şeyi yorumlamayı çok severiz. Dizi olur, film olur, bizim için en ilgi çekici olanı ise insanların hayatları hakkında yorum yapmak. Çoğumuz bunu günlük hayatımızda çok kez yapıyoruz. İnsanların kalbi kırılacakmış kırılmayacakmış umurumuzda olmuyor değil mi? İşte iyi insan olmanın yolu buradan geçiyor, insanları neye göre yargıladığımızdan. İnsanların iç dünyalarını merak etmek yerine dış görünüşü ilgimizi çekiyor. “Burnu düzgün mü?”, “Tesettürlü mü?”, “Pantolon mu giymiş?” gibi sorular… Asıl bizim reset atmamız gereken konular burada başlıyor. Bir psikoloğa gittiğimizde karşımızdaki psikolog bizim ne şekilde giyindiğimize veya hangi genotipleri, fenotipleri taşıdığımıza bakmıyor. Bize insan olduğumuzu hatırlatarak ruhsal tedavimizi sağlıyor. Bu meslek grubu, insanlara tarafsız yaklaşmayı amaç edinirken biz ne yapıyoruz? İnsanları bir şekle sığdırmaya çalışıyoruz. Bunu yaparken kendimize bakmak istemiyoruz. Başka insanlara baktığımızda kendi hatalarımızı görmeye çalışmak yerine onların hatalarını içimizde biriktirip başkalarına yorumluyoruz. Kısacası dedikodu yapıyoruz. Dedikodu yapmayan insan hiç görmedim, gören olduysa eğer UNESCO koruma altına almalı hemen.
Hepimizin içinde her türlü duygu var. Biz sadece bunları farklı gramlarda alıp karıştırıyoruz, bir çözelti hazırlar gibi. Böylece de kişiliğimizi oluşturuyoruz. Kişiliğimizi elbette çevresel faktörler de etkiliyor. Ona sözüm yok. Buradaki asıl üstünde durmak istediğim konu şu: Tamam, bir şekilde kişiliğimiz oluşmuş zamanında ama aklımız hâlâ var, hâlâ da gelişiyor, değişiyor. İrademiz var mı? Tamam, o da var. Eksik olan ne peki? Ne istiyoruz? Yakınlarımızın, kandaşlarımızın acı çekmesini mi, kötü bir olay yaşamasını mı? Ben bu zamana kadar hiç kimsenin başına kötü bir şey gelsin istemedim. Dua ederken de deriz ya Allah düşmanımızın başına vermesin diye. Ama ben bugün bunu çok iyi anladım. İnsanlar artık birbiri hakkında iyi dua etmiyormuş. Hep kötü şeyler yaşamamız için zemin hazırlıyorlarmış. Ben de artık kararımı verdim. Benim için çok değerli olan, uğurlarına canımı bile vereceğim insanlar için iyi dileklerde bulunacağım. Artık iyilik hayalet bir kavram olmuş. Üstüne gelen geçen basmış. Bundan sonrasında insanlardan iyilik beklemek ne kadar doğru? Tartışılır. Tek temennim de şudur insanlardan, benden ve sevdiklerimden uzak dursunlar ne yaparlarsa da yapsınlar. Felaket tellallığı yapmaktan kendilerini en son toprağın altında fark edecekler. Ama bitti kusura bakma kapalı gişe 🙂