Kibir midir seni ayakta tutan? Kibrinin alametifarikasının sana yansıması nedir? Öleceğini bilmiyor musun? Dağlar kadar egonun bedelini kendine muvaffak mı sayıyorsun? Yeryüzünde böbürlenerek yürüme.
Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Şüphesiz sen ne yeri yarabilirsin ne de boyca dağlara ulaşabilirsin. “İsra Suresi/37.Ayet.”
Cenab-ı Hak kibir edeni hakir ve zelil eder. Kendini kibrinle alçaltma. Dağlar çakıllardan oluşur. Birini hakir görüp yermek ne kazandırabilir insana? Kibir ancak Allah’a yaraşır. Sen kimsin de kibirlenebilirsin ey insan!
Her şeyi veren bir sabah onu aladabilir. Sanki yarın ne olacağımızı biliyormuşuz gibi hesaplar yapıyor gibiyiz. Bu ne büyük bir kibir! Yarının garantisinin netliği mi sardı nefsini?
Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez.”
“Nisâ Sûresi/36.Ayet.”
Eskiden tekkelerde iki soru sorulurmuş. 1. soru gönül kırdın mı? 2. soru namazını kıldın mı? 1 soruya evet diyene 2. soru sorulmazmış. Çünkü bilirlermiş ki gönül kıranın namazı kabul olmaz. Gönül kıran namaz kılsa neye yarar. Birkez gönül yıktın ise kıldığın namaz değil.
Kibir halinde olup ne istediğini bilmemek hoş bir eylem değildir. Her şeyi de her zaman bilemezsin. Her konuda da her zaman haklı olamazsın.
İnsanın ettiği tövbesi bile kalbinin samimiyetine bakıyor. Diller başka kalp başka olmamalı. Cennet tövbe eden günahkarlarla dolu olacaktır.
Kibirli bindiğin at bile seni sırtından atarmış. Bir hayvan ona bakışlarında ki büyüklüğün ne ölçütündeyse onu hissederek ancak sana sevgisini sunabilir.
Hiçbir canlı yoktur ki insan kadar kibire kapılmasın. Bu çok üzücü. Tolstoy’un ‘İnsan Ne İle Yaşar’ adlı kitabında, çiftçi Pahom’un hazin ve ibretlik öyküsünde diyor ya; oysaki insana ancak bu kadar toprak yeter! Aynen öyle.
Kibire gerek yok. “Her şey, geçici, Allah bakidir.” O ‘OL’ deyince… her şey olur. Bizleri bunun bilincinde olanlarla haşr eylesin. Bunları her zaman bilenler çıksın karşımıza.
Tek temennimiz bu olsun her zaman. Kibirden arınmak ve uzak olmak…